Denizin dibinden gelen bir nefes: Ama geleneği, kadim bir dayanıklılık sanatıdır.
Ama (海女), Japonya’da “deniz kadını” anlamına gelen, oksijen tüpü kullanmadan serbest dalışla denizden kabuklu deniz canlıları, inci, deniz kulağı (abalone) ve deniz yosunu toplayan kadınlara verilen isimdir. Bu kadınlar, özellikle Mie, Iwate ve Ishikawa gibi kıyı bölgelerinde yüzyıllardır varlığını sürdüren bir zanaatın, bir yaşam biçiminin taşıyıcısıdır. Ama geleneği, yalnızca bir geçim biçimi değil, aynı zamanda Japon deniz kültürünün, toplumsal cinsiyet rolleriyle çatışan matriyarkal bir örneği olarak dikkat çeker.
Ama dalgıçlarının izleri, Japon yazılı kaynaklarında 8. yüzyıla dek sürülebilir. Ancak tarihsel olarak daha da geriye uzanan bu meslek, uzun yıllar boyunca ataerkil Japon toplumu içinde kadınların ekonomik üretkenliğini ve bedensel dayanıklılığını sergiledikleri nadir alanlardan biri oldu. Dalarken yalnızca bir deniz şortu ve geleneksel bir başlık (tenugui) giyen bu kadınlar, nefeslerini iki dakikadan fazla tutarak 10–20 metre derinliklere dalabilmektedir. 20. yüzyılın ortasında Japonya’nın modernleşmesi ve turizmin etkisiyle bu gelenek popülerleşti, ama aynı zamanda otantik doğasını kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıya kaldı. Bugün Japonya’da yalnızca birkaç yüz aktif Ama kalmış durumda.
Ama kadınları neden yalnızca kadınlardan oluşur?
Kadınların erkeklere göre daha yüksek yağ oranına sahip olması, onları soğuk sularda daha dayanıklı kılar. Ayrıca geleneksel inançlara göre, kadının doğaya daha uyumlu olduğu düşünülür. Ama’lık, böylece kadınlara özgü bir zanaat hâline gelmiştir.
Ne tür deniz ürünleri toplanır?
Özellikle abalone (deniz kulağı), deniz kestanesi, istiridye, inci, yosun gibi deniz ürünleri toplanır. Bu canlıların bazıları Japon mutfağında çok değerlidir ve sürdürülebilir toplama teknikleri uygulanır.
Ama’ların günlük yaşamı nasıldır?
Sabah erken saatlerde denize açılır, öğleye kadar süren dalış seansları yaparlar. Ardından birlikte yemek yenir, ekipmanlar kontrol edilir. Günün sonunda kıyıdaki kulübelerde (amagoya) toplanıp sohbet edilir; bu kulübeler hem sosyal hem de mesleki bir alan işlevi görür.
Turizm bu geleneği nasıl etkiledi?
Bazı bölgelerde, Ama gösterileri turistik bir cazibe hâline getirildi. Bu da geleneksel becerilerin şov haline gelmesine ve işin doğallığının bozulmasına neden oldu. Ancak kimi topluluklar, bu geleneği korumak için dış etkilerle sınırlarını dikkatle belirliyor.
Bu mesleğin geleceği var mı?
Yaşlanan nüfus ve gençlerin ilgisizliği nedeniyle Ama’lık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Ancak bazı kadınlar, nostaljik bir ilgiyle bu geleneği yeniden canlandırıyor ve kültürel miras olarak aktarıyor.
Yasujiro Ozu ve Shohei Imamura gibi Japon yönetmenlerin bazı filmlerinde, kadın karakterlerin özverili emeğiyle birlikte denizle kurdukları bağda Ama geleneğinin yansımaları bulunabilir. Ayrıca Yukio Mishima’nın “The Sound of Waves” (Dalgaların Sesi) adlı romanında da Ama’lara gönderme vardır. Studio Ghibli’nin bazı eserlerinde de bu geleneğin izlerine rastlanır. Japonya’da bu kadınların estetik duruşu ve dayanıklılığı, birçok moda ve sanat projesine ilham vermiştir.
Ama geleneği, doğayla uyumlu bir yaşamın, kadın emeğinin ve bedensel direncin sembolüdür. Modern yaşamın dayattığı hız ve tüketim karşısında, denizle kurulan bu kadim bağ ve kolektif bilgelik, yavaş ve bilinçli bir yaşama davettir. Ama’lar, sessizce ama güçlü bir biçimde şunu söyler gibidir: Derinlik, yalnızca denizde değil, emekte de gizlidir.
► BUSHIDO
► BİLİNÇLİ TÜKETİM
► SHIBUI
► MİNDFULNESS
► FEMİNEN VE MASKÜLEN ENERJİLER