BORGES GÜNÜ – 24 Ağustos (Arjantin)

Zamanın labirentlerinde kaybolan bir zihin: Jorge Luis Borges. Her yıl 24 Ağustos’ta, Arjantin’de bu büyük yazar anılır. 


Borges Günü Nedir?

Her yıl 24 Ağustos’ta, Arjantin’de Jorge Luis Borges’in doğum günü anısına kutlanan özel gündür. Bu tarih, sadece bir doğumun yıldönümü değil, aynı zamanda dünya edebiyatında bir düşünce devriminin başladığı gün olarak da kabul edilir. Resmî bir bayram niteliği taşımamakla birlikte, edebiyat çevreleri, üniversiteler, kültür kurumları ve kitapçılar bu günü özel etkinliklerle kutlarlar. “Dünyanın en Arjantinli yazarı” kadar, “dünyanın en evrensel kör adamı” olan Borges’in düşünce dünyası bu günde yeniden dolaşıma girer.


Jorge Luis Borges Kimdir?

Jorge Luis Borges, 24 Ağustos 1899’da Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te doğdu ve 14 Haziran 1986’da Cenevre’de hayatını kaybetti. 20. yüzyılın en özgün ve en etkili edebi figürlerinden biri olan Borges, yalnızca Arjantin edebiyatının değil, dünya edebiyatının da köşe taşlarından biri kabul edilir. Kütüphaneler, aynalar, labirentler, sonsuzluk, zaman, kimlik, hafıza ve gerçeklik gibi temaları felsefi bir derinlik ve oyunbaz bir zarafetle işleyen Borges, özellikle kısa öykü türündeki ustalığıyla tanınır.

Ailesi, Avrupa kökenli, entelektüel bir soydan gelmekteydi. Annesi İngilizce öğretmeniydi, babasıysa psikoloji eğitimi almış bir yazardı. Borges bu çift dilli ortamda büyüdü ve çok genç yaşta Shakespeare ile Cervantes’i okuyabilecek düzeyde İngilizce ve İspanyolcaya hâkim oldu. Henüz dokuz yaşındayken Oscar Wilde’ın The Happy Prince (Mutlu Prens) adlı öyküsünü İspanyolcaya çevirmiştir.

Borges’in gençliği Avrupa’da, özellikle İsviçre ve İspanya’da geçti. Cenevre’deki eğitim yıllarında Fransızca ve Almancaya da hâkim oldu; burada Schopenhauer, Nietzsche ve Bergson gibi filozoflarla tanıştı. Daha sonra İspanya’da ultraísmo adı verilen avangart şiir hareketine katıldı. 1921’de Arjantin’e döndüğünde Buenos Aires’in edebi ve entelektüel çevrelerinde hızla tanındı. Ancak esas ününü, 1940’lı yıllarda yazdığı kısa öykü derlemeleriyle kazandı: Ficciones (1944) ve El Aleph (1949) edebiyat dünyasında birer dönüm noktası oldu.

Borges’in yazınsal evreni, yüzeydeki olaylardan çok zihinsel paradokslar, kavramsal oyunlar ve metafizik meselelerle örülüdür. Öyküleri, sıklıkla kurgu metinler, sahte kaynakçalar, hayali yazarlar ve icat edilmiş kitaplar içerir. Tlön, Uqbar, Orbis Tertius, Pierre Menard, Don Quijote’nin Yazarı, Babil Kitaplığı gibi metinlerinde gerçek ile kurgu, tarih ile efsane arasındaki sınır silikleşir. Borges’in edebiyatı, sadece bir anlatı sanatı değil, aynı zamanda bir düşünme biçimi hâline gelmiştir.

İronik bir şekilde, Borges’in görme yetisi zamanla azalmış, 1950’lerden itibaren neredeyse tamamen kör olmuştur. Ancak bu durum onun edebi üretkenliğini durdurmamış; aksine “görsel dünyanın kaybı, içsel bir evrenin derinleşmesine” vesile olmuştur. Kendisi bu süreci, “Tanrı bana hem kitaplığı hem de karanlığı aynı anda verdi” diyerek yorumlamıştır.

Yalnızca öyküleriyle değil, denemeleriyle de dikkat çeken Borges, dünya edebiyatının klasiklerini yorumlamış, edebi eleştiriyle metafiziği iç içe geçirmiştir. Şiirlerinde ise yaşlanma, ölüm, kaybolan zaman ve Tanrı’yla hesaplaşma gibi temalar daha belirgin biçimde yer alır. En sıkı okurlarının bile Borges’in hangi satırında düşünsel bir felsefe, hangisinde saf kurgu olduğunu tam olarak ayırt edememesi, onun en büyüleyici yanıdır.

Borges hiçbir zaman Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanamamıştır, ancak bu eksiklik, onun edebiyat tarihindeki yerini zedelemez. Aksine, Borges’in metinleri, ödüllerin ya da etiketlerin çok ötesinde, edebiyatı bir tür düşünsel keşfe dönüştüren eşsiz bir yazarlığın örneğidir.

