Mülkiyetin değil, dayanışmanın hüküm sürdüğü bir yaşam hayali: Komünler, hem ütopya hem deney sahasıdır.
Komün, Latince communis kökünden türemiştir; ortak, müşterek anlamına gelir. Siyaset teorisinde ve toplumsal pratiklerde, bireylerin özel mülkiyete dayanmayan, kolektif üretim ve tüketim esasına göre yaşadıkları toplulukları ifade eder. Komünler, kapitalist sistemin bireyciliğine karşı kolektivist bir alternatif olarak ortaya çıkar. Sınıfsız bir toplum idealiyle ilişkilendirilen bu yapı, üretim araçlarının ortak kullanımı, karar alma süreçlerinin yatay örgütlenmesi ve ihtiyaçların dayanışma temelinde karşılanması prensiplerine dayanır.
İlk çağlarda kabile yaşamının birçok yönü komünal özellikler taşıyordu. Ancak modern anlamda komün fikri, özellikle Fransız Devrimi sonrası dönemde ve 19. yüzyıldaki sosyalist düşüncenin yükselişiyle birlikte şekillendi. En çok bilinen örnek, 1871’de Paris’te kurulan ve 72 gün süren Paris Komünüdür. Karl Marx’ın “proletaryanın ilk iktidar deneyimi” olarak gördüğü bu komün, burjuva devletine karşı halkın öz-yönetimini esas alıyordu.
20. yüzyılda İsrail’deki Kibbutz sistemi, Amerika’daki hippi komünleri ve Latin Amerika’daki öz-örgütlü köylü birlikleri bu fikrin farklı yorumları olarak gelişti. Günümüzde ise “eko-komün”, “dijital nomad komünleri” ya da “komünal kooperatifler” adı altında yeni türler ortaya çıkmaktadır.
Bazı komünler, yalnızca kolektif yaşama değil, aynı zamanda özgürlükçü (libertaire) bir toplum tahayyülüne dayanır. Fransızcada communauté libertaire, colonie libertaire, milieux libres veya colonie communiste gibi isimlerle anılan bu yapılar, bireylerin ortak bir iradeyle bir araya geldiği, farklı derecelerde örgütlü ve genellikle dayanıklılığı sınırlı olan “niyetli topluluklar”dır. Temelinde özyönetim, toplumsal emeğin birey lehine denetimi, kişisel gelişim, ahlaki değerler ve antiautoriter ilişkiler yatar.
Bu tür özgürlükçü komünlerin asıl amacı, otoriter ilişkilerden ve devlet-kapitalizm ikilisinin baskısından arınmış yeni bir yaşam biçimini grup içinde denemektir. Bireysel özgürlükler, özellikle de cinsellik alanındaki tabulara karşı tavır, bu toplulukların tanımlayıcı özellikleri arasında yer alır. Komünlerde amaç, yalnızca hayatta kalmak değil; gündelik yaşamda eşitlik, özgürlük, dayanışma gibi değerleri gerçekten yaşamak ve yaşatabilmektir.
Ancak bu deneylerin uzun ömürlü olamayacağını düşünenler de olmuştur. Anarşist düşünür Pierre Kropotkin, bu tür “özgürlük adacıklarının” sistemin bütünü içinde izole kalacağını ve toplumsal zincirlerden kaçamayacağını savunur. Ona göre, “her şey birbirine zincirlenmiştir ve mevcut toplumun yıkıcı etkisinden tamamen sıyrılmak hiçbir deneme için mümkün değildir.” (La Révolte, 4 Mart 1893)
Yine de bu düşünce, 20. yüzyılda özellikle 1960’lardan itibaren birçok kişinin ilgisini çekmiştir. Ronald Creagh’e göre, “niyetli komün” (intentional community) kavramı ABD’de 1966 yılında doğmuş ve genç yetişkinler alternatif yaşam biçimlerini denemeye başlamıştır. Bu deneyler, yalnızca bir barınma veya üretim modeli değil, aynı zamanda bir karşı-kültür biçimi olarak gelişmiştir.
