PARNASİZM – Özellikle Şiirde Gerçekliğin Estetikle Buluşması

Sanatın en soylu hali: Parnasizm, şiirsel estetiği ve teknik mükemmeliyeti savunan bir edebi harekettir.


Parnasizm nedir?

Parnasizm, 19. yüzyılın ortalarında Fransa’da doğmuş bir edebi akımdır. Bu akım, şiirin yalnızca estetik bir araç olması gerektiğini savunur. Parnasizm, Romantizm akımının duygu yüklü ve özgür ifadelerinden ayrılarak, şiirde daha soğuk, nesnel bir yaklaşımı benimsemiştir. Parnasist şairler, şiirin sadece güzellik ve teknik mükemmellik üzerine kurulması gerektiğini, bireysel duygulardan ise uzak durulması gerektiğini savunmuşlardır.


Parnasizm hareketinin kökenleri nelerdir ve nasıl gelişmiştir?

Parnasizm hareketi, 19. yüzyılın ortalarında, 1866’dan önce başlayan bir süreçle şekillenmiştir. Bu süre zarfında, bazı şairler bu akımın ana fikirlerini önceden savunmuşlardır. Örneğin, Théophile Gautier, 1835 yılında yayımladığı Mademoiselle de Maupin adlı romanının önsözünde, “sanat için sanat” anlayışını savunmuştur. Bu anlayışını 1852’de yayımladığı Émaux et Camées adlı şiir kitabında da pratiğe dökmüştür.

Parnasizm hareketinin başlangıcı, 1866’da yayımlanan Le Parnasse contemporain adlı antoloji ile olur. Bu antolojide, dönemin yaklaşık kırk şairinin şiirleri yer alır. Yayıncı Alphonse Lemerre, bu şiirleri “Le Parnasse contemporain” adı altında birleştirerek, parnasist hareketi başlatmış olur. İlk başta, “parnassien” terimi, hareketin karşıtları tarafından alaycı bir şekilde kullanılsa da, bu terim zamanla hareketin şairleri için yaygın bir tanımlama haline gelir.

Le Parnasse contemporain antolojisi, üç farklı baskı olarak 1866, 1869-71 ve 1876 yıllarında yayımlanır. 1866 ve 1876 yılları arasında yayımlanan bu antolojilere toplamda yüz kadar şair katkıda bulunur. Ancak, tüm bu şairler Parnasizm’in temel görüşlerine sadık kalmamışlardır. Bu dönemde Baudelaire, Verlaine ve Mallarmé gibi büyük isimler yer alırken, Rimbaud ise Parnasizm’e mesafeli durarak, 1871’de Paris’te parnassist şairlerle tanışmasına rağmen kısa sürede onlardan ayrılır.

1876’daki son baskı ile hareket resmen sona erer, ancak parnasist anlayışın etkisi birkaç yıl daha devam eder. Bu dönemde Sembolizm hareketi gelişmeye başlar ve parnasizmin etkileri bu yeni akımda izlenebilir.


Parnasizm hareketinin isminin kökeni nedir ve bu ismin nasıl seçildiği hakkında ne biliniyor?

Parnasizm hareketinin adı, başlangıçta Yunanistan’daki Parnassos Dağı‘ndan gelmektedir. Yunan mitolojisinde, Parnassos Dağı, Apollon‘a adanmış bir yer olup, aynı zamanda Müzlerin yaşadığı kutsal bir dağ olarak kabul edilirdi. Bu dağ, şairlerin ilham kaynağı olarak kabul edilen bir mekan olduğundan, zamanla Parnassos, şairlerin toplandığı, şiirle ilgili her şeyin sembolü haline gelmiştir.

1866’da, Alphonse Lemerre yayınevinde yayımlanacak ilk şiir antolojisine bir isim verilmesi gerektiğinde, birçok seçenek gündeme gelmiştir. Bu seçenekler arasında, Les Impassibles (karşıtlarının kullandığı bir ad) ve Les Poètes français gibi isimler öne çıkmıştır. Ancak, daha önce benzer adlarla yayımlanan antolojiler olduğu için bu isimler kullanılmamıştır. Bir süre sonra, belki de Leconte de Lisle tarafından önerilen La Double cime gibi alternatifler de tartışılmıştır.

Ancak, bir gün, yayınevinin Paris’teki Choiseul Geçidi‘nde bir merdivenden tırmanan grup arasında, ironik bir şekilde “Le Parnasse contemporain” (Çağdaş Parnassos) adı önerilmiştir. İlk başta, bu isim şüpheyle karşılanmış, gülüşmelere yol açmış ve hatta alay edilmiştir. Ancak, bir süre sonra bu isim tüm katılımcılar tarafından, radikal bir şekilde, kabul edilmiştir ve bir meydan okuma gibi benimsenmiştir. Bu olayda, öneriyi yapan kişinin kimliği tam olarak bilinmemekle birlikte, Louis-Xavier de Ricard bu ismin ortaya çıkışını anlatmıştır.

