Sürgün, kimlik, mizah ve trajediyi aynı kadrajda birleştiren; Kürt halkının kırılgan tarihini evrensel bir sinema diliyle anlatmayı başaran sıra dışı bir yönetmen.
Hiner Saleem (Kürtçe: Hîner Salîm, Hüner Salim olarak da bilinir), 1954’te Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Akrê kentinde doğmuş, politik sürgünlük deneyimini sinemasının merkezine yerleştiren Kürt yönetmen, senarist ve yazardır. Genç yaşta ülkesini terk ederek önce İtalya’ya, ardından Fransa’ya yerleşti.
Filmlerinde savaşın gölgesinde büyüyen bireyleri, diasporayı, kimlik kaybını ve toplumsal hafızayı yalın ama derinlikli bir üslupla işler. Saleem, dünya sinemasında Kürt hikâyelerini görünür kılan en etkili isimlerden biri kabul edilir.
Saleem’in sinemaya yönelişi, sürgünün yarattığı kopuş duygusuyla yakından ilişkilidir. Avrupa’da aldığı sanat eğitimi, ona hem biçimsel özgürlük hem de politik bir ifade alanı sundu.
1990’lardan itibaren çektiği filmler, Cannes ve Venedik gibi büyük festivallerde gösterilerek geniş ilgi gördü. Yönetmenin sinema dili, trajedi ile kara mizahın kesiştiği, acıyı gündelik hayatın tuhaf neşesiyle dengeleyen özgün bir anlatıya dayanır.
► Hiner Saleem’in sinemasını diğer Kürt yönetmenlerden ayıran temel özellik nedir?
Gerçekçi ama ironik ton. Saleem, politik travmaları epik bir ağırlıkla değil, kara mizah ve hafif bir absürtlükle anlatır. Böylece hem sertliği yumuşatır hem de hikâyenin evrensel boyutunu öne çıkarır.
► Filmlerinde neden sık sık “sürgün” temasına döner?
Çünkü kendi hayatı da bir sürgün hikâyesidir. Bu deneyim, onun karakterlerini köksüzlük, aidiyet arayışı ve kültürel bellek ekseninde şekillendirir.
► Cannes’da büyük yankı uyandıran filmi hangisidir?
“Vodka Lemon” (2003). Film, Sovyet sonrası coğrafyadaki yoksulluğu ve yalnızlığı melankolik bir mizahla birleştirdiği için uluslararası övgü aldı.
► Saleem neden kimi zaman komediyi tercih ediyor?
Çünkü travma anlatılarında mizahın iyileştirici bir gücü olduğuna inanıyor. Ona göre hayat en acı anlarda bile “ufak bir tebessüm” barındırır.
► Hiner Saleem Kürt sinemasına ne kazandırdı?
Estetik bir ölçü, uluslararası görünürlük ve kültürel hafızayı taşıyan anlatılar. Kürt hikâyelerine ilk kez küresel festival izleyicisinin kapılarını genişçe açan yönetmenlerden biridir.
Saleem’in filmleri, dünya sinema festivallerinin vazgeçilmez yapıtları arasına girdi. Avrupa’da Kürt sinemasının sesi olarak tanınırken, Kürt coğrafyasında da hem bir hafıza yazarı hem de politik bir sanatçı olarak görülür.
“Kilometer Zero”, “Vodka Lemon” ve “My Sweet Pepper Land”, özellikle genç yönetmenler için estetik referans noktaları hâline gelmiştir.
Hiner Saleem, sinemayı bir tür kültürel arşiv olarak kullanan; acı, kayıp ve kimlik meselelerini benzersiz bir mizahi tonla işleyen bir yönetmendir. Onun filmleri, yalnızca Kürt halkının değil, sınırlar arasında sıkışmış bütün toplumların ortak hikâyesine evrensel bir kapı aralar.