Gatekeeping, bir grup, topluluk veya bilgi kaynağına erişimi kısıtlama veya belirli insanları dışarıda tutma eylemidir. Bu kavram, sosyal bilimler, medya, akademi, oyun toplulukları ve hatta günlük yaşamda yaygın olarak karşımıza çıkar.
Gatekeeping, bazen kalite kontrolü sağlamak veya yanlış bilgilerin yayılmasını engellemek için yapılırken, çoğu zaman ayrımcı, dışlayıcı veya kibirli bir tutum olarak da eleştirilir.
“Gatekeeping” kelimesi, İngilizce’de “kapı tutma” veya “erişim kontrolü” anlamına gelir.
1943 yılında sosyolog Kurt Lewin, bu terimi medya ve bilgi akışını kontrol eden kişiler için kullanmıştır.
Medya çalışmaları ve iletişim teorilerinde, gatekeeping süreci, hangi bilgilerin kitlelere ulaşacağını belirleyen editörler, gazeteciler ve yayıncılar tarafından uygulanır.
Günümüzde sosyal medya, akademi, oyun kültürü ve internet topluluklarında gatekeeping terimi giderek daha yaygın hale gelmiştir.
Gazeteler ve televizyon kanalları, hangi haberlerin yayımlanacağını seçerek bilgi akışını kontrol eder.
Sosyal medya algoritmaları, hangi içeriklerin kullanıcılara gösterileceğini belirleyerek dijital gatekeeping yapar.
Bilimsel yayınlara erişim çoğu zaman kapalı dergiler ve hakem değerlendirmeleri ile sınırlandırılır.
Akademik camiada yeni araştırmacılar ve fikirler, gatekeeping mekanizmaları nedeniyle dışlanabilir.
Yeni oyuncular veya kadın oyuncular, bazı topluluklar tarafından yeterince “hardcore” olmamakla suçlanabilir.
Klasik filmleri izlememiş, belirli oyunları oynamamış veya çizgi romanları okumamış kişiler, kültürel gatekeeping ile karşılaşabilir.
Belli başlı sektörlerde iş fırsatlarına erişim, belirli çevrelerle ilişkili olan insanlarla sınırlıdır.
Kadınlar ve azınlıklar, iş dünyasında gatekeeping ile karşılaşarak üst pozisyonlara ulaşmada zorluk çekebilir.
Bazı hükümetler ve medya kuruluşları, halkın erişebileceği bilgileri sınırlandırarak gatekeeping uygular.
Sansür, propaganda ve dezenformasyon, siyasal gatekeeping’in yaygın araçlarıdır.
Bazı sektörlerde belirli iş fırsatlarına sadece ayrıcalıklı gruplar erişebilir.
Eğitim ve kaynaklara erişimde eşitsizlik, gatekeeping ile doğrudan ilişkilidir.
Kültürel elitler, hangi sanat eserlerinin, kitapların veya filmlerin “değerli” olduğunu belirleyerek gatekeeping yapar.
Müzik, edebiyat ve sanat dünyasında belirli türler veya altkültürler dışlanabilir.
Eşik Bekçiliği kavramını ilk kim kullandı?
Eşik bekçiliği kavramı tarihte ilk kez Kurt Lewin’in Grup Dinamiği’nin Sınırları (1947) başlıklı makalesinde kullanılmıştır. Daha sonra bu kavramı iletişim çalışmaları ve gazetecilik çalışmalarına taşıyan isim ise David Manning White olmuştur.
Bir başka iddiada ise Kurt Lewin’in bu kavramı 1943 yılında yayımlanan “Gıda Alışkanlıklarının Arkasındaki Güçler ve Değişim Yöntemleri” (Forces Behind Food Habits and Methods of Change) eserinde kullandığı yönündedir.
Bazı kaynaklarda ise eşik bekçiliğini tanımlayan ilk akademisyenlerden birinin Robert Park olduğu belirtilir. Park, 1922 yılında yayınlanan ‘Göçmen Basını ve Onun Kontrolü’ başlıklı kitabında çevremizde gerçekleşen birçok olay olmasına rağmen bunlardan sadece bazılarının halkın diğer haberler ile daha çok ilgilenmesine rağmen haber yapıldığını; diğer haberlerin ise çöpe gittiğinden bahsetmiştir.