Bazı kaynaklarda ise, bu ismin ortaya çıkmasında Charles Marty-Lavaux‘un ve Catulle Mendès‘in de katkılarının olduğu belirtilmiştir. Mendès, ismi, Théophile de Viau ve diğer eski parnasist şiirlerden esinlenerek bulmuş olduğunu iddia etmiştir.

Sonuç olarak, “Le Parnasse contemporain” adı, başlangıçta alayla karşılanmış olsa da, zamanla parnasist hareketin simgesi haline gelmiş ve bu isimle ilk şiir antolojisi yayımlanmıştır. “Recueil de vers nouveaux” (Yeni Şiirler Derlemesi) ise, bu antolojinin alt başlığı olarak eklenmiştir.


Parnasist şairlerin lirizm ve kişisel duygulardan kaçınma anlayışları nedir?

Parnasizm hareketinin en önemli özelliklerinden biri, duygusallık ve subjektiflikten uzak durarak mesafeli ve objektif bir yaklaşım benimsemeleridir. Bu yaklaşım, özellikle Romantizm akımının duygusal yoğunluğuna ve şairlerin öznel bakış açılarına karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Romantik şairler, kişisel duygularını ve “ben” dilini sıkça kullanarak şiirlerinde yoğun bir özdeşleşme yaratmışlardır. Ancak, parnassienler, bu bireysel ve duygusal ifadelerin şairin şahsiyetini yansıttığını ve şiirin formal mükemmeliyetine zarar verdiğini savunurlar.

Bu düşünceler, özellikle Alfred de Musset ve Lamartine gibi Romantik şairlerden, Gérard de Nerval ve Victor Hugo gibi dramaturglardan alınan unsurların fazla ve zararlı olduğunu belirtir. Parnassistler, bu tür kişisel ve duygusal ifadeleri reddederek “ben” (şahıs zamiri) kullanımını dışlarlar. Bu, onların şiirlerinde kişisel duygulardan uzak, daha impersonel (kişiliksiz) ve nötr bir bakış açısının hâkim olmasına yol açar.

Bu özellikler, Leconte de Lisle‘in Le Désert adlı şiirinde açıkça görülür. Şiirde, bir bedevi ve çöl arasındaki ilişki anlatılırken, şairin kendisiyle ilgili hiçbir duyguya yer verilmez. Şiirdeki “Alborak” adlı at ve “yüksek gökyüzü” gibi imgeler, olayların ve temaların büyüklüğünü vurgular, ancak şairin duygusal yorumlarına yer verilmez. Bu da şiirin tamamen objektif bir şekilde kurgulandığını ve şairin kendi duygularından uzak durduğunu gösterir. Bu tarz bir dil, şiirin impersonalliğini pekiştirir.

Özetle, parnassist şairler, şiirlerinde kişisel duygulardan kaçınarak, daha evrensel ve objektif temalara odaklanmış, şiirlerini formel mükemmeliyet arayışıyla şekillendirmişlerdir. Bu, onların Romantik şiir anlayışından farklı olarak, duygusal değil, sanatsal bir bakış açısını savunduklarını gösterir.


Parnasizmin Özellikleri

Estetik ve Mükemmeliyetçilik: Parnasizm, şiirde biçimsel mükemmeliyetin peşinden gitmeyi savunur. Şairler, dilin ve biçimin teknik olarak kusursuz olmasına özen gösterir.

Objektiflik: Romantik akımın duygusal ve subjektif bakış açısına karşı, parnasistler nesnellik ve gerçekçiliği savunurlar. Şairler, duygu ve hayal gücünden uzak, gözlemlerle yansıyan gerçekliği şiire taşırlar.

Şiirsel İçerik: Parnasist şiirlerde doğa, mitoloji, tarih, antik Yunan ve Roma kültürü gibi soylu temalar yer alır.

Teknik Yetenek: Şiirin teknik açıdan kusursuz olması gerektiği vurgulanır. Kafiye, ölçü, ses uyumu gibi ögeler üzerinde özenle durulur.


Parnasizmin Doğuşu ve Tarihsel Arka Planı

Parnasizm, Fransa’da 19. yüzyılın ortalarında doğmuş ve özellikle Charles Baudelaire, Theophile Gautier gibi şairlerle yayımlanmıştır. Bu hareketin en önemli özelliği, Romantizm’in bireysel duygulara dayalı anlayışından ayrılarak, daha soğuk ve gözlemsel bir şiir anlayışını benimsemesidir. Parnasist şairler, şiirlerinin anlamını anlamadan, sadece estetik bir zevk almak amacıyla yazılmasını savunmuşlardır.


Parnasizmin Temsilcileri

Charles Baudelaire: Hem romantik hem de parnasist etkiler taşıyan şair. Baudelaire’in şiirleri, estetik ve biçimsel mükemmeliyetin izlerini taşır.

