Gezegenin ısınmasını sınırlandırmak için insanlığın şimdiye dek kurduğu en geniş uzlaşı: uluslararası siyasetten ekonomik dönüşüme uzanan bir iklim diplomasisi metni.
Paris Anlaşması (İng. Paris Agreement; Alm. Pariser Abkommen; Fra. Accord de Paris), 2015 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında kabul edilen, küresel ısınmayı 2°C’nin altına, tercihen 1,5°C’ye düşürmeyi hedefleyen uluslararası iklim anlaşmasıdır. 196 ülke tarafından imzalanan belge, sera gazı emisyonlarını azaltmayı, uyum politikalarını güçlendirmeyi ve gelişmekte olan ülkelere finansal destek sağlamayı amaçlayan ilk kapsamlı, evrensel ve bağlayıcı çerçevedir.
İklim müzakerelerinin kökleri 1992 Rio Zirvesi’ne dayanır; ardından 1997 Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkeler için yasal yükümlülük getirmişti. Ancak bu model, tüm ülkeleri kapsamadığı için yetersiz kaldı.
2015’te Paris’te düzenlenen COP21 zirvesi, tarihsel bir dönüşüme imza attı:
► Tüm ülkeler emisyon azaltım hedefi (NDC) sunmayı taahhüt etti.
► Bilimsel veriler doğrultusunda “1,5°C sınırı” ilk kez küresel hedef olarak benimsendi.
► Anlaşma, 2016’da rekor hızla yürürlüğe girdi.
Anlaşmanın ardından her ülke, iklim politikalarını beş yılda bir güncelleyerek daha iddialı hedefler ortaya koymakla yükümlüdür. 2020 sonrası süreç, bu “artış ilkesi” üzerine kuruludur.
Türkiye ise anlaşmayı 2021’de onaylamış ve 2053 için “net sıfır emisyon” hedefini açıklamıştır.
► Paris Anlaşması neden tarihteki en kapsamlı iklim anlaşması sayılır?
Çünkü yalnızca gelişmiş ülkeleri değil, neredeyse tüm dünyayı kapsayan “evrensel” bir taahhüt yapısı kurar. Hem azaltım (mitigation) hem uyum (adaptation) politikalarını birlikte ele alır; ayrıca iklim finansmanı için Paris Kural Kitabı’nı (Rulebook) devreye sokar.
► 1,5°C hedefi neden kritik eşik?
Bu sınırın aşılması; deniz seviyesinin hızla yükselmesi, kuraklık, ani hava olayları, ekosistem çöküşleri ve milyonlarca insanın yer değiştirmesi gibi geri dönülemez sonuçları tetikler. Bilim insanları için 1,5°C, “son güvenli eşik”tir.
► Anlaşma bağlayıcı mı?
Evet ve hayır. Ülkelerin hedef sunması bağlayıcıdır; ancak bu hedefe ulaşma biçimi ulusal politikalara bırakılmıştır. Dolayısıyla “taahhüt verme zorunluluğu” bağlayıcı, “taahhüdün içeriği” esnektir.
► Paris Anlaşması ekonomik sistemi nasıl etkiliyor?
Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişi hızlandırıyor; karbon piyasalarını düzenliyor; finans sektöründe sürdürülebilir yatırım kriterlerini (ESG) zorunlu hale getiriyor. Kısacası, küresel ekonomiyi düşük karbonlu bir modele dönüştürüyor.
► Paris Anlaşması başarısız olabilir mi?
Ülkelerin mevcut taahhütleri 1,5°C hedefine henüz yeterli değil. Bilimsel raporlar, ek politikalar olmaksızın dünyanın 2,4–2,7°C arasında ısınabileceğini gösteriyor. Yani başarı, ülkelerin politik kararlılığına bağlı.
Belgesellerde: Before the Flood, An Inconvenient Sequel gibi yapımlar Paris Anlaşması’nı küresel kamuoyuna tanıttı.
Sinemada: İklim krizi temalı filmler (Don’t Look Up gibi) anlaşmayı doğrudan olmasa da politik arka planıyla işler.
Müzikte: Aktivist sanatçılar (Billie Eilish, Coldplay) Paris hedeflerine uyumlu turne ve üretim modelleri geliştirerek anlaşmanın ethosunu pop kültüre taşır.
Edebiyatta: İklim kurgu (cli-fi) romanları Paris sonrası geleceğin distopik olasılıklarını tartışır.
Paris Anlaşması, insanlığın ortak geleceği için yazdığı en kapsamlı yol haritasıdır. Sınırları aşan atmosfer gerçeği karşısında küresel bir işbirliği modeli sunar; çevre politikalarını, ekonomiyi ve diplomatik dengeleri yeniden şekillendirir. Başarısı, ülkelerin vaatlerini eyleme dönüştürme iradesine bağlıdır.
► İKLİM KRİZİ
► EKOLOJİK AYAK İZİ
► KARBON AYAK İZİ
► SIFIR ATIK
► SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK