PARANOİD BOZUKLUKLAR

PARANOYA olarak da bilinen paranoid bozukluk, ilk defa 1983 yılında Kahlbaum tarafından tanımlanmıştır. Hastanın düşünce ve duygu yapısında belirgin bir bozulma görülmez, çok iyi düzenlenmiş sanrıları vardır. Sanrılar değişik biçimlerde ortaya çıkabilir ve süreğen bir hal alır, yani paranoya durumları görüldükten sonra kronikleşir. Şizofrenlerin davranışları çok tuhaflaşır ve halüsinasyonlar görülür, ancak paranoid bozukluğunda sanrılar dışında duygu ve davranışlarda aşırı bir bozulma görülmez.

Büyüklük sanrıları olan hasta çok önemli bir insan olduğunu ileri sürer. Büyük bir bürokrat veya din adamı olduğunu söyleyebilir ve herkesi kendine inandırmaya çalışabilir. Keşif paranoyasında hasta birçok yeni icat yaptığını ve bulduğu icatların patentini almak için çeşitli resmi belgeler, dilekçeler hazırlar ve sürekli bunları kanıtlama çabasındadır. Şüphe ve kötülük görme sanrıları olan hasta takip edildiğine, her an saldırıya uğrayabileceğine ve öldürüleceğine inanır. Bu nedenle sürekli bir kaygı ve öfkeli bir ruh haline sahiptir. Kimseye güvenmez ve insanlarla olan ilişkilerini olabildiğince sınırlar. Zarar görebileceğini düşündüğü ortamlardan uzak durmaya çalışır. Haksızlığa uğradığına ilişkin sanrıları olan hasta ise, hakkını arama çabalarındadır. Kendisine haksızlık edenleri dava eder, devamlı karakola, savcılığa gidip gelir. Kıskançlık paranoyası olan hasta eşine dışarı çıkartmaz, takip eder, telefonunu kontrol eder, sürekli aldatılacağını düşünür ve bu yöndeki kuşkularıyla uğraşıp durur. Bazı kişilerde ise kendini aşırı beğenme sanrıları vardır; herkesin kendisine hayran olduğuna ve bütün kadınların kendisine âşık olduğuna inanır.

Paranoid kişilerde korku, kaygı, güvensizlik, kuşku vb duygular yoğun bir biçimde yaşanır. Bütün gücünü ve zamanını sanrılarına hizmet eden ipuçlarını toplayıp bir araya getirmek için kullanır. Aslında gerçek olmayan kanıtları gerçekmiş gibi kabul eder ve buna içten inanır. Paranoidlerde çok sık görülen büyüklük sanrılarının temelinde aşırı değersizlik, yetersizlik ve küçüklük duygularının olabileceği sanılmaktadır.

Paranoid kişilik özellik gösteren bireylerde, çeşitli içsel ve çevresel etkenlerden dolayı zaman zaman paranoid düşünceler nöbet biçiminde görülebilir ve bu duruma akut paranoid psikoz denilir. Bu kişilerin normal yaşamlarında şizofrenik belirtiler hiç görülmez ve tipik paranoid semptomlar süreğen değildir. Kronik alkol bağımlılarında, amfetamin kullananlarda ve beyin damar sertleşmesine bağlı olarak yaşlılarda paranoid durumlar geçici olarak ortaya çıkabilir. Bazı kadınların, menopoz döneminde ve sonrasında paranoid düşünceleri olabilir. Şizofrenik belirtiler, paranoid düşüncelerle birlikte görüldüğünde paranoid şizofreni tanısı konulur. Ayrıca şüphecilik, kincilik, büyüklük taslama, kıskançlık gibi kişilik özelliklerinin görüldüğü kişilerde ise paranoid kişilik bozukluğu vardır.

Paranoid kişilerde inkâr ve yansıtma çok sık görülen bir düşünce yapısıdır. Kişi kabul etmek istemediği durumları önce yadsır, ardında onu başka bir kişiye veya nesneye yansıtır. Kişi bilinçaltındaki dürtülerini gizleyip inkâr etmekte ve sonra onları başkalarına yansıtmaktadır. Örneğin, içinde kötülük olan hasta, bu duygularını gizleyip başkalarının kötü olduğunu ve kendisine kötülük edeceklerini ileri sürer.

Sanki kendi içinde kendisini gözleyen bir güç vardır ve kişi bu gücü dışarıdaymış gibi görür, yani dışarı yansıtır. Bazen bu dışarı yansıtılan güç, itham edici bir ses, bir halüsinasyon biçiminde algılanabilir. Bazen dış dünyaya yansıtılarak, dışarıda bir nesneden geliyormuş gibi algılanan algılar, hastayı büyük bir korkuya sokarak başkasına ya da kendisine zarar vermesine kadar gidebilir (Öztürk, 2004).

Gizli eşcinsellikte de yadsıma ve yansıtma duygu ve düşünceleri yoğundur. Gizli eşcinsel dürtüler, inkâr edilerek başkalarına yansıtılır. Kişi, aşırı erkeksi görünmeye ve davranışlarını abartarak eşcinsel dürtülerini gizlemeye çalışır ve eşcinsellere karşıt çalışmalar yaparak dürtülerini başkalarına yansıtır. Ancak gizli eşcinsellik paranoid bir durum değil, sadece cinsel bir sorundur.

Paranoid kişilerin çevreleriyle ilişkilerinde ciddi uyumsuzluklar vardır. İş ve çalışmayla ilgili uyumu bozulduğu için ciddi sorunlar yaşar. Ailesiyle arasında çatışmalar ortaya çıkabilir ve kopmalar yaşanabilir. Sorunların kaynağı olarak kendilerini görmezler; çünkü yansıtma özelliklerinden dolayı bütün suçu başkalarına atma eğilimindedirler. Psikiyatrik veya psikolojik yardım taleplerini kabul etmezler. Psikiyatriye baskı sonucu giden hastalar tedaviye karşı aşırı bir direnç gösterirler; kendilerinde sorun olmadığına dair savunucu açıklamalar yaparlar, sorulara doğru cevap vermekten kaçınırlar ve sanrılarını gizlemeye çalışırlar. Bu nedenle paranoid bozukluğu olan hastaların tedavisi zordur. Tedaviyi kabul eden hastalara ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte uygulandığında yararlı olmaktadır.

Paranoid bozukluklara neyin yol açtığı konusunda kesinlik kazanmış veriler bulunmamaktadır. Kalıtsal, biyolojik ve çevresel faktörlerin birlikte veya ayrı ayrı etki edebileceği konusunda tahminler bulunmaktadır. Azınlık, göçmen ve işitme kaybı olan bireylerde daha çok görüldüğüne ilişkin iddialar ileri sürülmektedir. Geçmişleri incelendiğinde yeterince sevilmedikleri, kabul edilmedikleri, insan yerine konulmadıkları ve sürekli aşağılandıkları görülür. Ailenin kendilerinden beklentileri, yeteneklerinin üstündedir.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com