Camp, “ciddiyetsizliğin ciddi sanatı”dır. Duyguların, anlamların ve imgelerin aşırı biçimde abartılması, sarkastik bir üslupla sunulması ve tüm bunların hayalî bir incelikle harmanlanmasıdır.
Camp, estetik bir anlayış olarak, gülünç ya da aşırıya kaçan unsurların, hayranlık uyandıracak şekilde sunulmasıdır. Bu, genellikle bir sanat ya da kültür biçimi olarak ortaya çıkar; ancak, varlığı her zaman ironik bir biçimde fark edilir. Camp estetiği, geleneksel estetik normlara karşı bir başkaldırı olarak doğar. Klasik güzellik anlayışını reddeder ve yerine “aşkın abartıyı” kabul eder.
Bir filmdeki saçma sapan bir aşırı dramatik sahne, büyük bir pop yıldızının abartılı kıyafetleri ya da sıradan bir objenin sahte bir zarafetle sunulması, Camp estetiğiyle ilişkilendirilebilecek örneklerdir.
Camp, ilk olarak 20. yüzyılda popüler kültürde, özellikle queer kültüründe önemli bir estetik biçimi olarak gelişti. Özellikle LGBT topluluğu için bir ifade biçimi haline geldi ve travmatik, tabu olan duyguları, alaycı bir biçimde dışa vurmanın yolu oldu.
Susan Sontag’ın 1964’te yazdığı “Camp” adlı makalesi, Camp estetiğinin ilk teorik açıklamalarından biridir. Sontag’a göre Camp, “hâlâ ciddi bir şekilde işlenebilecek bir alaycılık biçimidir” ve “hiçbir şeyin doğru olamayacağı kadar aşırılığı” vurgular.
Camp, kitsch’in bir üst formu olarak görülebilir. Kitsch, genellikle bilinçsizce yapılırken, Camp tam anlamıyla bilinçli bir estetik tercihtir. Kitsch, düz bir şekilde “zevksiz”dir; ancak Camp, bir şeyin aşırılığını bilerek, alaycı bir biçimde kutlar. Camp, zevksizlik üzerinden bir tür zeka ve mizah yaratır.
Sinema: 1960’lar ve 70’lerde Hollywood’un “büyük dramalarını” parodi haline getiren filmler, Camp estetiğinin tipik örnekleridir. John Waters ve David Lynch gibi yönetmenler, filmlerinde Camp estetiğini kullanarak gerçeklik ile abartıyı harmanlar.
Moda: Abartılı renkler, aşırı gösterişli aksesuarlar ve garip kombinler Camp estetiğinin bir parçasıdır. Lady Gaga, Cher gibi pop kültür ikonları Camp’in günlük yaşamda ve sahne şovlarında somut örnekleridir.
Sanat: Camp, sanatçılar tarafından, bazen popüler kültür imgelerinin abartılı bir şekilde kullanılmasıyla estetikleştirilir. Andy Warhol’un çalışmaları, Camp’in sanattaki izlerini taşır.
Tiyatro ve Performans: Bertolt Brecht’in epik tiyatrosu da Camp estetiğini bilerek kullanarak alaycı bir biçimde toplumsal eleştirilerde bulunur.
Camp, queer kültürün temel taşlarından biridir. Queer bireyler, toplumsal normlara karşı durmak için Camp estetiğini bir araç olarak kullanmışlardır. Camp, toplumsal cinsiyet, kimlik ve cinsel yönelim gibi meseleleri alaycı bir şekilde ele alarak onları bir tür eğlence ve ifade biçimi haline getirir. Bunun en bilinen örneklerinden biri RuPaul’s Drag Race gibi yarışmalarda ve drag şovlarında sıkça görülen abartılı makyaj, kostümler ve dramatik performanslardır.
Sinema:
The Rocky Horror Picture Show: Bir zamanlar kült haline gelen bu film, Camp estetiğiyle büyülü bir sinemasal deneyim sunar.
Clueless: 90’ların klasiklerinden biri olan bu filmde, gençlerin dramatize edilmiş yaşamları, Camp’i estetik bir biçimde yansıtır.
Müzik:
David Bowie ve Prince: Her iki sanatçı da Camp estetiğini müzikleri ve sahne performanslarıyla kullanmıştır.
Katy Perry ve Lady Gaga: Bu sanatçılar, özellikle popüler kültürde Camp estetiğini kullanan örneklerdendir.
Moda:
Jean Paul Gaultier ve Vivienne Westwood: Bu tasarımcılar, aşırı ve abartılı moda unsurlarını, Camp estetiğini yansıtmak için kullanmışlardır.
Camp estetiği, ciddi olanla alay eder, güzelliği ise abartarak ifade eder. Bu estetik biçimi, yüzeyin derinliğe dönüşmesi değil, derinliğin yüzeyle oynanmasıdır. Camp, sıradanla olağanüstü, dramatik ile komik arasındaki ince çizgide bir yerde durur ve her şeyin aşırı gösterildiği bir dünyada mizahın, alayın ve özgürlüğün ifadesidir.
► ESTETİK
► YORGUNLUK TOPLUMU
► KITSCH
► QUEER ESTETİĞİ
► PERFORMANS SANATI