KITSCH – Sahiciliğin Sahte İkizi

Kitsch, bir şeyin güzel olmadığını bilip yine de ona inanmak istemektir, çünkü bazı yalanlar gerçekten daha huzur vericidir.


Kitsch nedir?

Kitsch, estetik açıdan değersiz, yapay ya da aşırı duygusal bulunan kültürel ürünleri tanımlamak için kullanılır. Ancak sadece bir “zevksizlik” tanımı değildir; aynı zamanda bir estetik ideolojidir. Kitsch, çoğunlukla duyguları hızlıca uyandıran, kolay anlaşılır ve “güzelmiş gibi görünen” şeydir.

Bir biblo, bir romantik film, bir duvar saati, bir Instagram filtresi, bir aforizma postu… Bunların hepsi birer kitsch olabilir. Çünkü kitsch, biçimin içeriğe baskın geldiği, duygunun gösteriye dönüştüğü, yüzeyin derinlikten daha önemli hâle geldiği andır.


Kitsch sadece zevksizlik mi, yoksa daha fazlası mı?

Kitsch, sadece “kötü tasarım” ya da “basit sanat” değildir. Milan Kundera’nın ifadesiyle: “Kitsch, dışlanmış olan her şeyin gömüldüğü gülümsemedir.” Yani her şey yolundaymış gibi görünen, acıyı dışlayan, konforu estetize eden bir hayal evrenidir.

Kitsch, estetikte travmanın üzerini örten bir battaniyedir. O yüzden bazı iktidarlar için kitsch mükemmel bir araçtır: Güzeli çarpıtarak gerçeği unutturur.


Kitsch’i kim üretir, kim tüketir?

Kitsch, yalnızca halkın değil, aynı zamanda elitin de estetik pratiğidir. Devlet törenleri, plazalarda asılı “anıtsal” sanatlar, romantik dizilerdeki abartılı sahneler, kişisel gelişim kitaplarındaki motivasyon cümleleri… Kitsch, sistematik biçimde üretilir ve dolaşıma sokulur.

Yani sorun “kimin zevksiz olduğu” değil, bu estetiğin neden bu kadar işlevsel olduğu sorusudur.


Kitsch’in temel özellikleri nelerdir?

Aşırı duygu: Gerçekten çok daha fazla gözyaşı, mutluluk ya da kahramanlık.

Biçim taklidi: Sanatmış gibi görünme, derinlikmiş gibi davranma.

Ticari kolaylık: Anlaşılması kolay, satılması kolay.

Gerçeklikten kaçış: Zor, karmaşık ya da rahatsız edici olanı dışlama.


Kitsch ile Camp arasındaki fark nedir?

Camp, kitsch’i bilir ve onunla oynar. Kitsch, sahiciliğe inanır; Camp ise onunla alay eder. Camp estetiğinde ironi, bilinç ve mizah vardır; kitsch’te ise saf, sorgusuz bir inanç.

Bu yüzden queer kültür camp’i sahiplenirken, kitsch çoğu zaman normatif ve duygusal olarak konformist bir düzene hizmet eder.


Kitsch ile nasıl baş edilir?

Kitsch ile baş etmek, onu küçümsemekle değil, onun neyi gizlediğini anlamakla mümkündür. Neyi “aşırı” duyguya boğduğunu, neyi estetize ederek silikleştirdiğini görmek gerekir. Çünkü bazen en zevksiz görünen şey, bastırılmış en hakiki duygunun da habercisi olabilir.

Kitsch’i anlamak, yalnızca bir estetik tercih değil; aynı zamanda bir kültürel okuryazarlık meselesidir.


