EGEMEN SINIF – İKTİDAR SINIFI (Ruling class)

KABACA, egemenliği ve yönetimi elinde tutan ve toplumun gidişatına yön veren sosyal sınıf…

Marksist terminolojiye göre; bu sınıf burjuvazi olarak adlandırılır ve devlet aygıtıyla birlikte onun kolluk kuvvetlerini kullanarak işçi sınıfı başta olmak üzere diğer ezilen sınıflara baskı kurar.

Sosyolog C. Wright Mills’a göre; egemen sınıf, elit sınıftan farklıdır. Mills’e göre elit sınıf, politik güce sahip küçük bir gruptur. Bu sınıfa politikacılar, siyasi yöneticiler ve askeri liderler dahildir. Fakat egemen sınıf, doğrudan zenginlik ya da zora dayalı güç kullanımından ileri gelir ve eğitimden hükûmeti politikalarına kadar geniş bir yelpazeyi kapsar.

Feodal dönemdeki egemen sınıfa yani lordlara, toprak sahipleri sınıfı da denilmektedir. Zira
bu egemen sınıf, gelirlerinin büyük kısmını toprak gelirlerinden elde etmektedir.

Ancak feodal toplumlarda her egemen sınıfın, aynı zamanda soylu bir sınıf olmadığı da görülmektedir. Çünkü bir sınıfın soylu sıfatını hak edebilmesi için, iki koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Birincisi, en başta kendine özgü bir statüsünün olmasıdır. Ayrıca bu statü, onun üstünlüğünü somutlaştıran bir nitelikte olmalıdır. İkincisi ise, bu statünün devamlılığının kan bağı ile sağlanılıyor olmasıdır.

Devlet, egemen sınıf olan burjuvazinin baskı aracıdır.

Gramsci, egemen sınıfların sivil toplum üzerinde açıkça değil, ancak örtülü şekilde uyguladığı kültürel tahakkümü hegemonya olarak adlandırmış ve bu alanı rızaya dayalı hegemonya alanı olarak kabul etmiştir. Bu bağlamda Marksizm’in alt-üst yapısalcı analizinde Gramsci’nin sivil toplumunun konumlandırdığı yer, tarihsel blok ve aydınlar ekseninde açıklanmaktadır.

r. Egemen sınıf, sivil toplum aracılığıyla bir hegemonya uygulama alanı oluşturmuştur ve hegemonya yoluyla mevcut egemenliğe olan rızayı sağlar. Böylece egemenliği meşrulaştırır. Egemen sınıfın hegemonya ile toplumda rızayı elde etmesi onu doğrudan güçlendirmez; aynı zamanda devletin baskı araçlarını kullanarak denetleme yapması gerekir. Yani egemen sınıf, politik toplum ve tüzeleri aracılığı ile egemenliğini uygular. Sivil toplum ve devlet arasındaki ikinci tanım bu iki alanı birbirinden, ilk tanımdaki kadar keskin biçimde ayırmaz. Burada ise sivil toplum devlete içkindir. Bu nedenle devlet, sivil toplumu kapsayıcıdır (Devlet > Sivil Toplum). İlk tanımda hegemonya için kullanılan rıza olgusu, bu tanımda devletin baskı fonksiyonunu da içerecek şekilde genişletilmiştir. Hegemonya yalnızca sivil toplumda değil, her alanda görülebilecek bir tahakküm aracıdır. Devleti sivil toplumdan ayıran nokta ise baskı araçlarıdır. Son tanımda ise devlet ve sivil toplum iç içe geçmiştir (Devlet = Sivil Toplum). Ne hegemonya devletten, ne de devlet hegemonyadan ayrı düşünülebilir. Devlet, içine hem rızayı hem de baskıyı alarak hegemonya ile bütünleşmiş ve iki ayrı küçük parça olmak yerine büyük bir bütünlük oluşturmuştur.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com