Her soru bir anahtar değildir; bazen cevap, sorulmayanın kıyısında gizlenir.
Mülâkat, Arapça kökenli bir kelimedir; “karşılaşmak, yüz yüze gelmek” anlamlarına gelir. Modern anlamda ise çoğunlukla birinin bilgi, düşünce ya da deneyimlerini öğrenmek amacıyla yapılan sözlü görüşmeler için kullanılır. Medyada “röportaj”, iş dünyasında “iş görüşmesi”, akademide “sözlü sınav” anlamlarına denk gelir. Yani mülâkat hem bilgi edinme hem de değerlendirme aracıdır. Lakin yalnızca “soru sormak” değildir; anlamak, yönlendirmek, açığa çıkarmak gibi pek çok katmanlı işlevi vardır.
Sözlü iletişimin gücüne dayanan mülâkat, tarih boyunca farklı alanlarda şekil değiştirmiştir. İlk dönemlerde sözlü gelenek aracılığıyla yapılan bilgi aktarımları, zamanla edebî metinlere ve tarih kayıtlarına kaynaklık eden söyleşilere dönüşmüştür. Gazetecilikte mülâkat, özellikle 19. yüzyılda ABD’de popülerlik kazanmış, röportaj türünün temelini oluşturmuştur. Türkiye’de ise ilk örnekleri Servet-i Fünun döneminde görülür. Cumhuriyet sonrası dönemde mülâkat, hem gazeteciliğin hem de akademinin vazgeçilmez araçlarından biri olmuştur. Günümüzde yalnızca yüz yüze değil, dijital araçlarla yapılan çevrim içi mülâkatlar da oldukça yaygındır.
Röportaj ile mülâkat arasındaki fark nedir?
Röportaj, olay veya kişi üzerine yapılan daha geniş çaplı habercilik çalışmasıyken, mülâkat daha çok kişinin kendisine yöneltilmiş, doğrudan sorularla yürüyen bir görüşmedir. Röportajda çevre gözlemleri, üçüncü kişi anlatımları da yer alabilirken, mülâkat daha çok iki kişi arasında geçen bir diyaloğa dayanır.
Mülâkatın başarısı neye bağlıdır?
İyi bir mülâkat, yalnızca sorulara değil, soruların zamanlamasına, tonuna ve bağlama uygunluğuna da bağlıdır. Ayrıca mülâkat yapan kişinin hazırlığı, empati kurma becerisi ve dinleme yetkinliği belirleyici unsurlardır. Bazen sorulandan çok, nasıl sorulduğu belirleyici olur.
İş mülâkatları neden kaygı yaratır?
Çünkü burada mülâkat, bir sınav gibidir; yargılanma, eksik bulunma, yetersizlik hissi yaratabilir. Üstelik sonuç, bireyin geleceğini doğrudan etkiler. Bu sebeple iş mülâkatları, psikolojik açıdan “değerlendirilme anksiyetesi”ne yol açabilir. İyi bir işveren bu gerilimi azaltacak bir ortam yaratmalıdır.
Medyada yapılan mülâkatlarda en çok yapılan hata nedir?
Önceden hazırlanmış, kalıplaşmış soruların peşinden gitmek ve cevapları yeterince açımlamamak. Ayrıca mülâkat verenin söylediklerini bağlamından koparmak ya da yalnızca “sansasyonel” cümleleri öne çıkarmak da sık rastlanan hatalardandır. İyi bir mülâkat, söylenmeyeni sezebilmelidir.
Mülâkat teknikleri öğrenilebilir mi?
Evet. Özellikle gazetecilik, insan kaynakları, sosyoloji ve psikoloji gibi alanlarda mülâkat teknikleri ders olarak okutulur. Açık uçlu sorular, yansıtıcı dinleme, sessizlik kullanımı gibi yöntemlerle daha derin ve anlamlı görüşmeler yapılabilir. Empati, sezgi ve bilgi üçlüsü burada hayati önemdedir.
Sinema ve edebiyat, mülâkat anlarını dramatik bir araç olarak sıkça kullanır. Örneğin Frost/Nixon filminde, gazeteci Frost’un Başkan Nixon’a yaptığı mülâkat, tarihin seyrini değiştiren bir medya olayı olarak sunulur. Truman Capote’nin Soğukkanlılıkla kitabı da, katillerle yaptığı uzun mülâkatlara dayanır. Türkiye’de Kırmızı Oda dizisindeki terapi seansları ya da Sözlü Tarih çalışmalarında yapılan derinlemesine görüşmeler, mülâkatın farklı biçimlerini örnekler.
Mülâkat, yalnızca soru-cevap formatı değildir; bir anlam yaratma, görünmeyeni açığa çıkarma, kişiyi kendisiyle yüzleştirme aracıdır. İyi bir mülâkat, bir yazardan bir roman çıkartabilir, bir siyasetçiyi sarsabilir, bir iş başvurusunu kader anına çevirebilir. Yüz yüze olmasa bile, yüzleştirme potansiyeli taşır.
► DİJİTAL MAHREMİYET
► PSİKOLOJİK FİYATLAMA
► EMPATİ
► BEDEN POLİTİKALARI
► POPÜLER KÜLTÜR