Michel Lallement, 2019 yılında yaptığı bir sınıflamada 1960 sonrası bu komünleri üçe ayırır:
1. Libertaire (Özgürlükçü): Hiyerarşiye karşı çıkan, bireysel özgürlüğü yücelten yapılar.
2. Identitaire (Kimlik Temelli): Genellikle karizmatik bir lider etrafında şekillenen topluluklar.
3. Sociétaire (Toplumsal): Minyatür birer toplum olarak işleyen, daha örgütlü yapılar.
Lallement’a göre bu topluluklar pasifist değerleri, doğaya bağlılık hissini, sosyalist ve anarşist idealleri içselleştirir. Aynı zamanda feminist, çevreci, hayvan hakları savunucusu ve ırkçılık karşıtı hareketlerin taleplerini daha hızlı bir şekilde benimserler. En önemlisi de bu komünlerde eşitlik ve özgürlük fikirleri soyut kavramlar olmaktan çıkar, gündelik yaşamda her gün yeniden denenir, uygulanır, sınanır.
Bu yönüyle komünler, yalnızca sosyal bir form değil, aynı zamanda politik, etik ve kültürel bir tavırdır. Zor koşullar altında sürekliliklerini koruyamasalar bile, fikirleri, tahayyülleri ve oluşturdukları deneyim alanlarıyla, tarihin farklı noktalarında tekrar tekrar karşımıza çıkarlar.
Özgürlükçü komünler yalnızca birer konut ya da üretim birimi değildir; aynı zamanda kültürel ve toplumsal etkileşim alanlarıdır. Bu topluluklar bünyelerinde alternatif kafeler, topluluk bahçeleri, ücretsiz mağazalar (free shops), gönüllü mutfaklar (volxküchen), kütüphaneler, sergiler, bağımsız sinemalar, konserler, aktivist buluşmaları ya da çeşitli kültürel etkinliklere ev sahipliği yapabilir. Ortak noktaları, kâr amacı gütmeyen, bağışlara dayanan, devlet ve piyasa kontrolünden azade “üçüncü alanlar” (tiers-lieu) olarak düşünülmeleridir.
Kimi komünler kendilerini gerçek anlamda “ütopya laboratuvarı” olarak görürken, kimileri de sosyal krizler ya da baskı dönemlerinde birer sığınak işlevi üstlenir. Avrupa’nın farklı ülkelerinde bu yapılar kimi zaman terk edilmiş binalarda (örneğin eski sanayi tesisleri, askeri kompleksler, kullanılmayan okullar) işgal yoluyla, kimi zaman da yasal yollarla kiralanarak hayat bulur. Aktivist ve yazar Naomi Klein bu durumu şöyle özetler:
“Pek çok sosyal merkez, terk edilmiş binalardan – hangarlar, fabrikalar, askeri yapılar, okullar – işgal yoluyla dönüştürülen, piyasadan ve devlet denetiminden özgürleşmiş politik ve kültürel merkezlerdir.”
Bu komünlerin çoğu, karar süreçlerinde hiyerarşi yerine oydaşma (konsensüs) ilkesini benimser. Topluluğun gündelik hayatını organize etmek üzere düzenli olarak genel toplantılar yapılır. Bazı komünler, yalnızca sınıfsal değil, aynı zamanda cinsiyet, cinsiyet kimliği, türler arası eşitsizlik gibi çoklu ayrımcılık biçimlerine karşı da duyarlıdır. Bu nedenle anarşofeminist, queer, antispeciesist ya da antifaşist yönelimlere sahip oldukları görülür. Kendilerini “güvenli alan” (safe space) olarak tanımlarlar; yani dışlayıcı, baskılayıcı, cinsiyetçi, transfobik, ırkçı ya da sömürüye dayalı pratiklere karşı korunaklı bölgeler olmayı amaçlarlar.
Örneğin Almanya’daki pek çok volxküche mutfağı, çoğunlukla vegan esaslara dayanır. Aynı şekilde, özgürlükçü çevrelerde yalnızca kadınlara, lezbiyen kadınlara, queer bireylere veya trans bireylere ayrılmış özel etkinlikler düzenlenmesi oldukça yaygındır. Bu uygulamalar, alternatif komünlerin sadece ekonomik ya da barınmaya dair değil, aynı zamanda ahlaki, kültürel ve politik bir tavır olduğunu da gözler önüne serer.