Eşik bekçiliği nasıl yapılır?
Bilgi, kanallar arasında adım adım hareket eder. Kanal sayısı değişiklik gösterir ve her kanaldaki süre değişebilir. Bilgi bir kanaldan diğerine hareketi için bir “geçit” i geçmelidir. Güçler kanalları yönetir. Kanal yoluyla harekete direnç yaratan çatışmaya neden olan karşıt psikolojik güçler olabilir. Aynı sonuca götüren birkaç kanal olabilir. Farklı aktörler kanalları kontrol edebilir ve farklı zamanlarda kapı bekçisi olarak hareket edebilir (Lewin).
Sosyal medyada eşik bekçiliği nedir?
Günümüzden 20 yıl önce ağlarda dolaşan bilgi, dijital medya çağındakiyle aynı sıklıkta değildi. Dijital çağda kitle iletişimin yanında kişiler arası iletişim de zirve yapmış durumda. Bu sebeple bilgi akışını denetlemek daha zor ve daha karmaşık. Kaynaktan çıkan doğru ya da yanlış her bilgi alıcıya ulaşıyor. Ana akım medyada bilgi akışı tek yönlü idi ve eşik bekçileri gazete editörleri gibi belirli kişilerdi. Şimdilerde her bir kullanıcı kısmen de olsa içerik üreticisi ve denetleyici konumuna geldi. Bilginin paylaşım hızı ölçülemeyecek derecede arttı ve bu, denetimi ve eşik bekçiliğini uygulanamaz hale getirdi.
Birçokları tarafından kabul edilmese de sosyal medya platformlarındaki her bir kullanıcı eşik bekçisi gibi davranabilir. Örneğin hoşunuza gitmeyen, internet ortamında olmaması gerektiğini düşündüğünüz (şiddet, ırkçılık, taciz vb.) bir içerikle karşılaştığınızda, bunu şikâyet edebilir ve kaldırılmasına olanak sağlayabilirsiniz. Bu öncekilerden biraz farklı olsa da bir tür kontrol mekanizmasının olduğunu gösterir. Kısacası yeni medya çağında eşik bekçiliği teorisi biçim değiştirmiştir veya anlamını yitirmiştir.
Eşik bekçiliğine yönelik eleştiriler nedir?
White’ın gözlem ve araştırmaları sonucunda elde ettiği bulgulara göre, eşik bekçisinin yaptığı eleme işlemi öznel tutumlara göre gerçekleşir. Teoriyi bu açıdan ele aldığımızda, bir medya içeriğiyle karşılaşmamız için, o içeriğin hem eşik bekçisinin hem de toplumun genel ideolojik yapılarıyla örtüşmesi gereklidir. Gördüklerimiz tam anlamıyla görmek istediklerimiz değil, bir başkasının denetimi ve sansürü neticesinde uygun görülen seçeneklerin aktarımıdır. Karşılaştığımız her içeriğin ideolojik çerçevede sansür edildiğini kavradığımız vakit, medyanın ne ölçüde gerçeği yansıttığı konusu daha önemli bir tartışma haline gelir.
“Mean Girls” (2004) filminde popüler kızlar grubu, okulda kimin “cool” olup olmadığına karar verir.
“The Big Bang Theory” dizisinde geek kültürüne yeni giren kişiler bazen dışlayıcı tavırlarla karşılaşır.
Sosyal medya fenomenleri ve influencer’lar, gatekeeping yaparak kimin “gerçek hayran” olup olmadığına karar verebilir.
Bazı durumlarda gatekeeping, yanlış bilgilerin yayılmasını önleyebilir.
Mesleki gatekeeping, belirli bir uzmanlık alanında kaliteyi korumak için gereklidir.
Gatekeeping, dışlayıcı ve kibirli bir tutum sergileyerek toplulukları bölücü hale getirebilir.
Yeni başlayanları caydırarak kültürel veya akademik ilerlemeyi engelleyebilir.
Bugün sosyal medya ve dijital platformlar, gatekeeping mekanizmalarını hem güçlendirmiş hem de zayıflatmıştır.
Sonuç olarak, gatekeeping, bilginin, kültürün ve fırsatların paylaşılmasını etkileyen önemli bir olgu olarak varlığını sürdürmektedir.