BELLEK – HAFIZA

Beynin en önemli niteliği, dışarıdan içeri bilgi alması ve bu bilgileri sonradan kullanmak üzere saklamasıdır. Dışarıdan beş duyu organı aracılığıyla, beyne sürekli bir bilgi aktarılır. En çok bilgiyi aktaran duyular, görme ve işitmedir. Beyinde bilgilerin depolanma işlevi bellek tarafından gerçekleştirilir.

Bellek, çevreden alınan bilgilerin ve günlük yaşantıda öğrenilen davranış kalıplarının kalıcılığını sağlar. Belek olmasaydı, her davranışı yeniden öğrenmek zorunda kalırdık ve hiçbir zaman gelişme gösteremezdik. Nasıl yaşayacağımızı öğrenemez ve hayata kalma şansımız olmazdı. İnsan var olduğu günden bugüne kadar bellek sayesinde bilgi birikimi yapmış ve insanlar bu birikim sonucu bugünkü uygarlık seviyesine gelmiştir ve her geçen gün biraz daha ilerlemektedir.

Bellek üç aşamadan oluşur: Kodlama, depolama, ara-bul- geri getir. İlk aşama kodlamadır. Kodlama, öğrenilen bir bilgi veya davranışın diğer öğrenilmiş yaşantılardan farklı olarak belirlenmesidir. Örneğin, gördüğümüz bir araç plakasını, diğer bilgilerden ayrı olarak kodlarız. Bu işlemden sonra kodladığımız bu bilgiyi depolarız. Herhangi bir zamanda bu plakayı hatırlamak istediğimizde, onu depoladığımız yerde bulup geri getiriyoruz. Bu son aşamaya da “ara-bul-geri getir” denilir. Eğer depoladığımız bilgiyi hatırlamıyorsak, onu unutmuşuzdur. Unutma, belleğin üç aşamasından herhangi birinde bir sorun yaşanması sonucu oluşur. Ya iyi kodlanmamıştır, ya depolarken bir sorun yaşanmıştır, ya da arayıp bulma aşamasında bir aksaklık meydana gelmiştir.

Öğrenme, beş duyu organıyla çevreden alınan uyarıların beyinde bazı işlemlerden geçirilerek ve tekrarlar sonucu oluşur. Öğrenmeyi bellekle bağlantılı bir kavramdır. Çünkü öğrenilen bilgiler bellek tarafından saklanır. Öğrenmenin doğrudan bir ölçümü yapılamamakta; ancak ortaya çıkan davranışlarla değerlendirilmektedir.

Her ne kadar çok sayıda belleğin var olduğu söyleniliyorsa da günümüzde uzmanların çoğunluğu genel olarak iki tür bellekten söz eder. Kısa süreli bellek ve üzün süreli bellek. Kısa süreli bellek, en çok 20–30 saniye içinde hatırlanması gereken bilgilerin tutulduğu alandır. Uzun süreli bellek ise, günler, aylar ve yıllar sonra hatırlanması gereken bilgilerin sakladığı yerdir.

“Kodlama, depolama ve ara-bul-ger getir” aşamaları her iki bellekte de yer alır. Örneğin, gördüğümüz araç plakasını kısa bir süre içinde hatırlayıp bir yere yazarsak, kısa süreli belleği kullanmış oluruz; ama birkaç gün sonra hatırlamak istediğimizde ise, uzun süreli belleği kullanmış oluruz.

Kısa Süreli Bellek

Kısa süreli bellekte çok sınırlı bilgi bulunmaktadır. Her gelen yeni bilgi, bir önceki bilgileri dışarı atar. Anlık kısa süreli bellek ve biraz daha uzun süreli bellek diye iki tür kısa süreli bellek olduğu ifade edilir. Anlık kısa süreli bellek, beyne gelen uyaranların birkaç saniye içinde hatırlanmasıdır. Örneğin, ilk defa gördüğümüz bir insanın yüzüne bakıp hemen yüzümüzü çevirdiğimizde, çok kısa bir süre o kişinin yüzü hayalimizde kaybolmaz. Sanki o yüzü görme süreci hala devam etmektedir. Fakat aradan geçen kısa süreden sonra yüze dair birçok şey unutulur.

