DADAİZM – Sanatın Saçmalıkla İsyan Ettiği An

Mantığın iflas ettiği yerde, Dada başlar. Ciddiyetin maskesini düşüren bir kahkaha, bir tokat, bir hiçliktir.


Dadaizm nedir?

Dadaizm ya da Dada, 20. yüzyılın başında Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımıyla sarsılan bir dünyada ortaya çıkan, geleneksel sanat anlayışına, burjuva kültürüne ve akılcılığa karşı bir başkaldırıdır. 1916’da İsviçre’nin Zürih kentinde Hugo Ball, Tristan Tzara, Hans Arp ve Emmy Hennings gibi sanatçıların Cabaret Voltaire adlı mekânda bir araya gelerek temellerini attığı bu akım, sanatın “anlam üretme” görevini alaya alır. Dada, saçmalığı yüceltir, kaosu kutsar ve sanatı bir protesto aracına dönüştürür.

“Dada” kelimesinin kendisi bile bu başkaldırının simgesidir: bazı kaynaklara göre rastgele bir sözlükten seçilmiş, bazılarına göreyse bebeklerin ilk çıkardığı anlamsız seslerden biridir. Akımın özü de tam olarak budur: Anlamın otoritesine karşı anlamsızlıkla direnmek.

Dada sanatçıları, kolajlar, hazır nesneler (readymades), rastgelelik temelli şiirler ve absürt performanslarla geleneksel sanat normlarını reddetmişlerdir. Marcel Duchamp’ın bir pisuarı sergiye sunması (Fountain, 1917) bu anlayışın en ikonik örneklerindendir. Dada’nın etkisi, sürrealizmden kavramsal sanata, punk kültüründen günümüz performans sanatına kadar pek çok alanda hissedilmiştir.

Dadaizm bir sanat üretimi değil, sanatın altını oyan bir dinamittir; bir akım değil, akımların saçını başını yolan bir deliliktir.


Dadaizm neden “sanat karşıtı” bir hareket olarak görülür?

Çünkü Dadaizm, sanatı yalnızca üretmek için değil, aynı zamanda sorgulamak ve yıkmak için var eder. Dada sanatçıları, klasik anlamda “güzel”, “anlamlı” ya da “ustaca” olanı reddetmiş, bu ölçütlerin burjuva ideolojisine hizmet ettiğini savunmuşlardır. Sanatın bir ürün değil, bir eylem; bir son değil, bir soru olması gerektiğini iddia ederler. Bu nedenle Dada için bir pisuar, bir şiirden daha anlamlı olabilir; çünkü ikisi de aynı derecede “anlamsız”dır.


Dadaizmin savaşla nasıl bir ilişkisi vardır?

Dada, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcılığına verilen sanatsal bir yanıttır. Milyonlarca insanın anlamsızca öldüğü bir çağda, sanatın hâlâ “anlam” peşinde koşması Dadaistler için ikiyüzlüydü. Onlara göre mantık ve ilerleme idealleri, insanlığı felakete sürüklemişti. Bu yüzden Dada, savaşın yarattığı anlamsızlığı estetize etmek yerine, sanatın kendisini de bu anlamsızlıkla yüzleştirdi. Dada, savaşa karşı bir protesto değil, savaşın ardından gelen bir çöküş estetiğidir.


Dadaizmde “hazır nesne” (readymade) fikri neden devrimciydi?

Çünkü sanatın el emeği, özgünlük ve estetik değerle tanımlandığı bir dönemde, Duchamp’ın hazır nesneleri (örneğin bir şişe askısı ya da pisuarı) sanat eseri ilan etmesi, sanatın kutsallığını yerle bir etti. Bu, izleyicinin değil sanatçının bakış açısının belirleyici olduğunu savunan bir devrimdi. Readymade, sanat tarihindeki en radikal soruyu sordu: “Sanat nedir ve kim karar verir?” Dada, bu soruyu nesnelerle değil, kavramlarla tartıştı.


Dadaizm ile Sürrealizm arasındaki fark nedir?

