POZİTİVİZM

OLAYLARIN ya da gerçekliğin deney ve gözlemler ile irdelenmesi, mantık süzgecinden geçirilip akla dayandırılması gerekliliği üzerinde yapılandırılmış bir paradigma; olguculuk…

Terim Fransızca’da “gerçek, olgu, kesin, kanıtlanmış, olumlu” gibi anlamlara gelen positif kelimesinden türetilmiştir.

Auguste Comte’un başını çektiği, doğru bilginin yalnızca bilimsel bilgi olduğu, doğru bilgiye ise yalnızca ampirizm (deneycilik) ile ulaşılabileceğini ve bu bilginin kendisinin deneysel olmadığını savunan düşünce akımıdır.

Terimi ilk defa sosyalist düşünür Claude Henri de Saint Simon (ö. 1825), bilimsel yöntemin önemini belirtmek ve sosyal felsefe bakımından ifade ettiği anlamı ortaya koymak için kullanmıştır.

Pozitivizm destekçileri bilimde gerçeğin tek ve mutlak olduğunu savunmaktadır.

Pozitivizm’de iki felsefi düşünce mevcuttur. Her iki düşüncenin de teoloji ve metafizik içermeyen, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan bilim anlayışı vardır.

Bununla birlikte bu akımın karakteristik olan temel fikirleri süreklilik göstermiştir. Bu fikirler şöylece sıralanabilir: a) Bilimsel bilgi tek geçerli bilgidir. b) Bilginin mümkün olan yegâne nesnesi olgulardır; metafizik ve teolojik düşünceler olgusal karşılığı olmayan spekülasyonlardan ibaret olup anlamsızdır. c) Felsefe bilim dışı bir yönteme sahip olamaz; onun görevi bütün bilimler için ortak olan genel ilkeleri bulmaktır. d) Evrensel ve önsel nitelikli tek bir yöntem söz konusudur ve bu yöntem hem doğa hem de beşerî bilimler için aynıdır; bütün bilimler fiziğe indirgenebilir.

Yapısal antrolopolog Edmund Leach 1966 Henry Myers derslerinde pozitivizmi şu şekilde tanımlamıştır:

“Pozitivizm, ciddi bilimsel sorgunun, bir dış kaynaktan gelen nihai sebepleri aramayan ama direkt gözleme açık olan gerçekler arasındaki ilişkilerle sınırlı olmasını söyleyen görüştür.”

HUKUKİ POZİTİVİZM: Hukuki pozitivizm, doğal hukuk geleneğinden gelen çeşitli fikirlere karşı taraf tutar. Doğal hukuk, hukuk ve adalet arasında esaslı bir bağ olduğunu savunur. Hukuki pozitivizm ayrılabilirlik tezini içerir ve bu düşünceye göre hukuki geçerlilik ve adalet arasında esaslı bir ilişki yoktur.

Hukuksal pozitivizmin temelinde, yalnızca meşru yasa koyucu tarafından usulüne uygun olarak çıkartılan normların hukuk olarak kabul edilmesi fikri yatmaktaydı. Böylece hukuk, dünyevî bir iktidarın iradesinin sonucu olarak karşılığını bulacaktır. Bu yaklaşıma göre hukuk, insan iradesinden önce tabii olarak var olan ya da Tanrı iradesine bağlanabilecek normlar anlamına gelmemektedir. Bugün hukuku var eden, yine insanlar tarafından öngörülmüş yasa koyma kurallarına uygun olarak gerçekleştirilmiş olmasında yatmaktadır. Bu yönüyle hukuksal pozitivizm temel olarak, hukuk kavramının açıklanmasındaki metafizik unsurların dışlanmasını gerektirir.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com