HARUKİ MURAKAMİ – Gerçeklik, Müzik ve Yalnızlığın Yazarı

Modern yalnızlığın, cazın ve rüya ile uyanıklık arasındaki o sessiz geçidin yazarı.


Haruki Murakami kimdir?

Haruki Murakami (d. 1949, Kyoto), çağdaş Japon edebiyatının en tanınmış, en tartışmalı ve en “evrensel” yazarlarından biridir. Eserlerinde klasik Japon anlatılarının izinden çok, Franz Kafka, Raymond Chandler ve The Beatles gibi Batılı kaynakların izleri sürülür.

Murakami’nin dünyası bir tür “uyanık rüya” gibidir: normal görünen her şeyin altında başka bir evren, başka bir dil, başka bir yalnızlık dolaşır. Rüyalar, kuyular, kediler, caz plakları, terk edilmiş kadınlar, sessiz adamlar ve tuhaf çift kişilikler onun romanlarında tekrar tekrar karşımıza çıkar.

Yazarlık kariyerine 1979’da “Hear the Wind Sing” (Rüzgârın Şarkısını Dinle) ile başladı, ancak onu Japonya dışında kült bir figüre dönüştüren kitap 1987’de yayımlanan İmkânsızın Şarkısı oldu. Bunu Zemberekkuşu’nun Güncesi, Sahilde Kafka, 1Q84 ve Karanlıktan Sonra gibi çok katmanlı romanlar izledi.

Eserleri 50’den fazla dile çevrildi. Her yıl Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen ama bir türlü alamayan “kronik aday”lardan biri hâline geldi. Ama Murakami için önemli olan ödül değil, “okurun kalbinde açılan küçük bir deliktir.”


Erken Yaşamı, Eğitim Süreci ve İlk Yılları

Haruki Murakami, 1949 yılında Kyoto’nun Fushimi semtinde doğdu. Babası Chiaaki Murakami, bir edebiyat öğretmeniydi ve aile kısa süre sonra Hyogo eyaletinin Nishinomiya şehrindeki Shukugawa’ya taşındı. Babası, Kyoto İmparatorluk Üniversitesi’nde edebiyat eğitimi aldıktan sonra öğretmenlik yapmış, ancak İkinci Çin-Japon Savaşı sırasında yaşadığı deneyimler nedeniyle derin travmalar yaşamıştı. Annesi ise Osaka’nın Semba bölgesinden gelen bir tüccar ailesinin kızıydı. Her iki ebeveyn de lise edebiyat öğretmeniydi ve bu ortamda Murakami küçük yaşlardan itibaren okumaya büyük ilgi duydu.

1955 yılında Nishinomiya’daki Hamawaki İlkokulu’na başladı. Dördüncü sınıfa geldiğinde, Jules Verne, Alexandre Dumas, Sherlock Holmes ve Lupin serileri gibi eserlerle tanışarak kitap sevgisi arttı. Ayrıca babasıyla birlikte Batı filmleri ve savaş filmleri izledi. İlkokulu tamamladıktan sonra Ashiya’daki Seido Ortaokulu’nu bitirdi.

1964 yılında Hyogo Eyaleti Kobe Lisesi’ne girdi. Babasının teşvikiyle Japon klasik edebiyatı olan Makura no Soshi ve Heike Monogatari gibi eserleri ezberledi, ancak sonrasında ilgisi Batı edebiyatına kaydı. Gençlik yıllarında okuduğu ilk uzun romanlar arasında Şolochov’un Ve Durgun Akardı Don’udur. Gençlik yıllarında, yayınevlerinin çıkardığı dünya edebiyatı ve tarih serilerini titizlikle okudu. Lise yıllarında okul gazetesi için çalıştı ve iki yıl editörlük yaptı.

Bir yıl hazırlık sınıfı okuduktan sonra 1968’de Waseda Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kabul edildi. Burada tiyatro bölümüne yöneldi. Üniversite yıllarında film senaryolarıyla ilgilendi, ancak derslere pek gitmedi; New York tarzı caz barlarında ve Japonya’nın ünlü Kabukicho bölgesinde yoğun bir kültürel hayat sürdü. 1970’lerin başında Suidobashi’deki “Suidobashi Swing” adlı caz kafede çalışmaya başladı.

1971 yılında Yoko Takahashi ile öğrenci evliliği yaptı; çocuk sahibi olmamayı tercih ettiler. İkili, müzik dükkanı ve gece kafe işlerinde çalışarak sermaye biriktirdi ve 1974’te Kokubunji’de “Peter Cat” adlı caz kafeyi açtı. Mekân hem kafe hem de caz bar olarak faaliyet gösterdi.

1975’te üniversiteden mezun oldu. Bitirme tezi, Amerikan Yeni Sineması ve Easy Rider filmi üzerineydi. 1977’de caz kafesini Senndagaya’ya taşıdı.

1978’de Meiji Jingu Stadyumu’nda beyzbol maçını izlerken yazmaya karar verdi. Ertesi yıl, ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle ile edebiyat dünyasına adım attı ve önemli ödüllere aday gösterildi. 1981’de profesyonel yazar oldu ve caz kafesini devretti. Aynı yıl ilk çeviri kitabını yayımladı. 1982’de önemli romanı Koyunları Ararken yayımlandı ve ödüller aldı.

1986’da Avrupa’ya taşındı; başta Yunanistan, İtalya ve İngiltere’de yaşadı. 1987’de Norveç Ormanı adlı eseri Japonya’da büyük bir bestseller oldu.

1989’da Koyunları Ararken İngilizce yayımlandı. 1990’dan itibaren The New Yorker dergisinde kısa hikayeleri yayınlandı ve uluslararası başarı elde etti.

1991’de Princeton Üniversitesi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu. O dönemde Amerika’daki milliyetçi ve militarist ortamdan rahatsızlığını dile getirdi. 1992’de akademide dersler vermeye başladı.


1994-2000 Dönemi: “Nejimaki-dori Kronikleri” ve Toplumsal Taahhüt

1994 Nisan ayında Haruki Murakami, Nejimaki-dori Kronikleri (Burgu Kuşu Günlükleri) adlı eserinin birinci ve ikinci bölümlerini yayımladı. 1995 Haziran’da Amerika’dan Japonya’ya döndü ve aynı yıl Ağustos’ta serinin üçüncü bölümünü çıkardı. 1996 yılında ise bu eserle 47. Yomiuri Edebiyat Ödülü’nü kazandı.

1996 Haziran’da “Murakami Asahido İnternet Sitesi”ni açtı. 1997 Mart’ında, Tokyo metrosunda gerçekleşen sarin gazı saldırısının mağdurlarıyla yaptığı röportajları derleyerek Under Ground adlı belgesel niteliğinde kitabını yayımladı. Daha önce bireysel ve içe dönük temalar işleyen Murakami, toplumsal konulara doğrudan eğilerek çevresinde büyük şaşkınlık yarattı. 1999’da aynı konudaki devam kitabı Yakusoku Sareta Basho de (Söz Verilen Mekânda) ile 2. Takeo Kuwabara Bilim ve Sanat Ödülü’nü aldı.

2000 Şubat’ında, 1995’teki Büyük Hanshin Depremi’ni merkez alan öykülerden oluşan Kami no Kodomotachi wa Mina Odoru (Tanrının Çocukları Hep Dans Ediyor) adlı kısa öykü kitabını yayımladı.

Bu dönemde toplumsal meselelerle ilgilenmesi hakkında Murakami, “komitment” (bağlılık, angajman) kavramını ön plana çıkardı. Eskiden “detachment” (ayrılık, mesafe koyma) onun için önemliyken, artık edebi ve toplumsal anlamda daha fazla sorumluluk hissettiğini belirtti. Bu yaklaşımı eleştirmenler de dikkatle izledi. Murakami, metro saldırısı ve deprem gibi iki büyük olayın birbirini anlamada anahtar olduğunu vurguladı. Tanrının Çocukları Hep Dans Ediyor kitabındaki hikayeler ise kasım 1995’te gerçekleşen iki olay arasındaki şubat ayında geçen yaşanmışlıklara odaklanır.

2000’ler ve Uluslararası Başarı

2002 Eylül’de, ilk kez genç bir erkek kahraman etrafında şekillenen uzun romanı Kafka Sahilde yayımlandı. 2004’te ise deneysel anlatım tarzı içeren After Dark yayımlandı.

2005’te Kafka Sahilde’nin İngilizce çevirisi Kafka on the Shore, New York Times’ın “2005’in En İyi 10 Kitabı” listesine girdi ve uluslararası saygınlığını artırdı. 2006 yılında, Çekya Franz Kafka Ödülü ve İrlanda Frank O’Connor Uluslararası Kısa Öykü Ödülü’nü kazandı. Franz Kafka Ödülü’nün önceki sahipleri Nobel Edebiyat Ödülü alan Harold Pinter ve Elfriede Jelinek olduğundan, Murakami o yıl Nobel için önemli adaylar arasında gösterildi. İngiltere’nin büyük bahis şirketlerinden Ladbrokes’in Nobel tahminlerinde 18. sıradan 6. sıraya kadar yükseldi.

