Katliamların emrini veren kişi canavar mıydı, yoksa sadece görevini mi yapıyordu? Hannah Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” tezi, totaliter rejimlerin yalnızca ideolojik değil, bürokratik ve gündelik yüzünü de gözler önüne seriyor.
“Kötülüğün sıradanlığı”, Alman filozof ve siyaset teorisyeni Hannah Arendt’in, 1963’te yayımlanan Eichmann in Jerusalem: A Report on the Banality of Evil (Kudüs’te Eichmann – Kötülüğün Sıradanlığı Üzerine Bir Rapor) adlı kitabında ortaya attığı çarpıcı tezdir.
Arendt, Nazi subayı Adolf Eichmann’ın Kudüs’teki yargılanmasını izledikten sonra, beklediği gibi bir “şeytan” ya da “sapkın canavar”la karşılaşmadığını, aksine görevini mekanik biçimde yerine getiren sıradan bir bürokrat bulduğunu yazar.
Bu tespit, kötülüğün büyük planlardan değil; düşünmeden, sorgulamadan itaat eden sıradan bireylerden kaynaklanabileceğini ortaya koyar.
Kötülük, sadistlikle değil, düşüncesizlikle beslenir.
Eichmann, Arendt’e göre ideolojik bir canavardan çok, emirleri uygulayan bir “dişli”ydi.
Modern bürokrasi, ahlaki sorumluluğu dağıtır.
Bürokratik yapılar içinde görev tanımları, bireyin etik sorumluluğunu ortadan kaldırır.
İnsan düşünmeyi bıraktığında her şey mümkün olur.
Arendt, “düşünme” eylemini yalnızca entelektüel değil, ahlaki bir refleks olarak görür.
Adolf Eichmann, Nazi Almanyası’nda Yahudilerin toplama kamplarına gönderilmesinden sorumlu bir SS subayıydı.
1960’ta Mossad tarafından Arjantin’de yakalandı, İsrail’e getirildi ve yargılandı.
Arendt, duruşmayı yerinde izledi ve gözlemlerini yazdığı kitapta, Eichmann’ın bir canavardan çok, düşünmeyen bir teknokrat olduğuna dikkat çekti.
“Eichmann bir sadist değildi. O, kariyer yapmak isteyen bir adamdı.”
– Hannah Arendt
Arendt’in tespiti, özellikle Holokost’a dair bireysel sorumluluk tartışmalarında büyük etki yarattı.
Eleştirmenler, Arendt’in Eichmann’ı “akladığını” iddia etti.
Ancak Arendt, bu teziyle “kötülük yapanlar mutlaka canavar değildir” demiyor; ahlaki reflekslerini yitiren sıradan bireylerin büyük suçlara ortak olabileceğini vurguluyordu.
Kitap Dünyasında
Kudüs’te Eichmann – Hannah Arendt
Totalitarizmin Kaynakları – Arendt
Ordinary Men – Christopher Browning
Sinemada ve Belgesellerde
Hannah Arendt (2012) – Margarethe von Trotta’nın yönettiği biyografik film
The Eichmann Show (2015) – Eichmann davasının televizyon yayınına hazırlanışı
Shoah – Tanıklıklar üzerinden Holokost’un soğuk yüzü
Dolaylı Yansımalar
Oyunlarda doğrudan kullanılmasa da, düşünmeden itaat temalı distopya oyunlarında (örneğin Papers, Please, We Happy Few) bu kavramın yankılarını görmek mümkündür.
“Kötülüğün sıradanlığı”, ahlaki sorumluluğun yalnızca büyük karar vericilerde değil, her bireyde aranması gerektiğini gösterir.
Arendt’in uyarısı nettir:
“Düşünmeyi bırakırsan, sen de Eichmann olabilirsin.”
Totaliter sistemler, yalnızca zalim liderler değil; sorgulamayan sıradan insanlar sayesinde var olur.
Bu kavram, hâlâ günümüzdeki otoriterlik, bürokrasi ve bireysel sorumluluk tartışmalarında temel başvuru noktasıdır.
Bu madde ilginizi çektiyse aşağıdaki maddelere de göz atabilirsiniz: