QUEER TEORİ – Cinsiyetin, Normun ve Bedenin Radikal Eleştirisi

Queer teori, sadece kimlikleri değil; kimlik fikrinin kendisini de sorgular. Ne erkek ne kadın ne hetero ne homo: Peki, o zaman kimiz?


Queer teori nedir?

Queer teori, 1990’lı yıllarda Judith Butler, Eve Kosofsky Sedgwick ve Michael Warner gibi düşünürlerin çalışmalarıyla ortaya çıkan ve cinsiyet, cinsel yönelim, normallik ve toplumsal düzen kavramlarını derinlemesine sorgulayan bir düşünce alanıdır. “Queer” sözcüğü, İngilizcede ilk anlamıyla “acayip” demekken zamanla bir aşağılama ifadesi olarak eşcinsel bireyleri hedef almış; sonrasında ise bu olumsuz çağrışım tersyüz edilerek politik bir direniş kimliğine dönüştürülmüştür.

Ancak queer teori, yalnızca LGBTİ+ bireylerin yaşadığı sorunları ele alan bir kimlik siyaseti değildir. Aksine, kimliğe saplanıp kalmanın özgürlüğü değil, yeni bir hapishane biçimi olabileceğini savunur. Heteroseksüellik, kadınlık, erkeklik, evlilik, aile, çocuk sahibi olma gibi tüm “normal” kategoriler, queer teori açısından sorgulanması gereken toplumsal inşalardır. Judith Butler’ın ifadesiyle, “Kadın doğulmaz, olunur” önermesi bile sabit bir kadınlık fikrini ima ettiği ölçüde sorunludur. Cinsiyet rolleri, sürekli tekrarlar ve performanslar yoluyla inşa edilir; doğuştan değil, yapılandırılmıştır.

Queer teori, bu yüzden sabitlenmiş bir benlik fikrine karşıdır. “Ben buyum” demek yerine, “Ben şimdi böyleyim, ama bu da geçebilir” der. Bu yaklaşım yalnızca bireysel kimliklere değil; edebiyattan hukuka, biyolojiden medyaya kadar pek çok alana uygulanabilir. Heteronormatif düzenin sessiz dayatmalarına, eğitim, tıp ve hukuk gibi kurumların “norm üretme” gücüne karşı bir teorik eleştiri geliştirir.

Bugün queer teori; akademide, sanatta, kentsel hareketlerde, trans-feminizmde ve interseks haklarında etkili bir bakış açısı sunmakla kalmaz, bedenin, arzunun ve arzuyu düzenleyen sistemlerin politikasını sorgular. Soru artık şu değildir: “Kim kiminle birlikte?” Soru şudur: “Kimin birlikte olmasına izin veriliyor ve neden?”


Queer teori yalnızca LGBTİ+ bireyleri mi kapsar, yoksa daha geniş bir eleştiri alanı mıdır?

Queer teori, ilk çıkışında LGBTİ+ bireylerin karşılaştığı normatif baskılara yanıt aramış olsa da, kısa sürede kimliğe indirgenmeyen bir yapısöküm alanına dönüşmüştür. Bugün queer teori; kadınlık, erkeklik, evlilik, annelik, askerlik gibi “normal” sayılan kimlik pozisyonlarını da sorgular. Heteroseksüel bireyler, ataerkil kurumlar içinde yer alan herkes bu teorik çerçevede yeniden düşünülmeye açıktır. Yani queer teori, yalnızca marjinal kimliklerin değil, merkezin de eleştirisidir.


Queer teori ile feminist teori arasında nasıl bir ilişki vardır? Birbirlerini tamamlar mı, çatışırlar mı?

Feminist teori, özellikle ikinci dalga feminizm döneminde kadınlık deneyimini ortaklaştırma eğilimindeydi. Queer teori ise bu ortaklık fikrini bile sorgular. Judith Butler, “kadın” kimliğinin kendisinin de heteronormatif bir düzen içinde üretildiğini savunarak, feminist teoriye içeriden bir eleştiri getirmiştir. Ancak bu eleştiriler, feminist düşüncenin queer teoriyle çatıştığı anlamına gelmez; birçok çağdaş feminist, queer teoriyi kurucu bir bileşen olarak görür. Yani ilişki, hem gerilimli hem de üretkendir.


Queer teori, kimliğin önemini mi azaltır, yoksa kimliği daha akışkan kılarak özgürleştirir mi?