Uzun süreli kısa bellek, çevreden alınan uyarıcıların biraz daha uzun bir süre hatırlanmasını sağlar. Örneğin beyne ulaşan bir telefon numarasının birkaç dakika sonra tekrar hatırlamasında biraz daha uzun süren kısa sürekli bellek kullanılır.

Alınan bilgiler önce kısa süreli bellekte işlenir, daha sonra gerekli görüldüğünde uzun süreli belleğe aktarılır. Kısa süreli bellekte bilginin daha uzun kalması, bilginin tekrar edilmesine bağlıdır. Eğer gelen bilgiye ihtiyaç duyulmuyorsa, bilgi tekrar ettirilmez ve unutulur. Yani bilgisayar gibi gelen her bilgi mekanik olarak belleğe alınmaz, kişinin ilgili ve ihtiyacına göre ayıklanır, düzenlenir ve uzun süreli bellekten getirilen eski bilgiler de eklenir, sonra depolanır.

Kısa süreli bellek ile ilgili aşamalar, şöyle açıklanır:

Kodlama: Çevremizde sınırsız sayıda uyaran vardır ve beynimize doğru akın eden çok sayıda bilgi vardır; ancak bu bilgilerin sadece bir kısmı alınır. Çevredeki olay ve bilgiler önce uygun duyusal kodla kısa süreli belleğe alınır. İşitsel uyaranlar, işitme ile ilgili kodla, dokunma ile ilgili uyaranlar tensel kodla algılanır. Kodlanan bilgiler olduğu gibi alınmaz, ihtiyaç, dikkat ve algı düzeyine göre bilgiler sadeleştirilerek alınır. Alınan bilgiler, uzun süreli belleğe aktarılmazsa unutur, yerine yeni bilgiler alınır.

Fotoğrafik bellek: Genel olarak insanlar gördükleri bir manzarayı kısa bir süre hatırlar ve bu hatırlama yüzeyseldir. Fakat bazı inanlarda olağanüstü bir fotoğrafik bellek vardır ve kısa bir süre baktıkları bir görüntüyü en ince ayrıntısına kadar hatırlayabilir. Bu bellek türüne otistik çocuklarda da rastlanır. Çocuk birkaç saniyelik süre içinde gördüğü bir manzarayı en ince ayrıntısına kadar resmedebilir. Bu yeteneği olan otistik çocuklar alışık oldukları ortamdaki en küçük değişimleri anında fark edebilirler. Örneğin, odasındaki panodan onlarca toplu iğne vardır. Çocuğun odada olmadığı bir zaman, bu iğnelerden biri alınırsa, çocuk iğnenin eksikliğini odaya ilk girişinde algılar.

Depolama: Kısa süreli bellete, bilgiler belli bir süre depolanır ve kısa bir süre içinde unutulur. Bilgiler ortalama 7 birimden sonra hatırlanmaz. Bazı insanlar 5 birimden sonrasını hatırlamazken, bazıları da 9 birime kadar belleğinde tutabilir. Kısa süreli belleğe gelen bilgiler gruplandırıldığında kalıcılık süresinde artış olur. Ayrıca buradaki bilgiler üzerinde düşünüldüğünde ve bu bilgiler tekrar edildiğinde hatırlanma süresi uzar. Tekrar çok olduğu zaman öğrenme gerçekleşir ve öğrenilen bilgiler uzun belleğe aktarılır; çünkü uzun belleğe gönderilen bilgiler önce kısa süreli bellekte işlenip sınıflandırıldıktan sonra uzun süreli belleğe gönderilir. Bu nedenle kısa sürekli bellek sürekli uyanıktır ve hareket halindedir.