Bir fikri yalnızca düşünsel düzlemde savunmakla yetinmeyip, o fikri gündelik hayatın dokusuna işlemek… Özgürlükçü düşünürlerin, anarşist kuramcıların ve ütopyacı hayalperestlerin ortak hedefi buydu. Toplumun tahakküm yapılarından, devletin hiyerarşisinden, kapitalist üretim ilişkilerinden arındırılmış alanlar yaratmak; “başka bir hayat”ın mümkün olduğunu göstermek. Bu arayış, yalnızca teorik metinlerle değil, doğrudan toprakta, evde, tarlada, okulda, mutfakta sınandı. Amerika kıtasında 19. yüzyıldan itibaren, kimi zaman Avrupa’dan göç eden idealistlerce, kimi zaman yerel muhalif hareketlerin içinden doğan öncülerce yüzlerce komün kuruldu. Bu topluluklar bazen birkaç yıl sürebildi, bazen bir nesli etkiledi. Kimileri unutuldu, kimileri bugünkü ekolojik ve feminist kolektiflerin atası kabul edildi. Aşağıda, bu cesur denemelerin bir kronolojisini bulacaksınız.
New Harmony (Indiana, 1825–1829)
Macluria (1826), dissidence
Feiba-Pelevi (1826), dissidence
Yellow Springs (Ohio, 1825–), 100 aile
Blue Spring (Indiana, 1826), 27 aile
Kendall (Ohio, 1826), Friendly Association for Mutual Interest – 50 koloni üyesi
FAMI-Valley Forge (Pennsylvania, 1826)
Franklin-Haverstraw (New York, 1826)
Nashoba Komünü (Tennessee, 1826–1830)
Maxwell Komünü (Kanada, 1828–1829) – Yangınla sona erdi
Brook Farm (Massachusetts, 1841–1846/47) – George Ripley öncülüğünde; katılımcılar arasında Nathaniel Hawthorne, Margaret Fuller, Emerson
Equality (Wisconsin, 1843)
Promisewell (Pennsylvania, 1843)
North American Phalanx (New Jersey, 1843–1930c) – Fourier etkisi
Goose Pond (Pennsylvania, 1843), Promisewell ayrılığı
Utopia (Ohio, 1844)
Fruitlands (Massachusetts, 1844–?), vejetaryen kooperatif; Amos Bronson Alcott
Icarie (Louisiana, Texas, 1847) – Fourierci yapı
Modern Times (Long Island, New York, 1851–1854) – Josiah Warren ve Stephen Pearl Andrews; bireyci anarşizm
Raritan Bay Union (New Jersey, 1853–1860)
La Réunion (Dallas, Texas, 1853–1875) – Victor Considérant öncülüğünde, Fourierci model
La Réunion Komünü (Dallas, 1854)
Falansterio de Oliveira (Santa Caterina, Brezilya, 1841–1844), Benoît Jules Mure
Unión Industrial del Sahy (Brezilya, 1841–1847)
Guatemala’da bir deneyim (1843)
Venezuela’da bir deneyim (1844)
Sociedad Comunista (Tesechoacán, Meksika), Juan de la Rosa Bravo
Falansterio El Esfuerzo (Aguascalientes, Meksika)
Falansterio (Chillán, Şili, 1850c)
Colonia Los Buenos Amigos (Peru, 1853)
Nouvelle Grenade (Kolombiya, 1853–1855), Elisée Reclus
Colonia San José (Arjantin, 1857), Alexis Peyret
Escuela de la Razón y del Socialismo (Chalco, Meksika, 1865), Plotino Rhodakanaty
19. yüzyılın son çeyreği, Latin Amerika’da siyasi baskıların görece gevşemesi ve Avrupa’dan gelen anarşist göçlerin artmasıyla birlikte, ütopyacı toplulukların çoğaldığı bir dönem olur. Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere, birçok ülkede toprak reformu hayaliyle yola çıkan ya da kapitalist üretim biçiminden kopmak isteyen bireyler yeni komünler kurar. Kimileri bireyci anarşizme yaslanır, kimileri ise kolektif üretim ve yaşamın eşitlikçi ilkelerine. Aynı dönem Kuzey Amerika’da da benzer arayışlarla yoğrulur: Okullar, tarım kolektifleri, eşitlikçi kasabalar kurulur. Aşağıda bu dönemin belli başlı deneyimlerini bulacaksınız.
