Yeni bilgi, eski inancı tehdit ettiğinde, zihin ilk olarak inkâr eder. İşte bu refleksin adı: Semmelweis!
Semmelweis Refleksi, bir kişinin ya da kurumun, yerleşik inanç ve kabulleriyle çeliştiği için yeni bilgiyi ya da kanıtı otomatik olarak reddetme eğilimini tanımlar. Bu refleks, bilişsel uyumsuzlukla yakından ilişkilidir ve özellikle bilimsel ya da entelektüel çevrelerde, alışılmış paradigmaları tehdit eden yeniliklerin karşılaştığı direncin açıklanmasında sıkça kullanılır. Kavram, 19. yüzyılın ortalarında Viyanalı doktor Ignaz Semmelweis’in başına gelen trajik bir bilimsel direnişten doğar.
Ignaz Philipp Semmelweis (1818–1865), Macar kökenli bir hekimdi. Modern tıbbın en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir; zira antiseptik uygulamaların temellerini atan ilk kişilerden biridir. Viyana Genel Hastanesi’nde çalıştığı dönemde, doğum yapan kadınlar arasında yüksek oranda görülen lohusalık humması (puerperal fever) üzerine yaptığı gözlemlerle tanındı. Semmelweis, doğumhanelerdeki yüksek ölüm oranının, doktorların otopsiden sonra ellerini yıkamadan hastaları muayene etmeleriyle ilişkili olduğunu fark etti.
1847 yılında, hekimlerin klor çözeltisiyle ellerini dezenfekte etmeleri gerektiğini önerdi. Bu basit uygulama, ölüm oranlarında dramatik bir düşüş sağladı. Ancak Semmelweis’in bu bulgusu, dönemin tıbbi otoriteleri tarafından kabul edilmedi. Mikrobiyolojinin henüz gelişmediği bu çağda, “gözle görülmeyen bir taşıyıcının” hastalık yayabileceği fikri bilimsel dayanaktan yoksun görülüyordu.
Semmelweis, meslektaşlarının bu direncine karşı giderek daha öfkeli ve keskin bir dil kullanmaya başladı. Akademik ve sosyal olarak yalnızlaştırıldı, işinden uzaklaştırıldı, sonunda ruh sağlığı bozuldu ve bir akıl hastanesine kapatıldı. Orada kötü muameleye uğradı ve 47 yaşında hayatını kaybetti.
Ölümünden onlarca yıl sonra, Louis Pasteur ve Joseph Lister’in çalışmaları mikrop kuramını doğrulayınca, Semmelweis’in sezgisel keşfi bilimsel zemine kavuştu. Bugün adı, yalnızca tıp tarihine altın harflerle yazılmakla kalmaz, aynı zamanda bilimsel öngörünün kurbanı olmuş bir vizyoner olarak da anılır.
Ignaz Semmelweis, 1847 yılında lohusalık hummasından ölümleri azaltmak için doktorların ellerini klor çözeltisiyle yıkaması gerektiğini öne sürdü. Bu önerisi basit ama devrimseldi. Ancak tıp dünyasının büyük bölümü, o dönem için “absürt” görülen bu fikri reddetti. Semmelweis’in gözlemleri, dönemin baskın tıbbi anlayışlarıyla uyumsuzdu ve otoriteler bu yeni bilgiyi kabullenmek yerine inkâr etmeyi seçti. Ne acıdır ki, Semmelweis’in haklılığı ancak yıllar sonra anlaşılabildi. Onun adı, artık haklı bir bilimsel sezginin sistematik olarak reddedilmesinin simgesi.
Bugün “Semmelweis Refleksi” kavramı, yalnızca bilim dünyasında değil, eğitim, siyaset, teknoloji ve toplumsal normlar gibi birçok alanda da kullanılmaktadır. Değişimi tetikleyen ya da statükoya meydan okuyan her yeni fikir, bu refleksin hedefi olabilir.
Semmelweis Refleksi yalnızca bireylerde mi görülür?
Hayır. Kurumlar, akademik topluluklar, dini yapılar ve devletler gibi kolektif yapılar da bu refleksi gösterebilir. Toplumsal normların ya da kurumsal dogmaların sarsılmasını istemeyen yapılarda, yeni bilgiye karşı bir savunma mekanizması olarak işler.
Semmelweis Refleksi ile bilişsel uyumsuzluk arasında nasıl bir bağ vardır?
Bilişsel uyumsuzluk, kişinin iki çelişkili bilgi arasında yaşadığı rahatsızlığı tanımlar. Semmelweis Refleksi ise bu rahatsızlığı çözmenin bir yolu olarak, yeni ve rahatsız edici bilginin reddedilmesidir.
Günümüzde hangi alanlarda bu refleksi gözlemlemek mümkündür?
Aşı karşıtlığı, iklim değişikliği inkârcılığı, yapay zekâdan korku duyan teknolojik muhafazakârlık gibi örnekler, modern Semmelweis refleksleridir. Yani bilimsel konsensüse rağmen, yeni bilgiler reddedilebiliyor.
Semmelweis Refleksi ile baş etmenin yolları var mı?
Eleştirel düşünceyi teşvik eden eğitim sistemleri, bilimsel okuryazarlığın artırılması, açık iletişim ve doğrulama kültürü, bu refleksi azaltabilir. Ayrıca, karar alıcıların hataya açık olabileceğini kabul etmeleri önemlidir.
Semmelweis’in başına ne geldi?
Reddedilmenin getirdiği duygusal yük Semmelweis’i yıprattı. 1865’te akıl hastanesine kapatıldı ve orada dövülerek hayatını kaybetti. Bugün adı bilimsel öngörünün trajik sembolü olarak anılmaktadır.
Kitap Dünyasında: Robert Anton Wilson’ın The New Inquisition kitabında Semmelweis Refleksi, modern bilimsel tutuculuğun metaforu olarak kullanılır.
Belgesellerde: The Enemies of Reason gibi belgesellerde bilimsel ilerlemenin önündeki zihinsel engeller arasında yer alır.
Tartışma Programlarında: Fikir ayrılıklarının ve toplumsal çatışmaların konuşulduğu platformlarda bu refleks sıkça atıfla anılır.
Semmelweis Refleksi, sadece geçmişin trajik bir bilimsel öyküsü değil, aynı zamanda bugünün entelektüel körlüklerine de ayna tutan bir kavramdır. Her yeni bilgiye kuşkuyla yaklaşmak anlaşılabilir bir tutumdur, ancak bu kuşkunun yerini irrasyonel inkâra bıraktığı anda, ilerleme durur. Toplumsal ve bireysel olarak en büyük sınavımız, eski inançlarımızı sorgulamaya cesaret edip edemeyeceğimizdir.
► POPÜLER BİLİM
► KOMPLO TEORİLERİ
► ZİHİN
► ALGI YÖNETİMİ
► GESTALT TERAPİ