Düşmanın veya bir gücün etrafı sarmasıyla ortaya çıkan baskı ve daralma hâli.
Kuşatma (İngilizce: Siege, Almanca: Belagerung, Fransızca: Siège), tarih boyunca askeri bir strateji olarak, bir şehir ya da kalenin dışarıdan çevrilerek içeridekilerin teslim olmaya zorlanması şeklinde uygulanmıştır. Kuşatma yalnızca askeri bir yöntem değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve psikolojik boyutlar içeren bir baskı biçimidir. Hem somut savaş taktiği olarak hem de mecaz anlamda toplumsal ya da bireysel alanlarda “sıkıştırılma, nefes alanlarının daraltılması” şeklinde de kullanılır.
Antik Çağ’da Troya Savaşı, Orta Çağ’da Bizans’ın defalarca kuşatılması ve 1453’te İstanbul’un Osmanlı tarafından alınışı, tarihe damga vuran örneklerdir. Kuşatmalar, uzun süreli aç bırakma, surları yıkma ya da gizli geçitler bulma gibi yöntemlerle yürütülmüştür.
Modern çağda ise “kuşatma” yalnızca askeri değil, diplomatik ve ekonomik yaptırımlarla da gündeme gelir. Örneğin bir ülkenin diğerine uyguladığı ambargo veya finansal baskılar da “kuşatma” metaforu ile açıklanır.
Hayır. Günümüzde kuşatma, mecazi anlamda bireyin ya da toplumun dış baskılar altında hissettiği daralmayı ifade eder. Siyasi iktidarın medyayı çevrelemesi, bireyin sosyal çevresi tarafından sıkıştırılması ya da ekonomik krizlerin yarattığı çıkışsızlık, modern “kuşatma” halleri olarak görülebilir.
Tarihçiler, Osmanlı’nın 1683 Viyana Kuşatması ile İspanyolların Flanders bölgesindeki bazı şehirleri yıllarca çevrelemelerini örnek verir. Ancak en uzunlarından biri, 21. yüzyılda da tartışılan Leningrad Kuşatması’dır; II. Dünya Savaşı’nda 872 gün sürmüştür.
Çünkü kuşatan taraf, hem askerî kaynaklarını tüketir hem de uzun süreli bir abluka halkın direncini kırmak yerine güçlendirebilir. Tarihte çok sayıda kuşatmanın içeriden çıkan beklenmedik direnişle bozulduğu bilinmektedir.
Resimlerde, romanlarda ve filmlerde kuşatma genellikle çaresizlik ve direniş metaforu olarak görünür. Tolstoy’un Sivastopol Hikâyeleri ya da Orson Welles’in Falstaff filminde olduğu gibi kuşatma, yalnızca savaşın değil, insan ruhunun sınandığı bir eşiktir.
Ekonomide, diplomaside, hatta sosyal ilişkilerde. “Borç kuşatması altındaki ülke”, “medya kuşatması” ya da “zihinsel kuşatma” ifadeleri, bu kavramın güncel dilde ne kadar geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu gösterir.
Edebiyat: Homeros’un İlyada destanı, Troya Kuşatması’nı merkeze alır. Mustafa Güldağı’nun Kuşatması ise “Coğrafi ve Zihinsel İşgalin Arka Planı” alt başlığını taşır.
Sinema: Kingdom of Heaven (2005) Kudüs Kuşatması’nı, Enemy at the Gates (2001) ise Stalingrad Kuşatması’nı işler. Tabii bir de Kuşatma Altında Aşk var, yönetmenliğini ve senaristliğini Ersin Pertan’ın yaptığı, baş rollerini Erdal Uğurlu, Sevtap Çapan, Cüneyt Türel, Eray Özbal ve Müfit Can Saçıntı’nın paylaştığı, 1997 yapımı bir Türk filmi…
Oyun Dünyası: Age of Empires ve Total War serileri, kuşatma savaşlarının ayrıntılı simülasyonlarını sunar.
Kuşatma, tarihsel ve güncel bağlamda yalnızca şehirlerin değil, zihniyetlerin de çevrelendiği, nefesin daraldığı anları simgeler. Bazen surlarla örülmüş bir kent, bazen görünmez baskılarla çevrilmiş bir toplum ya da birey bu kavramın içinde yer alır. Dolayısıyla kuşatma, savaş tarihinin teknik bir terimi olmanın ötesinde, insanlık hâllerini anlatan bir metafordur.
► ABLUKA
► SAVAŞ SANATI
► SOĞUK SAVAŞ
► PSİKOLOJİK SAVAŞ
► MÜZAKERE