AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞU

AYRILIK endişesi, çocuğun sevdiği kişi veya kişilerden, güven duyduğu ortamdan ayrılma durumunda kaygı duyması ve kaygısını çeşitli tepkilerle ortaya koymasıdır.

Ayrılık kaygısı bozukluğu, genellikle ilköğretim çağı (6-12) çocuklarında görülen bir problemdir. Altı yaşından önce ortaya çıkmayan bu kaygı, kız ve erkek çocuklarda eşit oranlarda görülür. Bozukluğun neden kaynaklandığı kesin olarak bilinmemektedir. Uzmanlara göre yetişkinlikte görülen panik bozukluğunun ve agorafobinin çocuklukta görülme biçimidir.

Ayrılık endişesi bozukluğu, agorafobi ile birçok ortak özellik taşır. Bu özelliklerin içinde evin güvenliğini terk etmeye karşı isteksizlik, sevilen kişilere zarar gelmesinden korkma, sosyal izolasyon, ayrılıklardan kaçınma ve panik semptomlar bulunur. Yapılan araştırmalarda, agorafobisi olan yetişkinlerin çocukluklarında ayrılık endişesi belirtilerini gösterdikleri tespit edilmiştir. Agorafobi ile ayrılık kaygısı bozukluğunun tedavi biçimleri de oldukça birbirine benzemektedir.

Okul fobisi de ayrılık endişesiyle ilişkili bir bozukluktur. Aslında okula karşı geliştirilen korku evden ayrılma korkusunun ta kendisidir; çünkü okul fobisinde çocuk, okula gitmeyi ve evden ayrılmayı reddeder, okula gitmediği zamanı ya evde geçirir ya da aile bireylerinden biriyle beraberdir.

Çocuk, ayrılmayı gerektiren durumlarda ağlayarak, bağırarak, yalvararak ayrılmayı reddeder. Evden ayrılırken evdekilerin başına kötü şeylerin gelebileceğini, kendisini sevdiği kişilerden ayırtacak felaketlerin yaşanacağını düşünerek kaygılanır. Okula veya herhangi bir yere yalnız giderse kaçırılacağını veya kaybolacağını sanır. Sık olarak ayrılmayla ilgili kâbuslar görür. Kimi çocuk yalnız yatmak istemez, ya anne babasıyla aynı yatakta ya da aynı odada yatmak için ısrar eder. Kendi evi dışında başka bir yerde yatmaya karşı isteksizlik gösterir. Evde yalnız kalmaktan korkar. Kendisi dışarı çıkmak istemediği gibi aile bireylerinin de dışarı çıkmasını istemez. Biriyle dışarıya çıktığında yanındakinin elini sıkı sıkıya tutar, eve dönünceye kadar kaygılı görünür. Dışarı çıkarsa kaza geçireceğine dair gerçek dışı endişelere sahiptir. Ayrılma durumlarında baş ağrısı, mide bulantısı, iştahsızlık, bayılma gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkar.

Ayrılık endişesi bozukluğuna yol açan etkenler kesin olarak bilinmemektedir; ancak bazı nedenler üzerinde durulmaktadır. Olası nedenler şöyle sıralanabilir: Ailede birinin ölümü veya hastalığı, sevilen bir hayvanın ölümü veya kaybolması, dışarıda yaşanan olumsuz deneyimler, kaza geçirme veya kazaya tanık olma, sevilen arkadaşın kaybolması veya kaçırılması, taşınma ve okul değiştirme, evde çok sık yalnız kalma, eve dönüşlerde evde kimsenin olmayışı, çocukluk döneminde kardeş ve arkadaş yoksunluğu, bozukluğun ailede görülmesi, deprem ve sel gibi doğal afetler vb.

AYRILIK KAYGISI BOZUKLUĞUNUN TEDAVİSİ
Ayrılık kaygısı bozukluğunda hem farmakolojik hem de psikolojik tedavi yöntemleri uygulanır. Psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte kullanıldığında iyileşme ihtimali yüzde 80’lere kadar yükselir. Daha çok davranış terapisi etkilidir. Kaygı giderici ilaçlar destek amaçlı kullanılır, özellikle kaygının yoğun olduğu durumlarda önerilir. Davranış terapisinde çocuğun bağlandığı kişiden uzaklaşması veya ayrılması aşama aşama gerçekleştirilir.

Tedavi sürecinde ailenin desteği zorunludur. Eğer ailede herhangi birinde ayrılık kaygısı bozukluğu görülürse, onun da tedavi görmesi gerekir. Tedavinin başlangıcında uzman doktorla görüşülerek, ilaç tedavisinin gerekip gerekmediği öğrenilmelidir. Eğer ilaç önerilirse, doktor tarafından doz ayarlaması yapılır ve ilacın etkileri takip edilir. Ayrıca çocuk için gerekli olan psikolojik tedavi başlatılır.

Aile çocuğun kaygısını inkar etmek veya önemsememek yerine kabullenmelidir. Örneğin, “gereksiz yere korkup bizi de uğraştırıyorsun” demek yerine, “korktuğunu biliyorum; ama biraz çaba gösterirsen bu korkularından kurtulursun” denilmelidir. Çocuğun endişeleriyle alay edilmemeli ve başka çocuklar örnek gösterilmemelidir. Örneğin, “cesaretsiz ve korkağın birisin, Ahmet’i biraz örnek al, o hiç bir şeyden korkmuyor,” vb. sözler kullanılmamalıdır. Çocuğun bu durumu yapısal bir korkaklıktan veya cesaretsizlikten kaynaklanmıyor; bilinmeyen bir nedenden dolayı ortaya çıkmış ve gerekli destekle üstesinden gelinebilir. Anne baba, şaka dahi olsa çocuğu terk edeceğine dair sözler kullanmamalı ve imalarda bulunmamalıdır.

Çocuk, uzun süre evde yalnız bırakılmamalı ve okul dönüşü evde birilerini bulmalıdır. Okula gitmeye karşı isteksiz davranırsa kaygıları geçinceye kadar okula kadar eşlik edilebilir ve okul çıkışında alınabilir. Bağlandığı kişi çalışıyorsa çocuktan gizli ayrılmamalıdır. Ayrılık zamanı yaklaştığında, gitmek zorunda olduğunu fakat işi bittikten sonra geri geleceğini söylemelidir. Dışarıya karşı korkuları yoğunsa, aşamalı olarak alışması sağlanmalıdır. Örneğin, çok yakın bir komşuya, markete ve park gibi yakın yerlere gitmesi sağlanmalı ve bu konuda cesaretlenmelidir. Zamanla daha uzak yerlere gönderilmelidir. Dış ortamlarda yürürken aralarında mesafe olmasına dikkat edilmelidir.

Eğer çocuğun ayrılmayla ilgili kaygıları somut korkulara dayanıyorsa, korku duyulan durumların ortadan kaldırılması gerekir. Örneğin, okul yolu güvensizse servisle okula gidip gelmesi sağlanmalıdır.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com