Dadaizm yıkıcıdır; anlamı yok eder. Sürrealizm ise kurucudur; anlamı bilinçdışında arar. Dada her şeyi parçalar ama hiçbir şeyi yeniden inşa etmez. Oysa sürrealistler (özellikle André Breton), Dada’nın isyancı ruhunu alıp, onu psikanalitik ve düşsel bir düzene dönüştürmüşlerdir. Dada saçmalığı kutsarken, Sürrealizm rüyayı ve sezgiyi kutsar. Bir anlamda Dadaizm, sanatın intiharıysa, Sürrealizm onun reenkarnasyonudur.


Bugünün sanatında Dada izleri hâlâ görülebilir mi?

Kesinlikle. Sokak sanatı, kavramsal sanat, performans sanatı, hatta internet mem’leri bile Dada’nın torunları sayılabilir. Absürd mizah, ironi ve kurumsal yapıları sorgulama bugün hâlâ Dadaist mirasla şekillenmektedir. Günümüzde bir galeride çöp tenekesini sergilemek, bir enstalasyonla izleyiciyi provoke etmek ya da bir NFT’yi milyon dolara satmak—bunların her biri, Dada’nın sorduğu o ilk soruya hâlâ yanıt aramaktadır: Bu da mı sanat?


Dadaistler gerçekten neye inandılar? Hiçbir şeye mi? Her şeye mi?

Dadaistler “hiçbir şey”e inanır gibi görünseler de bu, aslında her şeyin sorgulanabilir olduğuna duyulan radikal bir inançtı. Onlar için önemli olan sabit bir dünya görüşü değil, sorgulama eyleminin kendisiydi. Dada, inançsızlığı bir tür inanca dönüştürür: sabit anlamlara, otoriteye, estetik normlara karşı duyulan güvensizlik, onların ideolojik tutarlılığıdır. Yani Dada, nihilizm gibi görünse de, aslında “her anlamın maskesini düşüren bir inanç biçimi”dir.


Dadaist sanatçılar arasında çelişki var mıydı? Dada kendi içinde tutarlı mıydı?

Evet, Dada’nın yapısal bir özelliği de bu çelişkilerdir. Bazı Dadaistler daha anarşist bir çizgideyken, bazıları (örneğin Hans Arp) estetik yapıyı tamamen reddetmeden yeni biçimler aradılar. Tristan Tzara ile André Breton arasında yaşanan ve sürrealizmin doğuşuna yol açan kırılma da bu çelişkilerin sonucudur. Dada, kendi iç çelişkilerini reddetmez—onları üretken bir çatışma olarak benimser. Hatta Dada’nın en “tutarlı” yönü, tutarsızlık ilkesine sadık kalmasıdır.


Dada bir Avrupa hareketi miydi yoksa küresel bir zihinsel kopuş mu?

Her ne kadar Avrupa’da doğmuş olsa da, Dada yalnızca Avrupa’yla sınırlı bir isyan değildir. New York Dada’sı (örneğin Duchamp, Man Ray) ile Berlin Dada’sı (örneğin George Grosz, Hannah Höch) arasında belirgin farklar vardır. Japonya, Latin Amerika ve Güney Afrika’daki sanatçılar da zamanla Dada’nın yöntemlerini yerelleştirerek kendi bağlamlarında sürdürmüşlerdir. Dada, coğrafyadan çok zihinsel bir eylemdir; neredeyse her yerde, “gerçekliğe itiraz” olan her yerde zuhur edebilir.


Dada’nın siyasi bir iddiası var mıydı, yoksa sadece sanatla mı sınırlıydı?

Dada doğrudan siyasi bir doktrin taşımaz, ancak her hareketi siyasaldır. Birinci Dünya Savaşı’nın ortasında mantığın, düzenin ve ilerleme mitinin çöktüğü bir dönemde, Dada’nın ortaya koyduğu saçmalık, sistemin saçmalığına aynadır. Berlin Dada’sı açıkça antifaşist bir söylem taşırken, Zürih Dada’sı daha apolitik görünür ama o bile tarafsızlık maskesini hedef alır. Dada siyaseti, bildirge okumaz—gülümser, parçalar, tiksindirir ve çelişkiyi büyütür.


Dada bugün yaşasaydı, hangi mecrada konuşurdu?