Edebiyatta postmodernizmin öncüsü olarak da görülen Borges’in etkisi Italo Calvino, Umberto Eco, Paul Auster, Orhan Pamuk, Haruki Murakami gibi pek çok çağdaş yazara uzanır. Onun sayesinde, yazının sadece ne anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığı ve anlatının sınırlarının ne kadar zorlanabileceği de yeniden düşünülür hâle gelmiştir.


Dünden Bugüne Borges Günü

Borges Günü, ilk kez 2005 yılında Buenos Aires’te bir grup akademisyen ve kültür insanının girişimiyle gündeme geldi. Borges’in doğum tarihi olan 24 Ağustos’un “ulusal Borges günü” olarak ilan edilmesi önerildi. Arjantin hükümeti bu çağrıyı resmî olarak tanımasa da, kültürel hayatın içinde bu tarih bir gelenek hâlini aldı. Özellikle Buenos Aires’te, Borges’in doğduğu mahallede yürüyüşler yapılır, kitap okuma maratonları düzenlenir, onun sevdiği yazarlar ve müzikler eşliğinde etkinlikler gerçekleştirilir.

Borges Günü’nün giderek küreselleştiğini de söylemek mümkün. Madrid, Paris, İstanbul, Tokyo gibi şehirlerdeki edebiyat kulüpleri ya da üniversiteler Borges’in izini süren okuma geceleri, tartışma oturumları ve sanal sergilerle bu günü anmaktadır.


Borges Günü yalnızca Arjantin’de mi kutlanıyor?
Hayır. Başlangıçta Buenos Aires merkezli bir girişim olan bu anma günü, zamanla dünya çapında Borges okurları ve akademisyenler tarafından benimsendi. Üniversitelerde Borges seminerleri, kitap kulüplerinde okuma etkinlikleriyle birçok ülkede anılıyor.


24 Ağustos’un Borges için sembolik başka anlamı var mı?
Evet. Borges, 24 Ağustos 1899’da doğmuştur ve 1986’daki ölümünden sonra bu tarih onun “zamanla inatlaşan” yazarlığına atıfla daha da önem kazanmıştır. Borges’in yazılarında zaman, döngü, tekrar ve sonsuzluk temaları bu doğum gününü edebi bir metafora dönüştürür.


Borges Günü’nde ne tür etkinlikler yapılır?
Genellikle halka açık şiir okumaları, Borges’in kısa öykülerinden dramatizasyonlar, edebiyat atölyeleri, konferanslar ve tematik kitap fuarları düzenlenir. Buenos Aires’te bazı kütüphaneler Borges’in el yazmalarını sergiler.


Borges bu tür anmalara nasıl bakardı?
Muhtemelen ironik bir tebessümle yaklaşırdı. Kendi kişisel öneminden çok, kavramlara ve metinlere inanan Borges, yazar kimliğinden çok “bir okur” olarak anılmak isterdi. Ancak böylesi bir günün, okumanın metafiziğine kapı araladığı ölçüde hoşuna gideceği açıktır.


Borges’in edebî mirası neden hâlâ bu kadar canlı?
Çünkü Borges, hikâyeyi yalnızca bir olay dizisi değil, felsefi bir soru hâline getirmiştir. “Gerçek nedir?”, “Zaman nedir?”, “Ben kimim?” gibi temel soruları öykü formunda işleyerek, hem modern hem kadim olmayı başarmıştır. Onun edebiyatı, zamanla değil, zihinle yarışır.


Popüler Kültürde Borges

Borges, sayısız yazar, yönetmen, oyun kurucu ve müzik sanatçısına esin kaynağı olmuştur. Inception (Christopher Nolan) filmindeki rüya içinde rüya yapısı, Borges’in “El Sueño de Coleridge” adlı metninden izler taşır. Umberto Eco’nun Gülün Adı romanı, doğrudan Borges’e adanmış ve onun labirentsel kitaplığına selam durmuştur. Borges’in öykülerinde geçen sonsuz kütüphane, bilgisayar oyunlarında ve bilimkurgu dizilerinde defalarca yeniden kurgulanmıştır.


Genel Değerlendirme

Borges Günü, bir yazarı anmaktan çok bir zihinsel disiplini, bir okuma biçimini ve bir zaman algısını kutlamaktır. Borges’in düşünsel evreni, yalnızca Arjantin edebiyatını değil, Batı felsefesiyle Doğu mistisizmini de birleştiren eşsiz bir köprüdür. Onu anmak, bir yazarı değil, düşünmenin sonsuz katmanlarını anmaktır.


Velev’den İlgili Maddeler

EBEDİYET
PROUST GÜNÜ
FELSEFİ ZOMBİ
METEMPSİKOZ
KAFKA GÜNÜ