Osmanlı maliyesinin önemli kurumsal yapılarından biri olan Ceyb-i Hümâyun, padişahın şahsi hazinesini ifade ederdi. “Ceyb” kelimesi Arapça kökenli olup “cep, kese” anlamına gelir; “hümâyun” ise Osmanlı devletinde padişaha ait olan şeyleri tanımlayan bir sıfattır. Dolayısıyla Ceyb-i Hümâyun, doğrudan Osmanlı padişahının özel servetini, şahsi gelirlerini ve harcamalarını yöneten mali teşkilatın adıdır.**
Padişahın hazinesi, devlet hazinesiyle karıştırılmamalıdır. Osmanlı maliyesinde “Hazine-i Âmire” devletin genel gelirlerini ve giderlerini yöneten merkezî bir yapı iken, Ceyb-i Hümâyun tamamen padişahın ve hanedanın şahsi gelirlerini kapsardı.
Padişahın hazinesi, çeşitli gelir kaynaklarından beslenirdi. Bunlar arasında:
1. Müsadere Usulü: Osmanlı’da devlet adamlarının mal varlıkları, vefat ettiklerinde veya görevden alındıklarında padişahın tasarrufuna geçebilirdi. Bu müsadere edilen malların bir kısmı Ceyb-i Hümâyun’a aktarılırdı.
2. Mülk ve Vakıf Gelirleri: Padişah ve hanedan üyelerine ait çiftlikler, araziler, vakıflar ve işletmelerden elde edilen gelirler doğrudan bu hazineye girerdi.
3. İltizam ve Mukataa Gelirleri: Bazı bölgelerin vergi toplama yetkisi (iltizam sistemi) padişah tarafından şahsi olarak işletildiğinde buradan gelen gelirler de Ceyb-i Hümâyun’a aktarılırdı.
4. Padişahın Hediyeleri ve Bahşişler: Osmanlı’da sadrazamlar, beylerbeyleri, elçiler veya diğer devlet adamları, padişaha çeşitli değerli hediyeler sunardı. Bu hediyelerin bir kısmı doğrudan padişahın hazinesine eklenirdi.
5. Saraydaki Üretim ve Ticari Kazançlar: Topkapı Sarayı’nda veya diğer saraylarda yapılan sanat eserleri, mücevherler ve dokuma ürünleri, zaman zaman padişahın şahsi ekonomisini destekleyen gelir kaynakları arasındaydı.
Bu hazine, yalnızca padişahın şahsi harcamaları için kullanılmazdı. Çeşitli devlet işlerinde ve özel harcamalarda bu fondan faydalanılırdı:
Saray Masrafları: Sarayın günlük giderleri, hizmetlilere ödemeler, ziyafetler ve saray içi eğlenceler bu fondan karşılanabilirdi.
Sadaka ve Hayır İşleri: Padişah, şahsi servetinden vakıflar kurar, fakirlere yardım eder ve cami, medrese gibi yapıları finanse edebilirdi.
Elçilerin Ağırlanması: Osmanlı sarayına gelen yabancı elçilere sunulan hediyeler, düzenlenen büyük törenlerin finansmanı Ceyb-i Hümâyun’dan karşılanırdı.
Hanedan Harcamaları: Hanedana mensup şehzadelerin, sultanların ve sarayda yaşayan diğer hanedan üyelerinin ihtiyaçları da bu kaynaktan sağlanabilirdi.
Savaş ve Sefer Masrafları: Olağanüstü durumlarda, padişah şahsi hazinesini sefere destek olmak için kullanabilirdi.
Osmanlı’da devlet hazinesi ve padişahın şahsi hazinesi arasındaki ayrım, hanedan merkezli yönetim anlayışının bir sonucuydu. Padişah, devleti yöneten kişi olduğu kadar, Osmanlı hanedanının başıydı ve ailesinin ekonomik devamlılığını sağlamak için özel bir mali yapı oluşturulmuştu.
Ancak zaman içinde Osmanlı maliyesinin bozulması, Ceyb-i Hümâyun’un da etkisini kaybetmesine neden oldu. Özellikle 17. yüzyıldan itibaren, mali sıkıntılar arttıkça padişahın şahsi hazinesine daha fazla başvurulmaya başlandı. Bu durum, padişahların kişisel hazinelerinin erimesine ve saray masraflarının giderek artmasına yol açtı.
Ceyb-i Hümâyun, Osmanlı padişahlarının özel hazinesi olarak önemli bir mali kurumsallık oluşturmuş, hanedanın ekonomik gücünü sağlamlaştıran bir yapı olarak varlığını sürdürmüştür. Ancak Osmanlı maliyesinin genel yapısı içinde, bu fonlar yalnızca kişisel servet değil, Osmanlı hanedanı ve sarayının yönetimi için kritik bir kaynak olarak işlev görmüştür.