KONSUMTARIAT – Tüketen Sınıfın Yükselişi

Yeni çağın görünmeyen proletaryası: Sınıf bilinci değil, indirim bildirimiyle yaşayan kitle: Konsumtariat.


Konsumtariat Nedir?

Konsumtariat (İng: consumtariat, Alm: Konsumtariat, Fr: consomtariat), modern tüketim toplumunda üretimden çok tüketime yöneltilmiş, tüketimi varoluşunun merkezine alan geniş toplum kesimini tanımlamak için kullanılan eleştirel bir kavramdır. “Konsum” (tüketim) ve “proletariat” (işçi sınıfı) kelimelerinin bileşiminden oluşur.

Bu kavram, klasik emekçi sınıfın yerini alan ama sınıfsal bilinci olmayan, reklamla yönlendirilen, satın almayı bir kimlik hâline getiren bireyleri kapsar. Konsumtariat, yalnızca ekonomik değil; kültürel, ideolojik ve psikolojik bir sınıflamadır. Tüketim özgürlüğü sunulmuş gibi görünen ama aslında pazarlama algoritmaları tarafından yönlendirilen bir kitlenin varlığına işaret eder.


Dünden Bugüne Konsumtariat

“Konsumtariat” kavramı ilk olarak Almanca konuşulan dünyada, özellikle de postmodern kapitalizmi eleştiren düşünürler tarafından 1990’lı yıllarda kullanılmaya başlandı. İngilizce literatürde Zygmunt Bauman’ın Liquid Modernity ve Consuming Life gibi eserleriyle kavram daha da görünür hâle geldi.

Bauman’a göre günümüzde insanlar, üretim süreçlerinden dışlanırken, tüketime dahil edilerek sistemin devamına katkı sunmaya zorlanmaktadır. Bu yeni “sınıf”, klasik proletaryanın yerine geçmiştir ama bir farklılıkla: Konsumtariat, sistemin farkında değildir; sistemle kurduğu ilişkiyi, özgürlük olarak algılamaktadır.

İnternetten alışverişin yaygınlaşması, mikro-ödeme sistemleri, sürekli uyarı veren uygulamalar ve sosyal medya reklamcılığı, bu sınıfı şekillendiren dijital alt yapıyı oluşturur. Tüketici olmanın ötesinde, artık verisiyle de pazara dâhil olan bu bireyler, hem müşteri hem ürün hâline gelmiştir.


Konsumtariat, klasik işçi sınıfının yerini mi aldı?
Bir bakıma evet. Üretimden dışlanan, güvencesiz, prekarya hâline gelen milyonlarca insan artık sistemin sürdürülebilirliğini tüketim aracılığıyla sağlıyor. Klasik işçi sınıfı artık bir fabrika işçisinden çok, indirim kovalayan bir kullanıcıya dönüşmüş durumda. Ama bu, sömürünün sona erdiği anlamına gelmiyor; biçim değiştirdiği anlamına geliyor.


Konsumtariat kendini özgür mü hisseder?
Genellikle evet. Tam da bu yüzden tehlikelidir. Seçme hakkı olduğuna inanır ama seçenekler, algoritmalar tarafından önceden belirlenmiştir. Abonelik dayatmaları, sonsuz kaydırmalar, “beğen” kültürü ve etkileşim istatistikleriyle, özgürlüğün illüzyonu içinde yaşar.


Bu sınıf bilinçsiz midir?
Genellikle sınıf bilinci taşımayan, politikadan uzak ve apolitik olarak tanımlanır. Ancak bu, tamamen edilgen oldukları anlamına gelmez. Zaman zaman tüketim tercihleri üzerinden tepkilerini ortaya koyabilirler (cancel culture, boykotlar vs.). Ancak bu tepkiler de genellikle sistemin sınırları içinde kalır.


Konsumtariat nasıl inşa edilir?
Reklamcılık, dizi ve film kültürü, sosyal medya fenomenleri, aplikasyonlar, oyunlaştırılmış pazarlama stratejileriyle… Sürekli uyarılan, eksik hissettirilen, “şimdi almazsan tükenir” hissiyle baskılanan birey, kendiliğinden bir tüketim öznesine dönüşür. Özellikle genç kuşaklar, çocukluktan itibaren bu kültürle biçimlendirilir.


Bu sınıf içinden çıkmak mümkün mü?
Tam anlamıyla değil. Modern toplumda neredeyse herkes konsumtariat’ın bir parçasıdır. Ancak farkındalıkla, bilinçli tüketimle, veri mahremiyetini koruyarak ve kültürel manipülasyonlara karşı direnç geliştirerek etkisini azaltmak mümkündür. Alternatif ekonomiler (takas, kooperatifler, açık yazılım toplulukları) bu anlamda umut verici zeminler sunar.


Popüler Kültürde Konsumtariat

Konsumtariat’ı doğrudan adlandıran yapıt sayısı az olsa da, bu kavramın ruhunu eleştiren birçok eser mevcuttur. David Fincher’ın Fight Club filmi, tüketim kültürünün bireyi nasıl şekillendirdiğini ve ruhsal çöküşle nasıl iç içe geçtiğini anlatır. Don DeLillo’nun White Noise romanı, reklam bombardımanı altındaki orta sınıf Amerikan ailesini ironik bir dille tasvir eder.

Netflix belgeseli The Social Dilemma, dijital tüketimin ardındaki psikolojik manipülasyonları gözler önüne serer. Black Mirror dizisinin birçok bölümü, konsumtariat’ın karanlık potansiyelini dramatik biçimde işler. Özellikle Fifteen Million Merits bölümü, dijital emek ve tüketim arasındaki ilişkileri eleştirir.


Genel Değerlendirme

Konsumtariat, 21. yüzyıl kapitalizminin yeni sınıfıdır. Üretmeden tükettirilen, eleştirmeden beğenen, sorgulamadan kaydıran bireylerin bütünüdür. Bu sınıf, yalnızca alışveriş yapanlar değil, kendini markalarla tanımlayanlar, estetiklerini reklamlarla kuranlar ve fikirlerini algoritmalardan devşirenlerdir. Konsumtariat, modern dünyanın dijital proletaryasıdır: görünür, etkili ama sessiz ve derin biçimde yönlendirilmiş.


Velev’den İlgili Maddeler

DİJİTAL YORGUNLUK
MİKRO ÖDEMELER
NETOKRATİYA (NETOKRASİ)
SİMÜLASYON TEORİSİ
BİLİNÇLİ TÜKETİM