Kaybolmaya yüz tutmuş halk ezgilerini yüzyılın eşiğinden alıp çağdaş müzik diline taşıyan, çileli yaşamı boyunca melodiyi bir kimlik, bir bellek ve bir var oluş olarak gören büyük bir müzik arkeoloğu.
Gomidas Vartabed, 1869’da Kütahya’da doğmuş, Ermeni kilise geleneği ile halk müziğini bilimsel yöntemlerle derleyip armonize eden, 20. yüzyıl müzik tarihinin en etkili etnomüzikologlarından ve bestecilerinden biridir. Asıl adı Soghomon Soghomonyan’dır. Ruhbanlık eğitimi nedeniyle “Vartabed” (rahip) unvanıyla anılır. Hem Osmanlı hem de Avrupa müzik dünyasında, yerel ezgileri nota sistemine aktaran ve kendi halkının müzikal hafızasını modernleşen dünyaya taşıyan öncü bir figürdür.
Çocuk yaşta yetim kalan Gomidas, çok küçük yaşta olağanüstü müzik kulak yeteneğiyle dikkat çekti. Eğitimini Eçmiadzin’de tamamladıktan sonra Berlin’de ileri müzik çalışmaları yaptı; burada armoni, kontrpuan ve ses bilimi eğitimi alarak Batı müziği tekniklerini yerel müzik araştırmalarına uygulama fırsatı buldu.
Yaşamının esas yönü, Ermeni, Türk, Kürt ve farklı Anadolu topluluklarına ait binlerce halk ezgisini derleyerek bir müzik külliyatı oluşturmasıdır. Bu yönüyle yalnızca Ermeni kültürel mirasının değil, Anadolu’nun tüm çok sesli hafızasının taşıyıcısı sayılır.
1915’teki tehcir sürecinde yaşadığı travmalar, ruhsal çöküşe neden oldu. Paris yakınlarındaki Villejuif akıl sağlığı hastanesinde uzun yıllar tedavi görerek hayatını burada tamamladı. Buna rağmen ardında Anadolu’nun çok dilli ve çok kültürlü müzikal panoramasını belgeleyen eşsiz bir miras bıraktı.
19. yüzyılın ikinci yarısında canlanmaya başlayan Ermeni etnografya geleneği, Gomidas Vartabed’in çalışmalarıyla bambaşka bir boyut kazanır. Onun araştırmaları yalnızca Ermeni müziği sınırlarında kalmaz; bütün bir Anadolu coğrafyasına yayılır. Osmanlı topraklarında yaşayan toplumların Ermenice, Kürtçe, Farsça ve Türkçe seslendirdikleri halk ezgilerini titizlikle derler, sınıflandırır ve notaya geçirir. Sadece kırsalın melodileriyle yetinmeyerek, şehirli Ermenilerin ürettiği devrimci şarkıları, âşık havalarını ve halk türkülerini de repertuvarına katar. Bu yönüyle Gomidas, Osmanlı kültürel modernleşmesine doğrudan katkı sunan; müziği hem araştırma hem de bestecilik düzeyinde ele alan özgün bir müzikolog, derlemeci ve bestecidir. Eserlerinde hem modern hem de geleneksel arayışların iç içe geçtiği görülür.
İstanbul, İzmir, Kahire, Tiflis gibi imparatorluğun kültür merkezlerinde ve Paris, Londra, Leipzig, Berlin, Viyana gibi Avrupa şehirlerinde araştırmalar yapar; konferanslar verir, konserler düzenler. Besteleri, coğrafyanın müşterek tarihini yankılayan bir dokuyu taşır. “Herkesin bir yolu var hayatta. Ben ilahi olanın sesiyle hareket ettim hep. Yolum müzikti ve Tanrıma aitti.” diyen Gomidas’ın müziği, etnik sınırları aşan, melez ve çok katmanlı bir kültürün ürünüdür. Ona göre halk şarkıları bir kişinin değil, bütün bir köyün—dolayısıyla bir halkın kolektif yaratımıdır. Şarkının ilk kez nerede, ne zaman ve kim tarafından söylendiğinin önemi yoktur; önemli olan ezginin halkın ortak hafızasında bıraktığı izdir.
Yüzyıllar boyunca kulaktan kulağa aktarılan halk ezgileri, doğal dönüşüm süreçlerinden geçerek farklı kültürlerle etkileşmiştir. Ermeni müziğindeki melez dokunun temelleri de bu ortak etkileşimler içinde görülür. Ermeni müziğinin iki köklü türü olan halk ve dinî repertuvar arasındaki bağı araştıran Gomidas’ın teorisine göre, ilk kilise mezmurları eski halk ezgileri üzerine söylenmiştir; yani halk müziği ve kilise müziği birbirine paralel bir gelişim göstermiştir. Dini ezgilerden bazı süslemeleri çıkardığında açığa çıkan yalın melodiler, halk şarkılarının ezgisel yapısına dair ipuçları sunmaktadır. Başka bir deyişle, halk müziği ile kilise müziği aynı köklerden beslenir; tıpkı bu coğrafyada yaşayan halkların melodilerinin ortak bir belleğe işaret etmesi gibi.
Gomidas’ın müzikle yolculuğu çocuk yaşta başlar. Kütahya’da doğan, erken yaşta yetim kalan ve akrabalarının desteğiyle önce Bursa’ya, ardından Eçmiadzin’deki Kevorkyan Ruhban Okulu’na gönderilen genç Soğomon’un kiliseye kabul ediliş hikâyesi, Hıraçya Acaryan tarafından Gyankis Huşerits’te aktarılır: Gatoğigos IV. Kevork’un “Ermenice biliyor musun?” sorusuna verdiği “Biliyor olsam gelmezdim, öğrenmeye geldim.” cevabı, ardından söylediği Türkçe türkü ile Gatoğigos’u etkilemesi, müzik hayatının ilk dönüm noktasıdır.
1895’te Tiflis’e, 1896’da Mantaşyan bursuyla Berlin’e giderek Batı müziği eğitimi alır. Oskar Fleischer, Heinrich Bellermann ve Max Friedländer gibi dönemin saygın müzikologlarının öğrencisi olur. Uluslararası Müzik Cemiyeti kongresine davet edilerek Ermenice, Kürtçe, Farsça ve Türkçe şarkılarla çok kültürlü bir repertuvar sunar. 1899-1910 arasında Eçmiadzin’de öğretmenlik ve koro şefliği yaparken hem bestelerine devam eder hem de Avrupa dergilerinde müzikoloji yazıları yayımlar.
Gomidas’ın halk ezgilerini derleme yöntemi hakkında farklı görüşler vardır. Kimi araştırmacılar Anadolu’yu köy köy gezdiğini iddia ederken, kimi kaynaklar onun yalnızca Kütahya, Eçmiadzin ve çevresindeki köyleri dolaştığını belirtir. Yine de derlemelerinin coğrafi çeşitliliği, Anadolu’nun geniş müzikal panoramasını yansıtır. Kütahya’da duyduğu makamlı ezanı notaya geçirmesi, yalnızca Ermeni değil, İslami müzik geleneğine de ilgi duyduğunu gösterir. 1893’te derlediği dinî ezgileri Hokevor Apeğa (Ruhani Ezgiler) defterinde toplar.
Gomidas’ın repertuvarının genişliği yalnızca kendi gezileriyle sınırlı değildir. Dikran Çituni, Hagop Canigyan, Sahag Amaduni gibi derlemecilerin Van ve Agn yöresi şarkılarını; Sarkis Hayguni’nin Kürtçe repertuvarını notaya çeker. Böylece, hem Ermenice hem Kürtçe hem de Türkçe ezgileri kapsayan geniş bir müzikal hafıza inşa eder. 1910’da İstanbul’a taşınarak Ermeni okullarında ders vermeye başlar; en büyük hayali Pera’da bir konservatuvar kurmaktır. Rupen Zartaryan’ın yazılarında ifade ettiği gibi böyle bir konservatuvar, Ermeni ve Türk halkları arasında kalıcı bir kültürel bağ kurma potansiyeli taşır. Gomidas’ın hayali etnik bir sınırın değil, ortak bir müzikal bilincin hayalidir.
Ancak maddi imkânsızlıklar ve siyasi koşullar nedeniyle hayalini gerçekleştiremez. Yine de çalışmalarına devam eder; 15 yıl boyunca Ermeni khaz notasyonunu çözmeye çalışır ve bunda önemli ilerlemeler kaydeder. 1903’te Moskova’da yayımlanan Kürt Ezgileri, birçok araştırmacı tarafından ilk Kürtçe derlemeler olarak kabul edilir. Geçimini zorlukla sağlayan ve zamanının çoğunu çalışarak geçiren Gomidas, Berlin yıllarında bile piyanonun başından kalkmaz; derlediği halk ezgilerini arkadaşlarına çalar ve söyler.
24 Nisan 1915’te tutuklanarak Çankırı’ya sürülen aydınlar arasındadır. Israrlarla affedilen az sayıdaki isimden biri olmasına rağmen, yaşadığı travma derin bir ruhsal çöküşe yol açar. İstanbul’da bir süre tedavi gördükten sonra Fransa’ya gönderilir. Artık ne beste yapar ne konser verir; neredeyse hiç konuşmaz. Sürgünden sonraki sessizliği, Panos Terlemezyan’ın aktardığı anılarda derin bir yankı bulur: “Yalnızca kendi kendine ve çok alçak sesle söylüyorum.” Sessizliği, yaşadığı çaresizliğin ve kırılmanın bir özeti gibidir.
Bugün, Gomidas’ın adı dünyanın pek çok yerinde doğum yıl dönümlerinde konserlerle anılır. Mirası, hem müzikoloji hem tarih hem de kültürel hafıza açısından benzersizdir. Onun besteleri ve derlemeleri hâlâ icra edilir; mektupları, anıları ve fotoğrafları Kalbim O Viran Evlere Benzer adlı çalışmayla günümüze taşınır. “Bütün dünya karanlıkken umuda yer açmak zordur. Ama sabrı olan için güneş yine doğacaktır.” diyen Gomidas’ın sesi, bu coğrafyanın ortak geçmişine ve ortak yarınlarına hâlâ eşlik etmektedir.
► Gomidas neden “etnomüzikolojinin kurucularından biri” kabul edilir?
Çünkü halk ezgilerini yalnızca derlemekle kalmadı; onları sınıflandırdı, ritmik ve melodik yapılarını analiz etti, yerel müziklerin tarihsel kökenlerini araştırdı. Modern etnomüzikolojinin bugün kullandığı birçok yöntemin öncüsüdür.
► Kaç eser derledi?
Yaklaşık 3.000’e yakın ezgi derlediği kabul edilir; ancak çoğu kayboldu. Eldeki kayıtlar bile çok geniş bir coğrafyanın ses hazinesine işaret eder.
► Gomidas sadece Ermeni müziğini mi araştırdı?
Hayır. Türk, Kürt, Süryani, Kıpti ve Anadolu’nun çeşitli halklarının müziklerini de kayda aldı. Bu nedenle onun çalışmaları kültürel sınırları aşan bir etnomüzikolojik envanterdir.
► Avrupa’daki müzik çevreleri Gomidas’ı nasıl karşıladı?
Berlin, Paris ve Viyana’da büyük saygınlık gördü. Armoni ve çok sesli düzenlemeleri, Batılı müzikologlar tarafından bilimsel doğruluk ve yaratıcı duyarlılık açısından örnek kabul edildi.
► Gomidas’ın trajedisi müziğine nasıl etki etti?
1915’te yaşadığı travma, ruhsal kırılmasına yol açtı. Fakat derlediği ezgiler, onun içsel dünyasının kırılganlığı ile halk melodilerinin dayanıklılığı arasında hüzünlü bir köprü oluşturdu; bu nedenle eserleri hem tinsel hem de tarihsel bir ağırlık taşır.
Gomidas’ın yaşamı birçok kitaba, tiyatro eserine, belgesele ve müzik projesine ilham verdi. Atom Egoyan’ın sinemasında Gomidas’ın izi sıkça görülür. Dünya müzik toplulukları, onun derlediği ezgileri repertuvarlarına alarak hem müzikal çeşitliliği hem de kültürel belleği canlı tutarlar. Klasik müzik çevreleri içinde de Gomidas düzenlemeleri hâlâ sahnelenir.
Öte yandan Ahmet Sami Özbudak’ın yazıp yönettiği ve Afife Tiyatro Ödülleri 2022 – “Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü” dahil pek çok kazanan Gomidas adlı oyun söz konusu.
Gomidas, yalnızca bir besteci değil, bir hafıza koruyucusu, bir kültürel arkeolog ve Anadolu’nun çok sesli ruhunu kayıt altına alan benzersiz bir müzik tarihçisidir. Derlediği eserler, coğrafyanın çok katmanlı kimliğini geleceğe taşır; bu yönüyle hem bilimsel hem sanatsal hem de toplumsal anlamda eşsiz bir figürdür.
Daha ayrıntılı bilgi için Gomidas Enstitüsü‘ne bakılabilir.
► ETNİK MÜZİK
► WORLD MUSIC
► SAZ ŞAİRLERİ
► CAZ TARİHİ
► ARABESK