Bir dağ evi, üç lider, iki kalem. Ve Ortadoğu’nun geleceğini şekillendiren on üç gün.
Camp David Anlaşması (İng. Camp David Accords; Alm. Camp-David-Abkommen; Fra. Accords de Camp David), 17 Eylül 1978’de ABD’nin Maryland eyaletindeki başkanlık dinlenme yerinde imzalanan ve Mısır ile İsrail arasında barış sürecini başlatan tarihi bir antlaşmadır.
Taraflar: Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, İsrail Başbakanı Menahem Begin ve arabulucu olarak ABD Başkanı Jimmy Carter.
Anlaşma iki temel belgeyi içerir:
1. Orta Doğu’da Barış İçin Çerçeve – Filistin sorununun çözümüne dair genel ilkeler.
2. Mısır-İsrail Barış Anlaşması Çerçevesi – Sina Yarımadası’nın kademeli olarak Mısır’a iadesini öngören düzenleme.
1973 Yom Kippur Savaşı’ndan sonra bölge, diplomatik açıdan çıkmaza girmişti. Sedat’ın 1977’de Kudüs’e yaptığı beklenmedik ziyaret, buzları eritmenin ilk adımı oldu. Carter, bu tarihi fırsatı değerlendirerek tarafları Camp David’e davet etti.
On üç gün süren görüşmeler, kapalı kapılar ardında gerilim ve umut arasında geçti. Begin’in güvenlik talepleri ile Sedat’ın egemenlik ısrarı arasında Carter, adeta bir saat ustası gibi denge kurdu. Sonunda, 17 Eylül 1978’de imzalar atıldı.
1979’da Mısır-İsrail Barış Antlaşması resmen yürürlüğe girdi. Mısır, İsrail’i tanıyan ilk Arap devleti oldu. Sina geri verildi, diplomatik ilişkiler kuruldu. Ancak bu barışın bedeli ağırdı: Arap Birliği Mısır’ı üyelikten çıkardı, Sedat 1981’de suikasta kurban gitti.
Yine de Camp David, “düşmanlığın yönetilebilir hale geldiği” bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
► Neden Camp David?
Çünkü tarafların dış dünyadan yalıtılması gerekiyordu. Maryland’in ormanları içinde yer alan bu başkanlık konutu, baskıdan uzak, “mahrem diplomasi” için idealdi. Burada yapılan görüşmeler, modern müzakere tekniklerinin de öncüsü sayılır.
► Anlaşmanın asıl kazananı kimdi?
Kısa vadede Mısır, çünkü Sina’yı geri aldı. Uzun vadede ise İsrail, çünkü en güçlü Arap komşusuyla barış yaparak güvenlik çevresini daralttı. ABD ise bölgedeki “hakem” rolünü sağlamlaştırdı.
► Camp David, Filistin sorununu çözdü mü?
Hayır. Anlaşmada “Filistinlilerin meşru hakları” ifadesi yer alsa da somut bir çözüm getirmedi. Bu eksiklik, sonraki on yılların Oslo ve Madrid süreçlerinin zeminini hazırladı.
► Sedat neden hayatıyla ödedi?
Çünkü Arap dünyasında İsrail’le barış, o dönemde “ihanet” olarak görülüyordu. 1981’de Kahire’de düzenlenen askerî geçit töreninde, Enver Sedat radikal bir subay tarafından öldürüldü. Onun ölümü, barışın bedelinin bazen barışçının kendisi olduğunu gösterdi.
► Camp David ruhu bugün hâlâ geçerli mi?
Evet, biçim değiştirerek. Mısır-İsrail barışı kırk yılı aşkın süredir sürüyor. Bu istikrar, Orta Doğu diplomasisinde nadir bir örnektir. Ancak “Camp David modeli”, Filistin meselesine uygulanamadığı için eksik kalmıştır.
Sinemada: The Peacekeeper (1997) ve Sadat (1983) gibi yapımlarda Camp David süreci doğrudan ya da dolaylı biçimde işlenmiştir.
Belgeselde: Jimmy Carter: Man from Plains (2007), anlaşmanın ahlaki yükünü ve Carter’ın kişisel idealizmini anlatır.
Edebiyatta: Amos Oz’un denemeleri ve Lawrence Wright’ın Thirteen Days in September adlı eseri, Camp David’in insani yönünü gözler önüne serer.
Siyasi kültürde: “Camp David diplomasisi”, bugün hâlâ gizli ama yoğun müzakere süreçleri için metafor olarak kullanılır.
Camp David, kâğıt üzerindeki bir anlaşmadan çok, diplomatik cesaretin sembolüdür. Barış, bazen bir odanın havasına, bir kalemin titremesine, bir bakışın yumuşamasına bağlıdır. Camp David, savaş yorgunu bir coğrafyada “insanın konuşabildiği” bir anı temsil eder. Fakat o anın kalıcılığı, hâlâ insan doğasının çelişkileriyle sınanır.
► SOĞUK SAVAŞ
► NATO
► KOMPLO KURAMLARI
► FİLİSTİN-İSRAİL ÇATIŞMASININ TARİHÇESİ
► ETNİK TEMİZLİK