Ayrıca, Murakami’nin geliri artık Japonya dışındaki satışlardan daha fazla gelmekte ve ajansının iş yükünün üçte ikisi yurtdışı kaynaklı.

Akademik Onur ve Politik Tartışmalar

2008 Haziran’ında Princeton Üniversitesi, Murakami’ye edebiyat alanında fahri doktora unvanı verdi.

2009 Ocak’ında İsrail’in Haaretz gazetesinde, Murakami’nin Kudüs Ödülü’nü aldığı açıklandı. Ancak İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonlarının uluslararası tepkilere yol açması sebebiyle Japonya’dan bazı sivil toplum kuruluşları ödülü reddetmesini istedi. Murakami, 15 Şubat 2009’da Kudüs’te düzenlenen törene katılarak İngilizce bir konuşma yaptı. Konuşmanın içeriği hızla medyada yayıldı ve Japoncaya çevrildi. Aynı yıl Bungei Shunju dergisinde “Neden Kudüs’e Gittim?” başlıklı bir röportajı yayımlandı.

2009 ve Sonrası: Büyük Başarı 1Q84

2009 Mayıs’ta uzun romanı 1Q84’ün birinci ve ikinci kitapları yayımlandı. Kasım ayına gelindiğinde toplam satış 2,23 milyon adete ulaştı. Romanıyla Mainichi Yayıncılık Kültür Ödülü’nü kazandı. Aynı yıl Aralık’ta İspanya Hükümeti tarafından Sanat ve Edebiyat Nişanı’na layık görüldü ve “Excelentísimo Señor” unvanı aldı.


2011-2023 Dönemi: Ödüller, Toplumsal Mesajlar ve Yeni Eserler

2011 Haziran: Haruki Murakami, Katalonya Uluslararası Ödülü’nü kazandı. Ödülün yan ödemesi olan 80,000 Euro’yu (yaklaşık 9,3 milyon yen) Mart 2011’deki Doğu Japonya Depremi için bağışladı. Ödül törenindeki konuşmasında Japonya’nın nükleer enerji politikalarını eleştirdi.

2012 Ocak: 3 Ocak’ta yayınlanan Hakone Ekiden adlı maraton yarışının TV reklamının anlatım metnini yazdı. Reklam, Sapporo Birası için çekildi ve yönetmenliğini Koreeda Hirokazu üstlendi.

2012 Eylül: Asahi Shimbun gazetesinde yayımlanan “Ruhların Git-Gel Yolu” başlıklı bir deneme kaleme aldı. Burada Doğu Asya’daki, özellikle Japonya-Çin arasındaki Senkaku Adaları ve Japonya-Güney Kore arasındaki Takeshima adası sorunlarının kültürel alışverişi tehdit ettiğine dikkat çekti. “Toprak sorunları duygusal sınırları aşarsa, tehlikeli durumlar ortaya çıkar; bu, ucuz içkinin sarhoşluk etkisine benzer,” diyerek uyarıda bulundu.

2013 Nisan: Renkleri Olmayan Çok Yönlü Tsukuru ve Onun Hac Yılı adlı romanı yayımlandı.

2014 Nisan: Kadınsız Erkekler adlı kısa öykü kitabını yayımladı.

2015 Ocak: “Murakami-san no Tokoro” adlı sınırlı süreli bir internet sitesi açtı. 1-31 Ocak arası 37,465 e-posta aldı ve yaklaşık 3,500 soruya yanıt verdi. Site 30 Nisan’da kapandı.

2015 Ağustos: Rüzgarın Şarkısını Dinle ve 1973’ün Pinball’u adlı eserlerinin yeni İngilizce çevirileri Harvill Secker tarafından yayımlandı. Çeviri Ted Goossen tarafından yapıldı.

2017 Şubat: Şövalye Alayı Komutanının Cinayeti adlı romanı yayımladı.