Ağlayan Çocuk Tablosunun Hikâyesi – Kitsch’in Gözyaşlı İkonu

Kitsch denince Türkiye’de akla gelen ilk imgelerden biri hiç kuşkusuz “Ağlayan Çocuk” resmidir. Plastik çerçevesiyle salon duvarlarını süsleyen bu tablo, 1980’li ve 1990’lı yıllarda hem kentlerde hem taşrada binlerce evin ortak görsel belleğine kazınmıştır. Kimilerine göre duygu yüklü, masum ve içli; kimilerine göre ise yapay, aşırı dramatik ve göz boyayıcıdır. Tam da bu zıtlık, onu bir kitsch simgesine dönüştürmüştür.

Bu resmin orijinali İtalyan ressam Bruno Amadio (diğer adıyla Giovanni Bragolin) tarafından 1950’lerde yapılmıştır. Amadio, savaş sonrası İtalya’da yoksulluk ve travma içindeki çocukları konu alan 60’a yakın tablo üretmiştir. Bunlardan en ünlüsü, “The Crying Boy” (Ağlayan Erkek Çocuk) adıyla anılan eserdir. Resimde iri gözlü, gözünden yaş süzülen ama ağlayışı sessiz bir çocuk yer alır. Amadio’nun bu resmi İngiltere’ye ve ardından Almanya, İspanya ve Türkiye gibi ülkelere yayılmış; seri baskıları ve reprodüksiyonları marketlerde, halıcılarda, pazar tezgâhlarında bile satılmıştır.

Ancak bu görselin kitschleşmesi yalnızca yaygınlığından ya da duygusal yoğunluğundan değil, aynı zamanda tüketimle birleşen bir melodram estetiğinden kaynaklanır. Ağlayan Çocuk, gerçek bir acıyı değil, görsel olarak abartılmış, içsel olmayan, kolaycı bir duygusallığı temsil eder. Gözyaşıyla empati kurdurur ama acıyı anlamaya değil, sadece yüzeysel bir “ah-vah” hissine çağırır. Bu, kitsch’in tam kalbidir: duygunun derinliğini değil, yüzeyini gösterir.

İngiltere’de 1980’lerde bu resimlerin yer aldığı evlerin yanıp kül olması ve yalnızca tablonun hiç zarar görmemesi gibi şehir efsaneleri bile türemiştir. Türkiye’de ise Ağlayan Çocuk, kitsch estetiğin en bilindik yüzlerinden biri olarak hâlâ nostaljik bir etkiye sahiptir. Bugün dahi bazı sanatçılar ve tasarımcılar, bu görseli ironik biçimde kullanarak kitsch’in yeniden üretimini yapmaktadır.


Popüler Kültürde Kitsch

Sanatta:
Jeff Koons’un parlak balon heykelleri: Kitsch’in ticari pazarla nasıl bütünleştiğini gösterir.
Thomas Kinkade: “Amerika’nın en sevilen ressamı” ama eleştirmenler için kitsch’in kralı.

Sinemada ve Dizilerde:
Titanic (1997): Büyük duygu, büyük felaket ve büyük melodram.
Emily in Paris: Abartılı Paris fantezisiyle kitsch’in diziye dönüşmüş hâli.

Müzikte:
Il Divo, André Rieu gibi “klasik müziğin poplaştırılmış” versiyonları.
Eurovision: Estetik olarak kitsch’in bayram yeri.

Sosyal Medyada:
“Sabah mucizelerine inan” aforizmaları.
Aşırı filtreli gün batımı fotoğrafları ve yapay huzur imgeleri.


Genel Değerlendirme

Kitsch, estetiğin sahicilikle olan bağını çözer. Ama bazen de en sahici ihtiyaçlara (mutluluk, huzur, aşk) en dolaysız yanıtı verir. Kitsch’i anlamak, yalnızca bir zevk meselesi değil; çağın duygusal dilini çözümleme girişimidir. Ve bazen o dil ne kadar yapay görünse de, gerçekliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz yerde ortaya çıkar.


VELEV’DEN İLGİLİ MADDELER

CAMP ESTETİĞİ
ESTETİK
MANİPÜLASYON
YORGÜNLÜK TOPLUMU
POPÜLER KÜLTÜR

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com