Ara-bul- geri getir: Kısa süreli belleğe alınan bilgilerin herhangi arama işlemi gerektirmeden kullanıldığı sanılır; çünkü kişi bu bilginin farkındaymış gibi düşünülür. Oysa kısa süreli bellekte depolanan bilginin hatırlanması için, kişinin onu arayıp bulmasını gerektir. Bu işlem de gerekli bir süreyi gerektirir. Yapılan araştırmalarda, kısa süreli bellekte var olan bilginin çokluğuyla, kişinin istenilen bilgiyi hatırlaması arasındaki bir bağlantının olduğu saptanmıştır. Örneğin, rastgele dizilmiş 5 harfin hatırlanma süresi ile 7 harfin hatırlanma süresi arasında bir fark bulunmuştur. Yani 5 harfin hatırlanması 10 salise sürmüşse, 7 harfin hatırlanma 17 salise sürmüştür. Bu da gösteriyor ki, kısa süreli bellekte depolanan bilgi ihtiyaç duyulduğunda belli bir aramadan sonra bulunup getiriliyor.

Uzun Süreli Bellek

Öğrenilen bilgilerin depolandığı bellektir. 30 saniye sonrasında hatırlanan her bilgi uzun süreli bellekte depolanır. Buradaki bilgiler birçok etkene bağlı olarak farklı sürelerde korunmaktadır. Çok iyi öğrenilen ve sık olarak kullanılan bilgiler ömür boyu saklanırken, fazla ilgi çekmeyen ve az tekrar edilen bilgiler de birkaç saat içinde unutulabilir. Uzun süreli belleğin belli bir sınırı yoktur. Öğrenilen her bilgi burada muhafaza edilir ve istendiğinde hatırlanıp kullanılır. Bilgiler, protein sentez ile uzun süreli belleğe aktarılır.

Uzun süreli bellek ile ilgili aşamalar, şöyle açıklanır:

Kodlama: Dışarıdan insan zihnine gelen bilgiler bir kodlama işlemine tabi tutulduktan sonra bellekte depolanır. Duyu organlarıyla içeri alınan bilgiler ilgili duyusal kodla algılanır.

Sözlü iletişimde anlam en önemli kodlama aracıdır. Yapılan bazı araştırmalar bireylerin, dinledikleri cümlelerin anlamını kavradıktan sonra kelimeleri unuttuklarını; fakat kelimelerin oluşturduğu cümlenin temelinde yatan anlamı rahatlıkla hatırladıklarını göstermiştir (Sachs, 1967; Cüceloğlu, 1996).

İnsan belleği mekanik bir mekanizma olmadığı için gelen bilgiler olduğu gibi değil, kişi için ifade ettiği anlam kodlanıp alınır. Alınan bilgiler anlamlı olarak ilişkilendirilip kodlandığında daha uzun süre saklanır. Başka bilgilerle ilişkilendirilmeyen bilgiler daha çabuk unuturken, ilişkilendirilen bilgiler daha kolay hatırlanır. Örneğin, filiz adında biriyle tanıştığımızda, filizi “çiçek filizi” olarak düşünüp kodladığımızda daha kalıcı olur. Tanıdığımız bir başka filiz ismiyle ilişkilendirdiğimizde ve her iki filiz arasında benzer yönler düşündüğümüzde “filiz” isminin belleğimizde saklanma süresi daha da artar. Çoğu zaman gittiğimiz bir yolu öğrenmeye çalışırken, çevresinde bildiğimiz mağazalara veya belirgin noktalara olan yakınlığını düşünüp kodlarız.

Depolama: Çevreden alınan bilgiler, önce kısa süreli bellekte belli bir işlem sürecinden geçtikten sonra uzun süreli bellekte depolanır. Öğrenilen her bilgi ve yaşantı depolanabilir ve istendiği zaman hatırlanıp kullanılabilir. Depolanan bilgiler genellikle bellekte var olan eski bilgilerle ilişkilendirilir.