Queer teori, kimliği reddetmez; ama kimliği bir sabite, değişmez bir öz olarak görmez. Örneğin, “Ben bir eşcinselim” demek yerine, “Ben şu anda erkeklere ilgi duyuyorum, ama bu sabit değil” demeyi teorik olarak daha sahici bulur. Bu yaklaşım bazıları için kimliğin silinmesi anlamına gelse de, queer teoriye göre özgürlük, sabit bir kimliğe sahip olmakta değil, kimliği istediğin zaman terk edebilmekte yatar.


Queer teoriye yöneltilen en temel eleştiriler nelerdir?

Bazı eleştirmenler queer teoriyi aşırı soyut, akademik ve gündelik hayattan kopuk bulur. Özellikle kimlik siyasetini reddetmesi, pratik hak mücadelesi veren aktivistlerce “teorik ayrıcalık” olarak görülmüştür. Ayrıca queer teorinin her şeyi çözümleme potansiyeli, bazılarına göre sınıfsal, ırksal veya ekonomik bağlamların göz ardı edilmesine yol açar. Bu yüzden queer teorinin, kesişimsel feminizm gibi daha somut adalet mücadeleleriyle birlikte düşünülmesi gerektiği savunulur.


Queer teori yalnızca Batı merkezli bir kavramsallaştırma mıdır? Türkiye gibi bağlamlarda uygulanabilir mi?

Queer teori Batı’da doğmuş olsa da, uygulama ve yorum biçimi coğrafyadan coğrafyaya değişir. Türkiye gibi toplumsal cinsiyet normlarının güçlü olduğu toplumlarda queer teori, bireysel arzunun politik direnişe dönüşmesini mümkün kılabilir. Ancak burada Batı’daki kavramları aynen almak yerine, yerel kodlar ve tarihsel bağlamlar dikkate alınarak “yerli queer” okumaları yapılması önemlidir. Son yıllarda Türkiye’de queer düşünce, sadece cinsellik değil, milliyetçilik, dindarlık, aile yapısı ve sınıfsal konumlar gibi alanlarda da güçlü eleştiriler üretmektedir.


Popüler Kültürde Queer Teori

Kitap Dünyasında:
Judith Butler – Gender Trouble: Queer teorinin temel taşı sayılan bu eser, toplumsal cinsiyetin performatif olduğunu savunur.

Eve K. Sedgwick – Epistemology of the Closet: Heteroseksüel normların bilgi sistemlerini nasıl şekillendirdiğini inceler.

Paul B. Preciado – Testo Junkie: Testosteron üzerinden queer bedenin yeni biçimlerini ve biyopolitikasını tartışır.

Sinemada ve Dizilerde:
Moonlight, Portrait of a Lady on Fire, Call Me by Your Name, Hedwig and the Angry Inch: Cinsiyet, yönelim ve normlar üzerine farklı bakışlar sunan filmler.

Pose, The L Word, Euphoria, Transparent: Kimlikten öte akışkanlığı ve deneyimi öne çıkaran queer diziler.

Video Oyunlarında:
The Last of Us Part II, Life is Strange, Tell Me Why: Queer karakterlerin sadece temsili değil, anlatı yapısını da dönüştüren yapımlar.

Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Taylor Mac, Ron Athey, Cassils gibi sanatçılar; queer performansla bedenin sınırlarını, kimliğin akışkanlığını ve sosyal normları sahnede kırıyor.

Queer festivaller, drag kültürü, vogueing, beden sanatları gibi alanlar teorinin sahiciliğini bedenleştiriyor.


Genel Değerlendirme

Queer teori, sadece “farklı olma”yı değil, “farklılığın nasıl kurulduğunu” sorgulayan bir düşünce biçimidir. Ne bir kutlamaya ne de bir kurbana indirgenemez. Bedenin, arzunun, cinsiyetin, yasaların ve hatta düşüncenin “normalleştirilme” sürecine karşı radikal bir itirazdır. Bugün queer teori, sadece cinsellik üzerine değil; bütün bir düzenin kimin, ne zaman, ne şekilde “meşru” sayıldığını sorgulamaktadır. Bu yüzden her zaman sadece bir kimlik değil, aynı zamanda bir soru cümlesidir.


VELEV’DEN İLGİLİ MADDELER

FEMİNİZM
BEDEN POLİTİKALARI
PERFORMANS SANATI
► DRAG KÜLTÜRÜ

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com