Kendini bir filmin başrolünde gibi hissetmek… Sosyal medyada her anı estetikleştirmek… Her şeyin merkezinde olmak ve hayatı bir anlatıya dönüştürmek. Main Character Syndrome, dijital çağın narsistik yansıması olarak, ekranlarımızdan zihinlerimize işleyen yeni bir kişilik halini tanımlar.
Main Character Syndrome (Başrol Sendromu), bireyin kendini sürekli olarak hayatın merkezinde görmesi, sosyal medyada ya da günlük yaşamda olayları kendi perspektifinden büyük, dramatik ve önemli bir anlatıya dönüştürme eğilimidir.
Bu sendroma sahip bireyler:
Günlük olayları sinematik bir kurguyla paylaşır,
Estetik, görünürlük ve dikkat merkezli davranır,
Kendi yaşamını diğerlerinden üstün ya da ilginç görme eğilimindedir.
Bir nevi “hayatım bir film” fantezisi… Ama çoğu zaman diğer karakterler unutulur.
Estetikleştirilmiş İçerik Takıntısı:
Gündelik yaşamın en sıradan anları bile filtrelenir, romantize edilir, sinematografik hale getirilir.
Sürekli Kendi Üzerine Konuşmak:
Sohbetlerde, yazılarda ya da paylaşımlarda olayların sürekli kendisine bağlanması.
Algılanan İzleyici Varlığı:
Sanki biri her an hayatını izliyormuşçasına davranmak (bilinçli ya da bilinçsiz).
“Diğerleri Figüran” Duygusu:
Başkalarının hikâyeleri ya önemsizleşir ya da kendi hikâyesine arka plan olur.
Görünürlük ve Onay Arayışı:
Beğeni, yorum ve paylaşımlar üzerinden kendilik değeri üretmek.
TikTok, Instagram ve YouTube gibi mecralar, bireyin hayatını estetikleştirip “yayınlama” kültürünü artırdı.
Her bireyin bir marka, her gününün bir hikâye olması gerektiği algısı oluştu.
Bu da bireyselliğin topluluk hissinin önüne geçmesine, “sürekli sahnede olma hâline” yol açtı.
Hayır, zorunlu olarak değil.
Main Character Syndrome, bir yandan bireyin hayatını sahiplenmesi, anlatması ve estetikleştirmesi anlamına gelebilir.
Ancak bu durum:
Empati eksikliğine,
İlişkilerde bencilliğe,
Sürekli kıyaslama ve değersizlik hissine yol açtığında sorunlu bir hâl alır.
Kitap Dünyasında
The Culture of Narcissism – Christopher Lasch
Selfie: How We Became So Self-Obsessed – Will Storr
Trick Mirror – Jia Tolentino
Sinemada ve Dizilerde
500 Days of Summer – Kendi hikâyesine saplanmış baş karakter
Euphoria (Jules ve Rue) – Görünürlüğün ve duygunun merkezinde olma arzusu
Fleabag – Seyirciyle doğrudan konuşan karakterin ironik başrol hâli
Oyun Dünyasında
Life is Strange – Seçimlerin ve bakış açısının dramatik anlatıya dönüştüğü oyun
The Sims & Animal Crossing – Oyuncunun kurduğu dünyanın merkezi hâline gelmesi
Main Character Syndrome, modern bireyin varlık kaygısıyla görünürlük arayışı arasında sıkışmasının bir tezahürüdür.
Kimi zaman özgüven yaratır, kimi zaman yalnızlaştırır.
Asıl soru şudur:
Hayatın başrolü müyüz gerçekten, yoksa sadece sahneyi biraz fazla mı seviyoruz?
Bu madde ilginizi çektiyse aşağıdaki maddelere de göz atabilirsiniz: