Sovyetler Birliği’nde düşüncenin değil, düşüncenin ifadesinin izne tabi olduğu kurum: Glavlit. Kitaplar, afişler, mektuplar ve hatta düşler… Her şey denetime tabiydi.
Glavlit (tam adıyla Glavnoye Upravleniye po Delam Literatury i Izdatelstv, yani “Literatür ve Yayın İşleri Ana Müdürlüğü”), Sovyetler Birliği’nde devlet sansürünü yöneten merkezi kurumdur. 1922’de kurulmuş, zamanla tüm yayınevlerini, basılı materyalleri, tiyatroları, radyo yayınlarını ve görsel sanatları kapsayan bir denetim aygıtına dönüşmüştür. Glavlit’in temel görevi, devlet sırlarının, ideolojik sapmaların ve rejim karşıtı fikirlerin dolaşıma girmesini engellemekti.
1920’lerin başında Bolşevik rejimin istikrar kazanmasıyla birlikte, Lenin’in onayıyla kurulan Glavlit, başlangıçta yalnızca askeri ve diplomatik sırların korunması amacıyla işlev görüyordu. Ancak Stalin döneminde kapsamı olağanüstü ölçüde genişletildi. Artık yalnızca teknik bilgi değil, kültürel üretim de gözetim altındaydı. Sansür, yalnızca içerik temizliği değil, aynı zamanda zihinsel bir düzene sokma aracıydı. Glavlit’in memurları kitapların, makalelerin, şiirlerin, afişlerin, ders kitaplarının hatta çocuk masallarının satır satır incelenmesinden sorumluydu. 1950’lerden itibaren kısmen gevşese de, kurum 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüne kadar varlığını sürdürdü. Günümüzde, bu tür merkezî sansür organları, dijital gözetim çağında farklı biçimlerde varlığını sürdürmektedir.
Glavlit tam olarak neyi sansürlerdi?
Yalnızca politik metinleri değil; tarih kitaplarından şiirlere, haritalardan ansiklopedilere kadar her şeyi. Mesela bir coğrafya kitabında Sovyet sınırlarının değiştiğini ima eden bir detay bile yasaklanabilirdi. Aynı şekilde bilimsel yayınlarda Trofim Lysenko gibi rejim destekli figürlerin eleştirilmesi de sansüre uğrardı.
Glavlit sansürünü kimler yürütürdü?
Bürokrasiden gelen görevliler, parti içinden seçilmiş komiserler, hatta KGB’ye bağlı ajanlar. Kültürel ürünlerin “geçmesi” için bir dizi kontrol ve izin mekanizmasından geçmesi gerekiyordu. Red alan metinler ya hiç yayımlanmaz ya da ciddi değişikliklere uğratılarak yayınlanırdı.
Glavlit sansüründen nasıl kaçılırdı?
Bazı yazarlar eserlerini “çekmece edebiyatı” şeklinde, yani yayınlamadan gizleyerek sakladılar. Kimileri yurtdışına kaçırarak yayımladı (samizdat ve tamizdat adı verilen bu sistemler), kimileri de alegori ya da metaforlar kullanarak sansürden sıyrılmaya çalıştı. Ancak bu çabaların çoğu büyük risk taşıyordu.
Glavlit benzeri sistemler başka ülkelerde de oldu mu?
Evet. Nazi Almanyası’nda Joseph Goebbels’in Propaganda Bakanlığı, Mao’nun Çin’inde Kültür Devrimi Komiteleri ya da Franco İspanyası’ndaki Devlet Propaganda Ajansı gibi örnekler Glavlit’e benzer mekanizmalardı. Ancak Glavlit, kapsadığı alan ve uygulama süresi açısından en kurumsallaşmış modellerdendir.
Bugün Glavlit’in mirası sürüyor mu?
Dolaylı olarak evet. Rusya Federasyonu’nda medya denetimi Roskomnadzor gibi kurumlarla devam etmekte. Ayrıca Çin’deki Büyük Güvenlik Duvarı, Türkiye’deki BTK yasakları, ABD’deki bazı medya gruplarının algoritmik denetimi gibi yapılar da Glavlit’in dijital çağdaki izdüşümleri olarak değerlendirilebilir.
George Orwell’in 1984 romanında geçen “Gerçeklik Bakanlığı” Glavlit’ten esinlenmiştir.
Milan Kundera, Gülüşün ve Unutuşun Kitabı adlı eserinde Glavlit benzeri sansürün bireysel hafıza üzerindeki etkisini anlatır.
Sovyet arşivlerinde, Glavlit’in red damgası taşıyan yüzlerce yayın örneği sergilenmektedir.
Tarihsel dizilerde (örneğin The Americans) Glavlit benzeri birimlerin gölgesi sıkça hissedilir.
Glavlit yalnızca bir sansür kurumu değil, düşünsel üretimi yeniden şekillendiren bir ideolojik filtredir. Ne söyleneceğini değil, nasıl düşüneceğimizi kontrol etmenin araçlarından biridir. Bugün şekil değiştirmiş biçimleriyle hâlâ karşımızda duran bu gölge, yalnızca geçmişin değil, bugünün de meselesidir.
► SANSÜR
► DİJİTAL MAHREMİYET
► PROPAGANDA
► OTORİTARYENİZM
► MILAN KUNDERA