Topolobampo-Pacific City / Métropole Socialiste d’Occident (Sinaloa, Meksika, 1886–1895), Albert Kimsey Owen
Colonie (Buenos Aires, Arjantin, 1884–1885), Gérard Germbo (Belçika)
Communauté anarchiste (Brezilya, 1880c), Jules Moineau (Belçika)
Comunità di Ceramisti (Sao Paulo, Brezilya)
Colônia Cecília (Parana, Brezilya, 1890–1894), İtalyan anarşistler tarafından kuruldu (özellikle Citadella’dan gelen Rossi ailesi)
New Australia / Cosme (Paraguay, 1894), William Lane öncülüğünde
Cosmos de Guararema (Sao Paulo, Brezilya), Arturo Campagnoli tarafından kurulan uzun soluklu komün (1888–1937c)
İnsular Libertarian Commune (Paraguay), Jorge Guillermo Borges (Borges’in dedesi) ve Macedonio Fernandez ortaklığı
Grupo Colonizator Tierra y Libertad (Arjantin, 1902–)
Mauricio, Narcisse Leven, Moises-Ville, Charata – Arjantin’deki diğer komünler
Colonia Comunista (Cerro San Cristóbal, Şili, 1903)
Colonia Tolstoyana (Şili, 1905) – Tolstoycu fikirlerle yoğrulmuş
Colonia d’Erebango (Rio Grande do Sul, Brezilya, 1905?–1935?)
Colonia Libertaria (La Frontera, Brezilya, 1905–?)
Núcleo de Mauá (Serra de Mantiqueira, Sao Paulo, 1908–)
Amazonya kolonisi (Brezilya), Paul Marcel Berthelot
Guantánamo koloni (Küba, 1910c–1948?), anarşist Campos önderliğinde
Paranecito topluluğu (Paraná Adası, Arjantin, 1912c ve 1926–1948)
Mastatal (Costa Rica, 1920’ler–), Charles Simoneau (Pratt), Renée Baillard ve Bonnot çetesinden Léon Rodriguez
Granja Far Away (1926–), ayrılıkçı yapı
Gloria Community (Küba, 1924–), bireyci anarşist yapı
Arroyo Frio Komünü (Moca, Dominik Cumhuriyeti, 1929–), Heinrich Goldberg (Filareto Kavernido)
Colonia Varpa (Sao Paulo, Brezilya, 1932–), komünist-anarşist ilkelere göre
Uruguay’daki kooperatifler (1930–1940), Luis Alberto Gallegos Beto ve Lopez Lombardero öncülüğünde
Nossa Chácara (Itaim, Brezilya, 1939?–1964), Germinal Leuenroth ve Virgilio Dall’Oca’nın katkısıyla
Avrupa’daki sanayi devrimi, sınıfsal eşitsizlikler ve bireycilik vurgulu felsefî hareketler, 19. yüzyıl başında Amerika kıtasına yeni yaşam biçimleri arayan düşünür ve aktivistleri beraberinde getirir. Kuzey Amerika, gerek boş toprakların fazlalığı gerekse görece özgürlükçü ortamı sayesinde ütopyacı denemeler için verimli bir zemin sunar. Bu topraklarda yalnızca tarım değil, eğitim, yayıncılık ve hatta gastronomi üzerinden bile alternatif yaşam modelleri geliştirilir.
New Harmony (Indiana, 1825–1829), Robert Owen’ın sosyalist fikirlerinden ilhamla
Macluria / Feiba-Pelevi (1826), ayrılıkçı gruplar
Yellow Springs, Blue Spring, Kendall, Valley Forge, Franklin-Haverstraw (Ohio-Pensilvanya-New York, 1825–1826), “Friendly Association for Mutual Interest” oluşumu
Nashoba (Tennessee, 1826–1830), kölelikle mücadele amacı güden komün
Maxwell (Kanada, 1828–1829), trajik şekilde yangınla sonlanan deneyim
Brook Farm (Massachusetts, 1841–1846), George Ripley ve Emerson’un etkisinde; Margaret Fuller, Nathaniel Hawthorne gibi isimler yer aldı
Equality, Promisewell, North American Phalanx, Goose Pond – Fouriercilikten esinlenen komünler
Fruitlands (Harvard, Massachusetts, 1844), Amos Bronson Alcott’un öncülüğünde, vegan ve spiritüel bir yaşam denemesi
Icarie (Louisiana, Texas, 1847), Étienne Cabet’in izinde bir komünal yapı
La Réunion (Dallas, Texas, 1853–1875), Fransız Fourierci Victor Considérant tarafından kuruldu
Modern Times (Long Island, New York, 1851–1854), Josiah Warren ve Stephen Pearl Andrews’un bireyci anarşist komünü
Fountain Grove (Santa Rosa, Kaliforniya, 1875–1934), cinsel özgürlük ve bireysel ifade vurgulu
Home Colony (Washington, 1886–1919), Jay Fox’un katkılarıyla yayıncılığın merkezi hâline gelir
Ruskin Colony (Tennessee, 1894–1899), sosyalist ilkelere dayalı kolektif yaşam
Roycroft Movement (New York, 1895), Elbert Hubbard’ın el sanatlarına ve kolektif üretime dayalı yapısı
The Libre Initiative (New Jersey, 1890’lar), özgürlükçü yayıncılıkla bağlantılı küçük komün
Golden Life (Minnesota, 1902–1903), küçük çaplı anarşist komün
Home (Burley yakınları, 1899–1940), bireyci anarşist ilkelere bağlı yaklaşık 200 kişilik topluluk
Ferrer School / Modern School of Stelton (New Jersey, 1915–1953), yüzyılın en etkili anarşist eğitim denemesi
Sunrise Co-operative Farm Community (Michigan, 1933–1938), Yahudi, İtalyan, İspanyol anarşistlerin öncülüğünde
School of Living (New York, 1934–1935), Ralph Borsodi tarafından kuruldu; ekolojik tarım ve Gandhi’nin etkisindeki “toprak güven fonu” modelinin öncüsü
Twin Oaks (Virginia, 1967–günümüz), hâlen yaşayan bir komün; davranış bilimci Skinner’ın Walden Two kitabından esinle kuruldu
Komün ile kooperatif aynı şey midir?
Hayır. Komün, genellikle hem üretimi hem yaşamı kolektifleştiren bir yapıyken; kooperatifler çoğunlukla üretim ya da tüketim süreçlerinin belirli bir kısmını paylaşmaya odaklanır. Komün, daha bütünlüklü bir yaşam biçimi sunar.
Paris Komünü neden bu kadar önemlidir?
Çünkü işçi sınıfının kendi kendini yönettiği ilk deneyimdir. Seçimli konseylerle yönetilmiş, kilise ve devlet ayrılmış, gece çalışması kaldırılmış, boş evler yoksullara verilmiştir. Ancak kısa sürede ordu tarafından kanlı biçimde bastırılmıştır.
Günümüzde komün yaşam mümkün mü?
Zorluklarına rağmen mümkündür. Ekolojik kriz, kent yoksulluğu ve sosyal izolasyon gibi çağdaş sorunlar karşısında bazı insanlar alternatif yaşam alanları arayarak komünal yaşama yönelmektedir.
Komünlerde karar alma nasıl işler?
Genellikle doğrudan demokrasiyle işler. Herkesin eşit söz hakkı vardır. Kararlar oybirliği ya da oyçokluğu ile alınabilir. Bu, klasik hiyerarşik yapılardan farklı olarak daha yatay bir örgütlenmeyi esas alır.
Komün fikrine en çok nerede karşı çıkılır?
Kapitalist piyasa mantığında ve özel mülkiyet odaklı ideolojilerde. Komün, bireysel kârın öncelikli olmadığı bir düzen önerdiği için mülkiyet temelli sistemlerde “tehlikeli” ya da “ütopyacı” olarak görülür.
Into the Wild filminde, ana karakter komün benzeri topluluklarla karşılaşır.
Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler romanı, komünist bir gezegendeki hayatı ve ikilemleri anlatır.
The Commune (2016, Thomas Vinterberg), 1970’ler Danimarkası’nda bir grup insanın komün deneyimini işler.
Netflix dizisi Wild Wild Country, tartışmalı bir tarikat-komün yapısını belgeler.
Komün, sadece bir yaşam biçimi değil, aynı zamanda mevcut sistemlere bir itirazdır. İçerdiği idealler –eşitlik, paylaşım, dayanışma– zaman zaman aşırı romantize edilse de, komünler insanlık tarihindeki en radikal dayanışma deneylerinden bazılarını temsil eder. Bugün ekolojik komünlerden dijital işbirliklerine kadar uzanan bu çizgi, hâlâ “başka bir hayat mümkün mü?” sorusuna cevap aramaktadır.
► ÜTOPYA
► MARKSİZM
► KOMÜNİZM
► SLOW FOOD HAREKETİ
► GULAŞ KOMÜNİZMİ