PSİKOJENİK AĞRI BOZUKLUĞU

BELİRLİ fiziksel bir hastalığa bağlı olmayan veya var olan organik hastalıkla ilişkisi olmayan inatçı ve abartılı ağrılar, psikojenik ağrı bozukluğu tanımlanır. Bu ağrılar ruhsal etkenlere bağlı olarak görülür. Kadınlarda daha sık görülen bu bozukluk, ortalama 30–40 yaşlar arasında görülür. Hasta şikâyetlerini çok abartılı bir dille ifade eder. Ağrılarından dolayı iş ve sosyal yaşamı olumsuz etkilenir. Çevresinde şikâyetlerinden dolayı ilgi gördükçe, ağrıların şiddetinde artış görülür. Hasta bunu kazanç haline dönüştürür. Örneğin, birçok sorumluluğunu başkası yerine getirir, eşinden veya çocuklarından daha çok ilgi ve sevgi görür.

Bu bozukluğu konversiyon bozukluğundan ayıran temel özellik, vücudun birçok yerinde sürekli bir ağrının olmasıdır. Oysa konversiyon bozukluğunda işlevsel bozukluklar görülür, yani işlev kaybı, işlev azalması veya artması görülür. Örneğin psikojenik ağrı bozukluğunda bacaklarda sadece sürekliliği olan bir ağrı hissedilirken, konversiyon bozukluğunda ise yürüyememe veya ayağa kalmamama biçimde işlev yitimi görülür.

Ortaya çıkan yakınmalara, psikojenik ağrı bozukluğu tanısı koyabilmek için, ağrı ile psikolojik bir olayın arasında kesin bir bağın olması gerekir. Genellikle belli zamanlarda ve belli olayları takiben görülen tekrarlayıcı ağrılar, eğer organik nedenlerle açıklanamıyorsa psikolojik kaynaklı kabul edilir. Ağrılar psikolojik olayı takiben aniden kendini hissettirir.
Bu şikayetlerinden dolayı çok sık ağrı kesici kullanan ve zamanla bu tür ilaçların bağımlısı olan insanlar vardır. Kişi bütün dikkatini ağrılı bölgeye yöneltir ve ağrıyı bütün şiddetiyle hissetmeye çalışır. Genellikle ağrı oluşturan psikolojik etkenleri fark etmez. Ağrılarından dolayı kaygı ve çöküntü yaşayabilir. Bu durum da ağrıları iyice tetikler.

Freud’a göre, bilinçaltında çözümlenmemiş çatışmalardan kaynaklanan kaygılar, biçim değiştirerek bedende kendini gösterir. Yani psikolojik kaygılar bedensel ağrılarla yer değiştirir.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com