2020 Temmuz: Birinci Tekil Şahıs adlı kısa öykü kitabını çıkardı.

2021: Uniqlo, Murakami ile ilgili temalı tişörtler satışa sundu. Hem Japonya’da hem yurtdışında satış gerçekleşti. Aynı yıl, 1 Ekim’de Waseda Üniversitesi 4. Binası yenilenerek Waseda Uluslararası Edebiyat Müzesi (diğer adıyla “Murakami Haruki Kütüphanesi”) açıldı. Müzenin mimarı, Murakami’nin talebi üzerine Kengo Kuma’ydı.

2023 Nisan: Şehir ve O Belirsiz Duvarları adlı eseri yayımlandı.


Murakami’nin Yazın Anlayışı, Üslubu ve Edebî Etkileri

Haruki Murakami’ye göre roman, temelde bir yöntem sorunudur. Roman yazmak, yazma sürecinin kendisini romanın konusu haline getirmek gibidir; yani yazının kendisini dönüştürme, yeniden biçimlendirme işi romanın özünü oluşturur. Ancak sonuçta ortaya çıkan eser, okunması kolay ve günlük hayata ait gibi görünen bir metin haline gelir.

Basit Üslup, Zorlayıcı Anlatı

Murakami, başlangıcından beri anlaşılır ve samimi bir dil kullanmayı bilinçli olarak tercih etmiştir. Ona göre, okurun kalbine dokunan, kolay anlaşılır bir yazı stili, Amerikan yazarlar Richard Brautigan ve Kurt Vonnegut’tan aldığı etkilerle şekillenmiştir. “Yazıda ritim en önemli şeydir” diyen Murakami, bunu özellikle caz müziğiyle ilgisi üzerinden açıklar: “Yedi yıl boyunca sabah akşam caz barı işletiyordum, zihnimde sürekli Elvin Jones’un hi-hat sesleri çalıyordu.”

Murakami’nin metinlerindeki ustaca metafor kullanımı, eleştirmenler tarafından “iki farklı imge arasında zıplama gücü” olarak değerlendirilir ve Japon edebiyatında onun kadar geniş zıplamalar yapan başka yazar olmadığı söylenir.

Buna karşın, eserlerinin hikayeleri sıklıkla karmaşık ve zorlayıcı bulunur. Murakami, bu zorlukları “mantık”la değil, “hikaye” olarak anlamaya çağırır okuyucularını. Anlaşılması güç olaylar ve imgeler “şiddetli metaforlar”dır; ruhun karanlık, derin yönlerini kavrayabilmek için sadece mantık yetmez.

Bu tarz—basit dil kullanımıyla derin ve karmaşık konuları işleyip gerçeklikten fantastik dünyaya kesintisiz geçiş yapması—yalnızca Japonya’da değil, yurtdışında da ‘Haruki Çocukları’ olarak anılan yeni kuşak yazarları etkilemiştir.

Aynı zamanda Murakami’nin eserleri, geleneksel Japon edebiyatından farklı olarak Amerikanvari, vatandaşlık kavramının ötesinde bir yapıya sahip olarak değerlendirilir. Ancak Murakami, eserlerinin tam anlamıyla Japonca yazılmış Japon edebiyatı olduğunu ve “vatansız” bir edebiyat peşinde olmadığını vurgular.

Eserlerinde sık sık işlenen motiflerden biri ise “sevgili, eş veya arkadaşların kayboluşu”dur; bu tema hem uzun romanlarda hem kısa öykülerde tekrar eder.

Uzun Roman Yazarı Kimliği

Murakami, romanlarının yanı sıra deneme, çeviri ve kurgu dışı eserler de üretir; bu farklı türlerde yazmayı bilinçli olarak rotasyona sokmuştur. Ancak kendisini esas olarak uzun roman yazarı olarak görür. Kısa ve orta uzunluktaki eserleri ise “deney alanı” olarak değerlendirir ve buradan öğrendiklerini uzun romanlarına taşır. Bu nedenle, iş yaşamında dengeli ilerlemek için genellikle dışarıdan gelen yazma taleplerini kabul etmez.

“Bütünleşik Roman” Arayışı

1990’ların sonlarından itibaren Murakami, “bütünleşik roman” yazma isteğini sıkça dile getirir. Burada, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler adlı eserine atıfta bulunur. Bütünleşik roman, farklı dünya görüşlerini ve bakış açılarını tek bir yapıda iç içe geçirerek yeni bir dünya görüşü ortaya koyan roman türüdür.

Bunun için farklı anlatıcıların (kişilerin) kullanılması gerekir; Murakami’nin eserlerinde bu yaklaşım şöyle görülür:

Nejimaki-dori Kuronikuru (Dönüşüm Kuş Kroniği): Birinci tekil anlatı içinde mektuplar ve diğer karakterlerin anıları eklenir.