Bilgilerin uzun süreli bellekte depolanabilmesi için, o bilginin öğrenilmesi gerekir. Bunun için bilgi kodlandıktan sonra tekrarlanmalıdır; çünkü tekrarlanan bilgiler bellekte daha uzun süre kalır. Tekrar hem sesli hem de zihinde yapılır. Bilginin depolanma sürecinde aralıklı tekrar, sürekli tekrara göre daha kalıcıdır. Aralıklı tekrarlanan bilgiler, bellekte daha uzun süre kalır ve daha kısa sürede hatırlanır.

Ara-bul- geri getir: Uzun bellekte olan bilgiler kullanılacağı zaman aranıp bulunur. Bilgiyi hatırlayıp geriye getirme süreci belli bir zaman alır. Kimi bilgiler çok kısa sürede hatırlanırken, kimi de günler sonra hatırlanabiliyor. Bilginin hatırlama süresinin uzun veya kısa olması bellekteki aşamaların doğu işlenip işlenmediğine bağlıdır. Eğer kodlama, depolama ve ara-bul- geri getir aşamalarından herhangi birinde bir sorun yaşanırsa, bilginin hatırlanmasında aksaklıklar yaşanabilir.

Birçok bilgi ve olayı hatırlamaya çalışırız; ama ilk anda aklımıza gelmeyebilir. Belli bir süre belleğimizde onu aradıktan sonra buluruz. Hatırlamak isteyip de hatırlayamadığımız bazı bilgileri, aradan bir hayli zaman geçtikten sonra hatırlayabiliriz. Örneğin, sınavda sorunun cevabını, sınav bittikten sonra hatırlayan çok sayıda öğrenci vardır. Ara-bul- geri getir sürecinde bazen aksaklıklar yaşanabilir ve bellekte var olan bilgi istendiği zaman bulunmayabilir. Kimi bilgiyi de hatırlayabilmek için, bizi o bilgiye götüren ipuçlarını kullanırız. Örneğin, birinin ismini hatırlamaya çalışırız ama hatırlayamayız, bildiğimiz isimleri düşünmeye başlarız ve o isim aklımıza geldiğinde hatırlarız.

Bazı psikologlar, uzun süreli belleğin “anısal bellek” ve “anlamsal bellek” olmak üzere iki kısımdan oluştuğunu söylemekte, bazıları da “işlemsel bellek” adında üçüncü bir belleğin de eklenmesi gerektiğini ileri sürmektedir.

Anısal bellek: Kişisel bilgilerin yer aldığı bellek olduğu için otobiyografik bellek de denilir. Yaşantımızla ilgili bütün deneyimler, olaylar bu bellekte depolanır. Bizim için çok önemli olan olay ve bilgiler çok kolay ve kısa sürede hatırlanır. Anısal belleği anlamsal bellekten ayıran belirgin sınırlar olmadığı için her iki bellek arasında geçişler olabilir.

Anlamsal bellek: Bu bellekte hem sözel hem de görsel uyaranlar, önerme ağları ve şemalarla muhafaza edilir. Hatırlanmasında fazla güçlük yaşanmaz.

İşlemsel Bellek: İşlerin yapılışıyla ilgili bilgiler burada yer alır. Bilginin depolanması çok fazla tekrarı gerektirir; fakat istendiğinde çok çabuk hatırlanır. İşlemler yapılışı bellekte otomatikleştiği için fazla çaba gerektirmeden hatırlanır. Bu bellekte yer alan birçok işlem farkına varılmadan ve bilişsel bir çaba harcanmadan depolanır.


