Büyük İskender (İ.Ö. 356 – 323), Makedonya Kralı, büyük askeri önderlerden biriydi; on üç yıl içinde bilinen dünyanın yarısını fethetti ve bir kez bile savaş kaybetmedi. Büyük başarısı Helen kültürünü Atlantik’teki Cebelitarık boğazından Hindistan’daki Punjab’a kadar uzanan büyük bir coğrafyaya yaymaktı.
İskender, babası Kral II. Philip’in suikasta kurban giderek ölmesinin ardından Makedonya Kralı oldu. Daha yirmisine varmadan refah içinde bir krallığı ve Yunanistan’ın şehir devletlerine hükmeden düzenli bir orduyu miras almıştı. Babası tarafından savaş sanatıyla büyütülmüş, Aristoteles’ten dersler almıştı. Hızla askeri ve diplomasi gücüyle Yunanistan’daki hakimiyetini güçlendirdi ve Asya’ya karşı düzenlenen savaşta Yunan güçlerinin başkumandanı seçildi. Ertesi yıl bölgesel ayaklanmalara son verdi ve Thebes’teki bir isyanı bastırdı.
İskender, dünyanın en büyük askeri mekanizmalarından birine öncülük etti. İyi eğitilmiş piyadeler mızrak ve kalkanlarıyla savaş düzeni alır, süvariler tarafından desteklenirlerdi; Makedonya ordusunun ön saflarında yer alarak ordunun belkemiğini oluştururlardı. İskender’in başarısı çoğunlukla hafif süvari ve piyadeleri titiz bir şekilde koordine etmesinden ve daha büyük kuvvetleri becerikli bir manevrayla şaşkına çevirerek üstün gelmesinden ileri geliyordu. İskender aynı zamanda kuşatma ustasıydı. Her şeyden öte askerlerini en önden komuta ederdi. Savaşırken en az yedi kez yara almıştı; bunlardan en ağırı Hindistan’da çarpışırken bir okun ciğerine isabet etmesiyle aldığı yaraydı.
İ.Ö. 334’te Çanakkale’yi geçerek doğruca Truva’ya ilerledi ve bu noktada Perslere karşı Granikos Nehri kıyısında büyük bir zafer kazandı. Ertesi yıl Kral Darius komutasındaki çok daha büyük bir Pers ordusunu bugün Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan İssos’ta bozguna uğrattı. İskender artık Pers devletini hakimiyeti altına alabileceğini biliyordu; fakat buna girişmeden önce, Suriye’yi istila edip, ardından adadaki hisara inşa ettiği geçitle Tyre’yi (Sur) yedi ay süren bir kuşatma sonucu parlak bir zaferle ele geçirerek Doğu Akdeniz’de güvenliği sağladı. Gazze ve Mısır savaşılmadan teslim oldu; İskender uygun bir müddeti Mısırlı yeni tebaalarıyla geçirdikten ve onların kutsal mekanı Libya çölündeki Amon Tapınağına hacca gittikten sonra birliklerini tekrar Tyre’de toplayarak Babil için yola çıktı. Dicle ve Fırat’ı geçtikten sonra bugün Irak’ın kuzeyinde yer alan bölgedeki düzlüklerde Kral Darius’la tekrar karşı karşıya geldi; İ.Ö. 331 yılında Gaugamela’da büyük bir bozguna uğrayan Darius kaçmayı başardı, ancak daha sonra yakalanarak öldürüldü. Takip eden bütün üç yılda tüm Pers İmparatorluğunu boyunduruğu altına alarak doğu imparatorluğunu inşa etmek için canla başla çalışmaya koyuldu. Yerel memurlar tayin etti, kendi halkı Makedonyalıların tüm şaşkınlığına rağmen yerel Pers kıyafetleri giymeye başlayarak Persli bir kadınla, Roksane’yla evlendi.
İskender bir sonraki adım olarak iki yıl boyunca bugün Afganistan olan topraklarda savaştı; Hindistan’ı fethetme niyetinde olduğunu ilan etmeden önce Ceyhun nehrine kadar uzanan kuzey içlerine ilerledi. İ.Ö. 326’da İndus nehrini aşarak Beas nehrine kadar uzanan bölgede Punjab’ı fethetti. Bu an itibariyle Hindistan’ın tahmin ettiğinden çok daha büyük olduğunu anladı; Makedonyalı yoldaşları daha fazla ilerlemeyi reddetti, böylece azimli liderleri hücumu durdurmak zorunda kaldı. Kral Porus komutasındaki bir kuvveti, İ.Ö. 326’da yenerek zaferlerine bir yenisini daha ekledi. Bu savaş sırasında askerler savaş alanında fillerle baş etmek zorunda kalmış, bunun dehşetinin ardından karadan ve denizden ülkelerine dönmüşlerdi.
Pers’e döndüğünde imparatorluğunu düzene sokmaya koyuldu. Kötü yöneticileri idam ettirdi ve tek bir para birimini getirdi. Merkezi kontrolle daha gevşek, yerel birimlerin içişlerinde bağımsız olduğu alışılmamış bir yönetim şekli benimsedi. Makedonya halkı hiç hoşlanmadığı halde, yönetim bir arada var olmaya ve ırksal hoşgörüye dayanıyordu. İskender karakterinde büyük zıtlıklar barındırıyordu: güçlü bir irade aynı zamanda esnek bir yapı, bir hayalperest hem de strateji uzmanı, hem zalim hem nazikti. Ölüm saçan öfke nöbetlerine tutuluyor, bunları sıklıkla da en yakınındakilere yöneltiyordu. Son derece yakışıklıydı ve kimi zaman kendisi de ilahi güçleri olduğuna kendini inandırmıştı. İ.Ö. 323 yılında Babil’de şiddetli ateşten öldüğü zaman – büyük ihtimalle dillere düşen içki alemlerinden birinin ardından ateşlenmişti; bazı kaynaklar ise zehirlendiğini iddia etmektedir – Arabistan’ı fethetme hazırlıkları içerisindeydi.
KRONOLOJİ
İ.Ö. 356 Makedonya’nın antik başkenti Pella’da doğdu
İ.Ö. 336 Makedonya Kralı oldu
İ.Ö. 334 Yunanlıların Pers istilasına önderlik etti
İ.Ö. 334 Granikos Savaşı
İ.Ö. 333 İssos Savaşı
İ.Ö. 331 Gaugamela Savaşı
İ.Ö. 327 Hindistan’a girdi
İ.Ö. 324 Pers’e döndü
İ.Ö. 323 13 Haziranda Babil’de öldü
İskender tüm savaş tekniklerinin ustası olmasının ötesinde askerlerini daima ön saflarda yönetirdi.
GORDION DÜĞÜMÜ