Kami no Kodomotachi wa Mina Odoru (Tanrı’nın Çocukları Hep Dans Eder): Tamamen üçüncü tekil anlatı kullanılmıştır.

Umibe no Kafuka (Sahilde Kafka): Birinci ve üçüncü tekil anlatı dönüşümlü olarak yer alır.

Afuta Daaku (Karanlıktan Sonra): Üçüncü tekil anlatı içinde “biz” anlamında çoğul birinci tekil anlatıcı bulunur.

Murakami’nin Etkilendiği Yazarlar ve Kitaplar

Murakami, kendisini en çok etkileyen yazarlar arasında Scott Fitzgerald, Truman Capote, Richard Brautigan, Kurt Vonnegut ve Raymond Chandler’ı sayar. Ayrıca Franz Kafka ve Dostoyevski de etkili olmuştur.

Hayatında en önemli bulduğu kitaplar ise Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler ve Chandler’ın Uzun Veda adlı eserleridir.

Ayrıca, Murakami bir röportajda, geç dönem Wittgenstein’ın “özel dil” kavramından etkilendiğini açıklamıştır.


Murakami nasıl bir ailede, nasıl bir çocukluk ortamında yetişti? Bu koşullar onun edebiyatını nasıl şekillendirdi?

Haruki Murakami, 1949 yılında Kyoto’da doğdu, ancak çocukluğunu Kobe’de geçirdi. Hem annesi hem de babası Japonca öğretmeniydi. Özellikle babasıyla olan sessiz ve mesafeli ilişki, yazarın hayat boyu sürecek olan “duygusal yalnızlık” temasının kökenidir.

Batı edebiyatı ve müziğiyle erken yaşta tanıştı. Japonya’da savaş sonrası neslin tipik bir örneği olarak, gelenekle bağları zayıf; ancak bireysel özgürlüğe ve içsel sorguya açık bir çocukluk geçirdi.

Evde sürekli klasik müzik ve caz plakları çalınırdı. Bu sesler, ileride Murakami’nin edebiyatında karakterlerin suskunluğu kadar etkili olacak bir “atmosfer duygusu” yaratacaktı.


Murakami’nin edebiyat serüveni nasıl başladı? Onu yazmaya iten şey neydi?

Murakami, Tokyo’da Waseda Üniversitesi’nde tiyatro eğitimi aldı. Ancak yazarlık kariyeri bir baseball maçında başladı. 1978’de bir maç izlerken birdenbire “yazabilirim” hissine kapıldığını söyler. Aynı yıl geceleri caz barında çalışırken ilk romanını daktiloya çekmeye başladı.

Bu ilk kitap, Hear the Wind Sing, edebiyat çevrelerinden çok okuyuculardan ilgi gördü. Devam kitapları olan Pinball, 1973 ve A Wild Sheep Chase ile birlikte “Fare Üçlemesi” olarak anılan bir stil kurdu: postmodern, gündelik, soyut ama duygusal.

Murakami’nin kitapları, karakter derinliğinden çok atmosfer ve metafor zenginliğiyle okura ulaşır. Eleştirmenlerce “fazla Batılı” ya da “fazla yüzeysel” bulunduğu zamanlar da olmuştur; ancak o, okurla kurduğu samimi ilişkiyle bu eleştirileri hep susturmuştur.


Murakami’nin edebî dünyasını hangi temalar tanımlar?

Murakami evreninde yalnızlık bir hâl değil, bir coğrafyadır. Karakterler çoğu zaman kayıptır—bir kadını, bir kediyi, bazen de kendi geçmişlerini ararlar.

Zaman genellikle doğrusal değildir; gerçek ve rüya iç içedir. Sahilde Kafka ’da konuşan kedi, 1Q84’teki çift ay, Zemberekkuşu’ndaki kuyunun dibindeki karanlık: bunlar Murakami’nin “gerçeklik arası çatlakları” temsil eder.

Müzik, özellikle caz ve klasik müzik, yalnızca arka plan değildir; karakterlerin iç dünyalarını biçimlendiren ritmik bir yapı işlevi görür. Raymond Chandler’dan esinlenen “noir” atmosfer, karakterlerin içsel yalnızlıklarıyla birleşerek melankolik bir gerilim yaratır.

Aşk, Murakami’de genellikle imkânsız ya da eksik yaşanır. Terk edilmiştir, kaybolmuştur ya da hiç yaşanamamıştır.