Dada bugün yaşasaydı büyük ihtimalle sosyal medyada viral olurdu—ama orada kalmazdı. Instagram’da ironik kolajlar, YouTube’da absürd performanslar, Reddit’te kaotik manifestolar üretirdi. Ama sonra bu mecraları da sabote ederdi: algoritmayı trollemek, sansürle dalga geçmek, reklam estetiğini sabote etmek onun doğasında olurdu. Dada dijital çağda bir “glitch” gibi yaşar, hem sistemin parçası olur hem de sistemin kendisini maskaraya çevirirdi. Dada yaşasaydı, büyük ihtimalle YouTube’a yüklenmiş ama içeriği “kaldırılmış” olurdu.


Şiirde Dadaizm ve Türk Dadacılar

Dadaizm’in şiire katkısı, kelimenin anlamını değil, sesini ve yapısını öne çıkarmasıyla başlar. Hugo Ball’un fonetik şiirleri, Tristan Tzara’nın rastlantısal yöntemlerle ürettiği “kes-yapıştır” dizeleri ve Hans Arp’ın kuralsız dizge oyunları, şiiri anlamdan arındırarak saf ifadenin, hatta bazen saf saçmalığın bir aracı hâline getirir. Dada şiiri, mısra düzenini kırar, dilin anlam taşıma iddiasını sabote eder ve bazen yalnızca sesin ritmiyle var olur. Bu, geleneksel şiir anlayışına karşı radikal bir saldırıdır.

Tristan Tzara’nın önerdiği “gazete makaslama yöntemi” tipiktir: Bir gazete makalesinden sözcükler kesilir, bir torbaya atılır ve rastgele çekilerek yeni bir şiir oluşturulur. Bu yöntem, “şairin bilinçli tercihi” mitini dağıtır, yerine rastlantıyı, oyunu ve bilinç dışını koyar. Dada şiirinde anlam, dizelerde değil, kopuklukta, çarpışmada, hatta bazen şiirin hiçbir anlam taşımamasında aranır.

Türkiye’de bu damarın öncüsü kuşkusuz Ercüment Behzat Lav’dır. Onun 1933 tarihli S.O.S. adlı şiir kitabı, yalnızca başlığıyla değil, içeriğiyle de bir çağrı, bir şok etkisi yaratır. Lav, kelimeyi kırar, imgeleri keser, sesle oynar. Şiirlerinde makine, savaş, yıkım ve cinsellik gibi temalar; dadaist bir öfke ve grotesk bir ironiyle iç içe geçer. Lav’ın “otomatik yazı”ya yaklaşan şiir dili, hem Avrupa avangardından etkilenmiştir hem de kendi dönemi için aykırı bir Türkçedir. Ona göre şiir “bir çığlıktır”, anlamdan çok etki yaratmalıdır.

Mümtaz Zeki Taşkın ise daha geç bir dönemde, özellikle 1960’lar ve sonrasında dadaist ve fütürist şiir anlayışlarını Türkiye’de deneyen bir başka öncüdür. Onun şiirlerinde harfler, boşluklar, tipografi oyunları, görsel şiire yaklaşan deneysel formlar öne çıkar. Şiir, onun elinde sadece sesle değil, aynı zamanda görüntüyle de “anlamsızlık estetiği”ne yönelir. Taşkın, Türkçede şiiri sadece “yazan” değil, aynı zamanda “dizayn eden” bir figür olarak konumlamıştır.

Bu iki isim, Türkiye’de Dadaizm’in birebir bir akım hâline gelmeden, bir karşı-ses, bir şok estetiği, bir şiirsel başkaldırı olarak var olabileceğini göstermiştir. Ardıllarında —Ece Ayhan’da “sivil şiir”, Serkan Işın’da kolaj teknikleri, Kaan Koç’ta metinle alay etme hali— bu etkiler sürmüştür.

Bugün bile Türk şiirinde “dadaist anlar” yaşanır; bir kelimenin düşüşü, bir mısra yapısının bozulması, anlamın bilinçli sabote edilişi… Bütün bunlar Lav ve Taşkın’ın açtığı patika sayesinde hâlâ yankı bulur.

