Bir belge düşünün: Var ama yok, yazılmış ama yaşanmamış, hesapta ama hesapsız…
Naylon fatura, gerçekleşmemiş bir mal ya da hizmet alım-satımına dair, sahte olarak düzenlenmiş bir belgedir. Hukuken ve fiilen geçersiz olan bu belge, sanki ticaret yapılmış gibi gösterilerek şirketlerin muhasebe kayıtlarına sokulur. Temel amacı vergiden kaçınmak, maliyetleri şişirmek veya yasa dışı gelirleri aklamak olan bu belgeler, sistemin kendisini içeriden kemiren görünmez suç aletleridir. “Naylon” ifadesi ise, bu faturaların tıpkı naylon gibi esnek, sahte ve kolay şekil verilebilir yapısına bir gönderme taşır.
Gelir İdaresi Başkanlığı’nın tanımına göre naylon fatura, “gerçek bir işlem veya durum olmadığı hâlde düzenlenen” yahut “belgede yazılı işlem veya durum gerçek olduğu hâlde, bu işlemi taraflar dışında başkaları adına düzenlenen” faturaları kapsar. Yani sadece olmayan bir ticaret değil, başkası adına yapılmış gibi gösterilen gerçek ticaretler de bu kapsamdadır. Böylece hem ekonomik gerçeklik çarpıtılır hem de devlete karşı yükümlülüklerden kaçınılır.
Naylon faturanın bir türü olan yanıltıcı faturalama (false billing), hiçbir yükümlülük doğurmayan kişi ya da kuruluşlardan, sahte belgelerle ödeme talep edilmesi anlamına gelir. Bu durum, ya hiç sunulmayan bir hizmetin faturalandırılmasıyla ya da yalnızca kısmen yapılmış bir işin aşırı ücretlendirilmesi yoluyla gerçekleşir.
Sıklıkla alan adları, yenileme hizmetleri ya da sözde teknik destek adı altında düzenlenen bu belgeler, alıcıya güvenilir bir kuruluştan gelmiş gibi sunulur. Amaç, muhatabın sahte belgeyi gerçek sanarak ödeme yapmasını sağlamaktır. Yalnızca “tamamlanmamış işler” değil, doğrudan hayali vergiler, hizmet bedelleri ve idari ücretler gibi kalemlerle yapılan fazla faturalandırmalar da bu kapsamdadır.
Bu tür uygulamalar, avukatlık mesleği içinde de ciddi etik sorunlar doğurmuştur. Amerikan Barolar Birliği (ABA), sahte faturalamayı mesleki bir yanıltma fiili olarak tanımlar. Avukatın müvekkiline karşı “ehil temsil” yükümlülüğü olduğu kadar, yaptığı işleri açık ve anlaşılır biçimde anlatma zorunluluğu da vardır. Bu yükümlülükler ABA Etik Kodu’nun 1.1, 1.4 ve özellikle 1.5 numaralı maddelerinde ayrıntılı şekilde belirtilmiştir. 2014 yılından itibaren, avukat ücretlerinin “makul” olması gerektiği, bu makullüğün ise sadece miktar değil, faturalamanın içeriği ve açıklığıyla da ilgili olduğu vurgulanmaktadır.
Daha çarpıcı olanı ise, bir avukatın, üçüncü bir kişiye sahte fatura göndermesi durumunda, “doğruluk ilkesi”ni ihlâl etmiş sayılmasıdır. Bu durum, ABA kurallarının 4.1 numaralı maddesinde “başkalarına karşı beyanlarda dürüstlük” ilkesinin ihlâli olarak değerlendirilir.
ABA Journal’a göre, özellikle büyük hukuk bürolarında müvekkilleri yanıltıcı faturalama vakaları, son yıllarda artış göstermiştir. Saat başı ücretlerin şişirilmesi, yapılmayan görüşmelerin raporlanması veya otomatik yazılımlarla “hazır iş” gibi sunulan belgeler, bu suistimallerin öne çıkan örnekleridir. Böylece hukuk, yalnızca adaletin değil, yanıltıcılığın da faturaya döküldüğü bir alan hâline gelme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Naylon fatura neden bu kadar yaygınlaştı?