Murakami neden hem Japonya’da hem Batı’da bu kadar farklı algılanıyor?

Batı’da Murakami, Doğu’nun “farklı ama ulaşılabilir” sesi olarak kabul edildi. Japon kültürünü egzotize etmeden ama Batılı biçimlerle anlatan bir geçiş noktası oldu.

Japonya’da ise onun romanları başlangıçta bir tür “pop roman” olarak küçümsendi. Geleneksel Japon edebiyatının güçlü sembolizmine kıyasla, Murakami’nin üslubu “hafif” ve “çok Batılı” bulunuyordu.

Ancak zamanla, özellikle genç kuşakların hayat duygusunu edebiyata taşıdığı için, Japon edebiyat kanonunda yerini aldı.


Murakami’nin özel hayatı, yazarlığına nasıl yansımıştır?

Murakami, kamuoyundan bilinçli biçimde uzak duran bir figürdür. Röportaj vermez, siyasi meselelerde yorum yapmaz, “gizemini” korur. Bu yönüyle, tıpkı karakterleri gibi biraz gölgede kalmayı tercih eder.

Eşi Yoko ile birlikte sade bir hayat sürer. Uzun yıllar Tokyo dışında, Hawaii ve Amerika’da yaşadı. Maraton koşucusu olması, onun yazarlıkla koşu arasında kurduğu metaforu da açıklar: “Yazmak, uzun mesafe koşusu gibidir. Dayanıklılık gerektirir.”

Bu yüzden en samimi otobiyografik metni bir roman değil, koşu anılarını anlattığı Koşmasaydım Yazamazdım adlı denemedir.


Murakami’nin evreninde gerçek ile hayal neden bu kadar iç içe?

Murakami, insanın dış dünyayla ilişkisini değil, iç dünyadaki çatışmaları anlatır. Gerçeklik, onun edebiyatında sağlam bir zemin değil, bir sis perdesidir.

Rüyalar, halüsinasyonlar, mitolojik göndermeler ve tekrar eden semboller (kuyular, koyu mavi gökyüzü, kayıp kadınlar, yağmurlar) bu sis perdesinden sızan ışıklardır.

Murakami’ye göre dünya net değil, bulanıktır—ve en doğru şeyler bazen en saçma görünen yerlerden çıkar.


Popüler Kültürde Haruki Murakami

Kitap Dünyasında:
Haruki Murakami – İmkânsızın Şarkısı, 1Q84, Sahilde Kafka, Zemberekkuşu’nun Güncesi: Gerçeklik ile bilinçdışı arasında gidip gelen romanlar.

Müzikte:
Murakami’nin kitaplarında geçen caz ve klasik müzik eserleri için özel çalma listeleri bile yapılmıştır. Miles Davis, Duke Ellington ve Thelonious Monk favorileri arasındadır.

Sinemada ve Dizilerde:
Drive My Car (2021): Murakami’nin kısa öyküsünden uyarlanan, Oscar ödüllü film.
Tony Takitani (2004): Sessizlik ve yalnızlık üzerine minimalist bir film uyarlaması.
Burning (2018): “Barn Burning” adlı öyküsünden serbest bir Güney Kore uyarlaması.

Oyunlarda ve Anime’de:
Doğrudan Murakami’den uyarlanmış bir oyun olmasa da Persona ve Catherine gibi Japon oyunlarında onun dünyasını andıran bilinçaltı yolculuklar ve karakter arayışları hissedilir.


Genel Değerlendirme

Haruki Murakami, modern edebiyatın sınırlarını zorlayan, gerçeklik algısını sorgulatan ve bireysel yalnızlığı evrensel bir tema haline getiren bir yazardır. Yazdıkları, basit gibi görünen ama çok katmanlı, hem popüler hem entelektüel, hem Japon hem evrensel bir dildir. Onun eserleri, sınırları bulanıklaştıran, hayal ile gerçeğin iç içe geçtiği; okuyucuyu kendi iç dünyasında yolculuğa çıkaran bir deneyim sunar.

Murakami, çağdaş edebiyatta “gerçeklik ve rüya arasındaki ince çizgi”nin ustasıdır ve okurlarına, insanın en derin duygularına ve sorgulamalarına uzanan kapılar aralar.


VELEV’DEN İLGİLİ MADDELER

YUKIO MISHIMA
► CAZ TARİHİ
► ÖZGÜRLÜK
► POPÜLER KÜLTÜR
► BİREY

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com