KAYNAKLAR

  1. Amerikan Psikiyatri Birliği, DSM-IV Tanı Ölçütleri, (Çev.: E. Köroğlu ve Ark.), Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2004.
  2. Babior, S., Goldman, C., Panik Atak, Endişe Kıskacından Nasıl Kurtulursunuz?, (Çev.: İpek van den Born), Kuraldışı Yayıncılıki İstanbul, 1999.
  3. Beck, A.T. & Freeman, A., Cognitive Therapy of Personality Disorders (pp. 333-358), The Guilford Pres, NewYork, 1990.
  4. Baymur, Feriha Balkış, Genel Psikoloji, (15. Baskı), İnkılâp kitabevi, İstanbul, 2004.
  5. Cüceloğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996.
  6. Dar Reuven, Greist, J.H., Behavior Treapy for Obsessive Copulsive Disorder, Psychiatric Clinics of Nort America, (15), 1992.
  7. Demirbaş, Hatice; Yıldırım, B. Doğan, Yatan Alkol Bağımlılarında Projektif Grup Çalışması,bagimlilik.net, 2007.
  8. Dökmen, Üstün, İletişim Çatışmaları ve Empati, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2005.
  9. Dünya Sağlık Örgütü, ICD-10 Ruhsal ve Davranışsal Bozuklukların Sınıflandırılması, (Çev.: F. Çuhadaroğlu, İ. Kaplan, G. Özgen, M.O. Öztürk, M. Rezaki, B. Uluğ), Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği Yay., Ankara, 1993.
  10. Eracar, Nevin, Art Terapi ve Yaratıcılık Eğitimi, Uludağ Üniversitesi, Bursa, 2004–2008.
  11. Freud, Sigmund, Beş Konferans ve Psikanalize Toplu Bakış, (Çev. Kâmuran Şipal), Cem Yayınları, İstanbul, 1996.
  12. Freud, Sigmund, Amatör Psikanalizi, (Çev. Kâmuran Şipal), Bozak Yayınları, İstanbul, 1974.
  13. Güleç, Cengiz, Psikiyatri ve Psikoterapilerin ABC’si, HYB Yayıncılık, Ankara, 2003.
  14. Gürün, O., A., Psikoloji Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İsatanbul, 1996.
  15. Hancı, İ. Hamit, Adli Tıp ve Adli Bilimler, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2002.
  16. Kiper, Cenk, Erken Boşalma Sorunu, Sertleşme Problemi, mutluinsan.com, 2007.
  17. Madi, Bülent, Öğrenme Beyinde Nasıl Gerçekleşir, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul, 2006.
  18. Maraş, İsmail, 100 Soruda Akupunktur, Anahtar Yayıncılık, İstanbul, 2006.
  19. NP Grup (Nöropsikiyatri Hastanesi), İlaç, Tanı ve Tedavi Rehberi, İstanbul, 2006.
  20. Ozan, Gönül, Cinayet ve Cinayet Suçluları, Adli Bilimler Dergisi 2(1), 2003.
  21. Özbey, Çetin, Çocuk Gelişiminde Yaşanan Sorunlar, İnkılap Kitabevi Yay., İstanbul, 2006.
  22. Özkan M., Hakeri, H., Ceza Hukuku ve Ruhsal Bozukluklar, Ankara, 2007.
  23. Öztürk, Orhan, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, 10. Basım, Ankara, 2004.
  24. Ulusoy, Murat, Vaginismus ve Hipnoterapi,com, 2006.
  25. Saygılı, Sefa, Ruh Hastalıkları ve Korunma Yolları, Baskı, Elit Yayınları, İstanbul, 2003.
  26. Shapiro, Patrisia Gottlieb, Çocukluk ve İlk Gençlik Depresyonu, (Çev.: Meral Kesim), Papirüs Yayınevi, Ankara, 1997.
  27. Tan, Oğuz, Takıntılar, Vaka Örnekleri ve Tedavi Yöntemleri, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004.
  28. C. Resmi Gazete, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Yayımlanma Tarihi: 12.10.2004, Sayı: 25611.
  29. C. Resmi Gazete, Türk Medenî Kanunu, Kanun No. 4721, Yayımlanma Tarihi: 08.12.2001, Sayı: 24607.
  30. Swedo, S. A., Leonard, H. L., Çocuktur Geçer, (Çev.: Nilgün Erzik), 3. Baskı, Epsilon Yayıncılık, İstanbul, 2003.
  31. sizofrenidostlari.com
  32. Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği, Uyuşturucuya Karşı Anne Baba Eğitimi (UKABE), ukabe.org, 2005.
WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com