Theophile Gautier: Parnasizm’in kurucularından biri olarak kabul edilir. Şiirlerinde sanat için sanat anlayışını savunmuş ve estetik değerlere odaklanmıştır.

Leconte de Lisle: Parnasizmin en önemli isimlerinden biridir ve şiirlerinde klasik mitolojiye, tarihe ve doğaya yer vermiştir.

José María de Heredia: Şiirlerinde klasik öğeleri ve estetik detayları öne çıkaran bir şairdir.


Parnassianizmin etkileri sadece Fransız yazarlarla mı sınırlıydı, yoksa başka kültürlerde de kendini göstermiş midir?

Fransız kökenli bir akım olmasına rağmen, Parnassianizm, yalnızca Fransız edebiyatı ile sınırlı kalmamış, dünyanın çeşitli bölgelerindeki şairler üzerinde de etkili olmuştur. Bu etki, özellikle şairlerin dikkatli ölçü ve biçim kullanımı, sanatsal mükemmeliyet ve mesafeli bir anlatım anlayışıyla kendini göstermiştir.

Örneğin, Brezilyalı şair Olavo Bilac, Alberto de Oliveira‘nın öğrencisi olarak, güçlü bir duygusallık barındırmasına rağmen, dizeleri ve ölçüyü dikkatlice oluşturmayı başaran bir Parnassian şair olarak dikkat çeker. Bu tür bir şiir anlayışı, Brezilya edebiyatında Parnassianizmin etkisini gözler önüne serer.

Polonya edebiyatında ise Antoni Lange, Felicjan Faleński, Cyprian Kamil Norwid ve Leopold Staff gibi şairler, Parnassianizmin etkilerini taşıyan önemli isimlerdir. Ayrıca, Rumen şairi Alexandru Macedonski de Parnassianizmin etkilerini derinden hissettiren bir figürdür.

Portekiz‘de ise, Florbela Espanca ve Cesário Verde gibi şairler, Parnassianizmle bağlantılı olarak sanatsal bir şiir dili benimsemişlerdir. İngiltere‘de ise Andrew Lang, Austin Dobson ve Edmund Gosse gibi şairler, Fransız formalarına (ballad, villanelle, rondeau) ilgi göstererek “İngiliz Parnassianları” olarak tanınmışlardır. Bu şairler, Banville gibi Fransız şairlerden ilham almışlardır.

Ancak, Gerard Manley Hopkins gibi şairler, Parnassianizmi bazen eleştirici bir yaklaşımla değerlendirmiş ve Alfred Tennyson gibi şairlerin, şiirlerinde Parnassianizmin etkisini bulmuştur. Hopkins, Parnassian terimini, “ilham almayan” şiirleri tanımlamak için olumsuz bir şekilde kullanmış ve özellikle “Enoch Arden” gibi eserlerde bu tür şiir anlayışını eleştirmiştir.

Son olarak, Türk edebiyatında da Parnassianizm etkisi görülmüştür. Servet-i Fünun topluluğunun önemli şairlerinden Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Cenap Şahabettin gibi isimler, Parnassianizmden ilham alarak şiirlerinde sanatsal mükemmeliyet ve özgün teknik kullanmışlardır. Bu durum, Parnassianizmin yalnızca Fransız sınırlarıyla kalmayıp, farklı edebiyatlarda da güçlü bir etki yarattığını gösterir.


Parnasizm ve Romantizm Arasındaki Farklar

Parnasizm, Romantizm akımına tepki olarak doğmuştur. Romantizm, bireysel duyguların ve hayal gücünün özgür bir şekilde ifade edilmesini savunurken, Parnasizm buna karşı çıkmış ve şiirin daha soğuk, teknik ve objektif bir dilde yazılması gerektiğini öne sürmüştür. Parnasist şairler, insan ruhunun derinliklerinden çok, dış dünyayı ve tarihsel olayları konu edinmişlerdir.


Parnasizmin Etkileri

Parnasizm, özellikle Fransız edebiyatı üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Ayrıca, Sembolizm akımının doğuşuna da zemin hazırlamıştır. Sembolizm, Parnasizm’in estetik anlayışını kabul etmiş ancak daha soyut ve sembolik bir şiir dilini benimsemiştir.


Genel Değerlendirme
Parnasizm, şiirin estetik ve teknik mükemmeliyetini savunan bir akım olarak, şiir dünyasında önemli bir yer tutar. Romantizmin bireysel duygulara dayalı yaklaşımından farklı olarak, nesnellik ve gözlemlerle şiir yazmayı hedefler. Bu anlayış, şiir sanatını daha soğuk, ama bir o kadar da kusursuz bir forma taşımıştır.


VELEV’DEN İLGİLİ MADDELER
► ROMANTİZM
► SEMBOLİZM
► ESTETİZM
► HİPERREALİZM

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com