Çünkü denetim mekanizmalarının eksikliği, ceza süreçlerinin gecikmesi ve kayıt dışı ekonominin büyüklüğü bu suçu cazip hâle getiriyor. Küçük şirketlerden büyük holdinglere kadar uzanan bir grilik içinde, hem vergi kaçırmak hem de kara parayı sisteme sokmak için naylon fatura adeta bir “geçiş belgesi” işlevi görüyor.
Bir fatura neden “naylon” olur?
Çünkü ya ortada hiç mal/hizmet yoktur ya da faturada yazılı işlem aslında başkası adına yapılmıştır. Şirketler bazen, maliyetleri yüksek gösterip vergi matrahını düşürmek; bazen de olmayan bir hizmetin parasını aklamış gibi göstermek ister. Naylon fatura, tam da bu tür “görünürlük kurgularını” belgeleyen sahte evraktır.
Naylon fatura nasıl anlaşılır?
Bazen çok büyük meblağlar içeren ama gerçekte karşılığı olmayan kalemler, bazen sektör dışı alımlar ya da olağandışı işlem yoğunlukları incelemeye alınır. Vergi denetmenleri, çapraz kontrollerle bu belgelerin gerçekliğini sorgular. Ancak yaratıcı muhasebe teknikleri ve zincirleme sahtecilikler nedeniyle, çoğu zaman bu belgeler sistemin içinden geçip gider.
Naylon fatura ile kara para ilişkisi nedir?
Çok doğrudan bir ilişkidir. Kara para, ancak bir ticari işlemle aklandığında yasal hâle gelir. Gerçekte var olmayan bu ticari işlemler naylon faturalarla belgelenir; böylece kara para, “yasal kazanç” gibi gösterilip sisteme dâhil edilir.
Devlet bu duruma karşı ne yapıyor?
E-fatura, e-defter, e-arşiv gibi dijital izleme sistemleri yaygınlaştırılmış olsa da, naylon fatura kullanımı hâlâ yüksek düzeyde. Özellikle paravan şirketler aracılığıyla dönen bu döngüye karşı, teknik denetim kadar kültürel ve ahlâkî bir bilinçlenme de gereklidir. Aksi hâlde belgeler gerçek, ama ticaret hayal olarak kalmaya devam edecektir.
Kitap Dünyasında:
Çoğu zaman ekonomi-polisiye romanların ve gazetecilik metinlerinin bir arka planıdır. Özellikle Uğur Mumcu’nun Papa–Mafya–Ağca kitabında, naylon fatura benzeri finansal kurgulara dair önemli örnekler sunulur.
Sinemada ve Dizilerde:
Inside Job ve The Laundromat gibi belgesel-filmler, naylon fatura benzeri finansal sahtekârlıkları küresel ölçekte işler. Türk sinemasında İstanbul Kanatlarımın Altında filminde geçen bazı “belgesiz işlerin” ima ettiği karanlık ticaretler de bu tema çerçevesine oturur.
Video Oyunlarında:
Doğrudan “naylon fatura” konusuna değinmese de, Grand Theft Auto serisi gibi suç temalı oyunlarda sahte muhasebe sistemleri ve paravan şirket kurguları bu yapının sanal izdüşümüdür.
Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Naylon fatura, sahnede pek yer bulmamışsa da, Türkiye’de son yıllarda belgesel tiyatro örnekleri bu tür mali yolsuzluklara daha fazla değinmeye başlamıştır. Özellikle “vergi kaçırmanın norm hâline gelişi”, metinlerin arka planında sık sık kendini gösterir.
Naylon fatura, yalnızca bir belge sahteciliği değil; sistemin güvene dayalı doğasını dinamitleyen bir çarpıklık biçimidir. Muhasebe, ekonomik faaliyetlerin dürüstçe kayıt altına alındığı bir alan olmak yerine, sahte belgelerle çarpıtıldığında, yalnızca devletin değil, kamunun da zararı büyür. Burada mesele, yalnızca birkaç kuruş vergi kaçırmak değildir; gerçeğin kendisini şekillendirerek onu görünür kılmak, aslında var olmayanı varmış gibi göstermek, yani kamusal hafızayı çarpıtmaktır.
► KARA PARA
► HAYALİ İHRACAT
► YOLSUZLUK
► KAYIT DIŞI EKONOMİ
► ORGANİZE SUÇLAR