RANTÇI DEVLET – RANTİYE DEVLET (Rentier State)

ULUSAL gelirlerinin tamamını veya tamamına yakınını doğal kaynaklarının ihracından elde eden devletleri tanımlamak için kullanılan bir terim.

Rantiye Devlet terimi ilk kez 1970’lerde Hossein Mahdavy tarafından gündeme getirildiğinde, maksat İran’daki rejim değişikliği öncesi devletin durumunu tanımlamaktı. Ancak bu çalışmayı ve problematiğini meşrulaştıran tartışmaların kökeni, İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden Soğuk Savaş yıllarında dünyayı anlamak için mevcut çekişmelerin “kapitalizm-sosyalizm” ikiliği üzerinden mi, yoksa “demokrasi-totaliteryanizm (ya da otoriteryanizm)” ikiliği üzerinden mi okunması gerektiğine yönelik tartışmalarda bulunabilir.

Hazem Al Beblawi ve Giacomo Luciani bu kavramı anlaşılır kılmak için şu dört temel özellikten bahsetmektedir:

* Pür bir rantçı devletten (ekonomiden) bahsedemeyiz.
* Ekonomi önemli ölçüde dışsal ranttan beslenmektedir; bu yüzden, güçlü bir yerli üretime gereksinim yoktur.
* Nüfusun çok küçük bir kısmı rant üretimiyle ilgilenmektedir.
* Bu ülkelerde devlet, dışsal rantın en büyük alıcısıydı.

1980’ler ve sonrasında siyaset bilimi okullarına, Körfez ülkelerinde devletin toplumla ilişkisini açıklamaya çalışan rantçı devlet teorisi egemen oldu.

Teoriye göre, rantçı devlette ekonomi doğal kaynakların ihracından elde edilen gelire bağlıdır. Bu nedenle, yerel bir üretken sektöre duyulan ihtiyaç ortadan kalkar. Rantçı devlette, nüfusun çok küçük bir yüzdesi üretime katılır ve devlet, kaynakların ihracından elde edilen rant ve gelirlerin birincil yararlanıcısıdır. Rantçı devlet teorisi çok basit bir ifadeyle, devletin üretken olmadıkları için vatandaşlarına herhangi bir sosyal, ekonomik veya siyasi özgürlük tanımak zorunda olmadığını, yaşamları boyunca hayatlarının devamı ve refahı için devlete ve bağışlarına bağlı olduklarını iddia eder. Rantçı devlet, vergi toplayan bir devlet değil, vatandaşlarına petrollerinden gelir bahşeden bir bağışçı devlettir. Dolayısıyla, vergi karşılığında temsil hakkının elde edildiği Batı demokrasilerinde olduğu gibi, vatandaş değişim için herhangi bir baskı aracına sahip değildir.

Patrick Henry’nin 1765’in başlangıcında ve Amerikan Devrimi sırasında ortaya attığı “Temsil edilmeden vergilendirme yapılmaz” sloganı, rantçılık teorisinin özünü temsil eder. Bu denklem Körfez ülkelerinde bulunmadığından – ve rantçılık teorisine göre – rantçı ekonomi var oldukça sosyal, ekonomik ve politik liberalizmin var olma şansı yoktur. Durum buysa, Suudi Arabistan’da Kral Selman bin Abdülaziz’in başa geçmesinden bu yana geçen 5 yıl içinde meydana gelen sosyal değişimleri, özellikle de kadınlara verilen özgürlükleri nasıl açıklayabiliriz? Suudi Arabistan’da, Suudi meselelerinde en isabetli görüşlere sahip araştırmacıların bile 50 yıl içinde gerçekleşmesini hayal edemedikleri gelişmeler ve başarılar gerçekleşti.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com