Türkiye’de Dada etkisi doğrudan bir akım hâlinde örgütlenmese de, özellikle İkinci Yeni sonrası şiirde ve 1980 sonrası avangard denemelerde bu etkiye rastlanır. Ece Ayhan’ın “sivil şiir” anlayışı, Cemal Süreya’nın dil oyunları, hatta Edip Cansever’in kimi şiirlerinde görülen kopuk imgeler, bir ölçüde Dada’ya yakınsar. Ancak asıl doğrudan dada etkisi, 1990’lar ve sonrasında yeraltı edebiyatıyla iç içe geçen, manifestolu, anarşizan şiir hareketlerinde görülür.

Şair Kürşad Gündoğan, Serkan Işın, Yasemin Yazıcı ve Kaan Koç gibi isimler, Dada’dan beslenen, biçimsel deneysellikleri ve anlamla alay eden üsluplarıyla öne çıkar. Serkan Işın’ın özellikle kolaj ve kes-yapıştır tekniğiyle oluşturduğu metinler, Tzara’nın izini çağdaş bir bağlamda sürer. “Poetikhars”, “Deneme Şiir”, “sarkimavi” gibi dijital dergiler de zaman zaman Dada etkili üretimlere ev sahipliği yapmıştır.

Türkçede Dada, bir “akım” olmaktan çok, bir tavır, bir edebi sabotaj biçimi olarak yaşamıştır. Şiirin içinde durmaz, onu içten patlatır; tıpkı kendi çıkış noktasında olduğu gibi.


Popüler Kültürde Dadaizm

Kitap Dünyasında:
Tristan Tzara – Dada Manifestosu: Akımın temel metinlerinden biri; dilin, anlamın ve estetiğin altını oyan bir isyan metni.

Andrei Codrescu – The Posthuman Dada Guide: Dada düşüncesini postmodern dünyayla ilişkilendiren ironik ve tarihsel bir inceleme.

Hal Foster – Anti-Aesthetic: Dada’nın günümüz avangard ve postmodern sanat üzerindeki etkisini tartışan eleştirel bir çalışma.

Sinemada ve Dizilerde:
Un Chien Andalou (1929, Buñuel & Dalí): Dada ve sürrealizmin iç içe geçtiği, bilinç akışına dayalı kısa film.

Mr. Nobody (2009): Dadaist etkilerle örülmüş, zaman ve kimlik algısını yıkan bir sinema deneyimi.

Monty Python’s Flying Circus: Saçmalıkla ciddiyeti iç içe geçiren, Dada ruhunu televizyona taşıyan kült komedi programı.

Video Oyunlarında:
Everything is going to be OK (Nathalie Lawhead): Oyunun kendisi bir dadaist manifesto gibidir; yapıbozumcu, kaotik ve ironik.

Katamari Damacy: Absürd, rastlantısal ve kuralları zorlayan yapısıyla Dada zihniyetine yaklaşan deneysel bir oyun.

The Stanley Parable: Oyuncunun karar alma özgürlüğünü anlamsızlıkla sabote eden yapısıyla Dadaist bir hicivdir.

Tiyatro ve Diğer Sanat Alanlarında:
Cabaret Voltaire (Zürih): Dada’nın doğduğu performans mekânı; şiir, müzik, dans ve manifestoların iç içe geçtiği anarşik sahneler.

Hugo Ball’un fonetik şiir performansları: Dilin anlamsal yapısını parçalayarak yalnızca sesin gücünü öne çıkarır.

Fluxus Hareketi: 1960’larda doğan bu avangard sanat kolektifi, Dada’nın mirasını güncel ve interaktif biçimlerle sürdürmüştür.


Genel Değerlendirme

Dadaizm, yıkımdan doğan bir kahkaha, anlamdan bıkan bir saçmalık arzusudur. Ciddi dünyanın ciddiyetine güvenmeyenlerin ortak sığınağı. Belki hiçbir şeyi çözmedi ama her şeyi sorgulattı. Sanatı, sanatçıyı, izleyiciyi, hatta dilin kendisini bile tuzla buz etti. Bugün hâlâ bir şey anlamadığınızda ama hissettiğinizde, bir Dadaçının gölgesi üzerinizden geçiyor olabilir.


VELEV’DEN İLGİLİ MADDELER

Bu madde ilginizi çektiyse aşağıdaki başlıklara da göz atabilirsiniz:
► SÜRREALİZM
► ANLAMSIZLIK
► AVANGARD SANAT
► MARCEL DUCHAMP
► PERFORMANS SANATI

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com