İSTANBUL SÖZLEŞMESİ – Şiddetsiz Bir Yaşamın Hukuki Güvencesi

Kadınlara ve ev içi şiddete karşı kapsamlı koruma sağlayan; önleme, koruma, kovuşturma ve politika üretme yükümlülüklerini aynı çatı altında birleştiren uluslararası sözleşme.


İstanbul Sözleşmesi Nedir?

İstanbul Sözleşmesi (İng. Istanbul Convention; Alm. Istanbul-Konvention; Fra. Convention d’Istanbul) ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, 2011 yılında İstanbul’da imzaya açılan, Avrupa Konseyi’nin kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetle mücadeleye dair en kapsamlı uluslararası belgesidir.

Hukuki bağlayıcılığı, devletlere açık ve ölçülebilir yükümlülükler getirmesi ve şiddetin tüm biçimlerini tanımlaması nedeniyle modern dönemin en güçlü insan hakları metinlerinden biri kabul edilir.


Dünden Bugüne İstanbul Sözleşmesi

Sözleşme, kadın cinayetlerindeki artış, ev içi şiddetin görünmez kalması ve devletlerin bu konuda etkisiz kalmasına karşı uluslararası bir yanıt olarak ortaya çıktı. 2011’de kabul edildi ve 2014’te yürürlüğe girdi.

Metin, şiddetin yalnızca bireysel bir sorun değil, toplumsal ve yapısal bir mesele olduğunu vurgulayarak dört ilkeyi önceler: önleme, koruma, kovuşturma ve eşgüdümlü politikalar.

Sözleşmenin uygulanmasını denetleyen GREVIO adlı bağımsız izleme organı, devletlerin kadınları korumadaki performansını düzenli aralıklarla raporlar.

Sözleşme, imzalandığı tarihten bu yana pek çok ülkede siyasi tartışmalara konu olsa da, uluslararası hukuk ve insan hakları çevrelerinde hâlâ temel bir referans metin olarak kabul görür.


İstanbul Sözleşmesi’nin Kavramsal Çerçevesi ve Hukuki Yenilikleri

Sözleşmenin müzakere sürecinde Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde hazırlanmış çok sayıda uluslararası antlaşma, bildirge ve öneri metni dikkate alınmış; böylece taslak, küresel insan hakları birikimini referans alan geniş bir çerçeve üzerine inşa edilmiştir. Giriş bölümünde kadına yönelik şiddetin nedenleri ve sonuçları tarihsel bir olgu olarak ele alınır; şiddetin, cinsiyet eşitsizliği temelinde kurulan güç ilişkilerinden doğduğu açık biçimde vurgulanır. Bu eşitsizlik, kadınlara yönelik sistematik ayrımcılığın ve toplumsal dışlanmanın temel mekanizması olarak değerlendirilir.

Metin, toplumsal cinsiyeti “toplum tarafından kurgulanmış davranış ve rol kalıpları” olarak tanımlarken, kadına yönelik şiddeti doğrudan bir insan hakkı ihlâli olarak konumlandırır. Cinsel istismar, taciz, tecavüz, zorla ya da erken yaşta evlilik, namus cinayetleri gibi şiddet biçimleri kadınları toplumda “öteki” konumuna iten yapısal pratikler olarak tarif edilir. Sözleşmenin şiddet tanımı, CEDAW’ın 19. Genel Tavsiye Kararı ve BM’nin “Kadınlara Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirgesi” ile uyumludur; ancak bu tanımı genişleterek ruhsal ve ekonomik şiddeti de açıkça kapsama dâhil etmesi önemli bir yenilik olarak öne çıkar.

Sözleşmenin temel önerilerinden biri, kadın ve erkek arasındaki gerçek ve etkili eşitliğin sağlanmasının, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasında belirleyici bir adım olduğudur. Bu doğrultuda taraf devletlere güçlü bir önleme yükümlülüğü getirilir. Açıklayıcı metin, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsel kimlik, yaş, engellilik, sağlık durumu, medeni hâl, göçmenlik ya da mültecilik gibi temellerde hiçbir ayrımcılığa izin verilmemesi gerektiğini vurgular.

Aile içi şiddetin en çok kadınları hedef aldığı gerçeğinden hareketle, kadın mağdurlar için özel destek hizmetleri kurulması, daha fazla kaynak ayrılması ve koruyucu tedbirlerin güçlendirilmesi sözleşmenin önemli bir unsurudur. Bu ilave koruma önlemleri, erkeklere yönelik bir ayrımcılık olarak değil, toplumsal gerçeklikten kaynaklanan pozitif yükümlülük olarak ele alınır.

Uluslararası hukukun kadına yönelik şiddeti yasaklayan çok sayıda metin barındırmasına rağmen, İstanbul Sözleşmesi hem kapsamı hem de oluşturduğu bağımsız denetim mekanizması (GREVIO) ile ayrışır. Kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konusunda o güne dek yapılmış en ayrıntılı tanımlıkları içermesi, sözleşmeyi küresel insan hakları literatüründe benzersiz bir yere yerleştirir.


İstanbul Sözleşmesi’nin İmzalanma Süreci ve Taraf Devletler Açısından Seyri

Sözleşmenin taslak metni, 7 Nisan 2011’de Strazburg’da gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Bakan Yardımcıları’nın 1111. toplantısında kabul edildi. Ardından, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 121. oturumunda imzaya açıldı. Metnin bu tarihte ve İstanbul’da imzaya açılmış olması, kamuoyunda kısa sürede “İstanbul Sözleşmesi” adının yerleşmesine yol açtı. Sözleşme 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girerek uluslararası hukukta kadına yönelik şiddetle mücadele açısından yeni bir dönemin başlangıcı oldu.

Türkiye, 11 Mayıs 2011’de sözleşmeyi imzalayan ilk ülke oldu; 24 Kasım 2011 tarihinde TBMM’de onayladı ve onay belgesi 14 Mart 2012’de Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne sunuldu. Temmuz 2020 itibarıyla sözleşme 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, bunların 34’ü tarafından onaylanmıştı. Avrupa Konseyi üyesi olmalarına rağmen Azerbaycan ve Rusya sözleşmeyi imzalamayan iki ülke olarak dikkat çekti.

Polonya, 2012’de imzaladığı ve 2015’te onayladığı sözleşmeden çekilmek amacıyla 2020 yılında Adalet Bakanlığı öncülüğünde hukuki süreç başlattı. Türkiye’de ise 20 Mart 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararıyla sözleşmenin feshedildiği ilan edildi. İstanbul Sözleşmesi’nin 80. maddesi, taraf devletlere fesih hakkı tanır; bildirimden sonra üç aylık sürenin tamamlanmasıyla fesih yürürlüğe girer. Bu çerçevede Türkiye, 1 Temmuz 2021 tarihinde sözleşmeden resmen çekildi.

Son olarak, 30 Ekim 2025’te Letonya Parlamentosu’nda yapılan oylamada 56 kabul, 32 ret oyuyla sözleşmeden çekilmeye yönelik yasa kabul edildi. Yaklaşık 13 saat süren görüşmelerin ardından alınan bu karar, sözleşmenin Avrupa’daki siyasi ve toplumsal yansımalarının hâlâ yoğun biçimde tartışıldığını bir kez daha gösterdi.


İstanbul Sözleşmesi neden bu kadar önemli?
Çünkü şiddeti yalnızca cezai bir mesele olarak değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sonucu olarak ele alır ve devletlere kapsamlı koruma yükümlülükleri getirir. Aynı zamanda uygulanabilir, somut maddeler içerir.


Sözleşme erkekleri dışlayan bir metin midir?
Hayır. Sözleşme, kadınlara yönelik şiddeti merkezine alır; ancak erkekler, çocuklar ve yaşlılar dâhil tüm bireyleri ev içi şiddetten korumayı amaçlar.


“Toplumsal cinsiyet” ifadesi neden tartışma yarattı?
Sözleşme, toplumsal cinsiyeti kültürel olarak inşa edilen roller bütünü olarak tanımlar. Bazı çevreler bu tanımın “cinsiyet kimliği” tartışmalarıyla bağdaştığını savunarak itiraz geliştirmiştir. Oysa metnin temel hedefi, kadınlara ve kırılgan gruplara karşı şiddeti önlemektir.


Sözleşme ekonomik şiddeti de kapsar mı?
Evet. Ekonomik, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddetin tüm biçimlerini kapsar; ısrarlı takip, zorla evlilik, kadın sünneti ve kürtaja/zorla kısırlaştırmaya zorlama gibi çok çeşitli eylemleri açık biçimde tanımlar.


Devletler sözleşmeye uymazsa ne olur?
GREVIO tarafından hazırlanan raporlar uluslararası kamuoyunda büyük etki yarattığından, devletler üzerinde ciddi bir baskı oluşturur. Uygulamadaki eksiklikler, hem prestij kaybına hem de iç hukuk reformlarının hızlanmasına yol açabilir.


Popüler Kültürde İstanbul Sözleşmesi

Sözleşme, 2020’li yıllarda küresel feminist hareketin en güçlü sembollerinden biri hâline geldi. Sokak eylemlerinden sosyal medya kampanyalarına, tiyatro oyunlarından belgesellere kadar pek çok mecrada “Yaşatır” sloganıyla görünür oldu.

Kadın cinayetlerini konu alan sinema ve belgesellerde sözleşmenin önemine yapılan göndermeler, meselenin kültürel hafızaya yerleşmesini sağladı.


Genel Değerlendirme

İstanbul Sözleşmesi, devletlerin “niyet beyanı” değil, somut adım atma zorunluluğu taşıdığı bir insan hakları metnidir.
Kadına yönelik şiddeti münferit olaylar değil, eşitsizlikle örgütlenmiş toplumsal yapıların ürünü olarak görür; bu nedenle yalnızca hukuki değil, kültürel ve politik bir dönüşüm çağrısı niteliği taşır.
Bugün hâlâ kadın hareketinin ve insan hakları savunucularının en güçlü referanslarından biridir.


Velev’den İlgili Maddeler

► FEMİNİZM
► FAİLİ MEÇHUL
► TOPLUMSAL CİNSİYET
► KADIN CİNAYETLERİ
► QUEER TEORİ