AKSA TUFANI

FİLİSTİNLİ direniş örgütü Hamas’ın silahlı kanadı olan İzzeddin Kassam Tugayları’nın, abluka altındaki Gazze Şeridi’nden İsrail’e yönelik başlattıkları operasyonun adı. Kamuoyunda “7 Ekim Saldırıları” olarak da biliniyor.

Bu eylem, Hamas açısından Gazze’nin yanı sıra Kudüs ve Batı Şeria’daki etkisini artırma ve Filistin hareketinin liderliğini ele alma adımı olarak da okunabilir.

Ne Oldu? Nasıl Oldu?
7 Ekim 2023 tarihinde paramiliter örgüt olan Hamas’ın İsrail’in geneline başlattığı roketli saldırılar, esir almalar ve infazların bütünüdür. Saldırılar Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları tarafından gerçekleştirildi. İsrail sokaklarında askerler ve çoğunlukla siviller hedef alındı. En az 300 İsrailli öldürüldü ve toplam 4 binden fazla kişi yaralandı. İsrail karşılık olarak Demir Kılıç operasyonunu başlatma kararı aldı.

“Yom Kippur”la Benzerlikleri ve Farklılıkları Ne?
7 Ekim saldırıları, 1973’te Mısır ve Suriye’nin ani bir hareketle başlattıkları ve savaşın ilk dönemlerinde önemli ilerleme kat ettikleri ‘Yom Kippur’ savaşının 50. yılında gerçekleşti. Hem sürpriz ve kapsamlı bir saldırı oluşu hem de İsrail’e yaşattığı şok açısından 7 Ekim saldırıları 1973 Yom Kippur Savaşı ile birtakım benzerlikler gösteriyor. Buna karşın bu iki olayı birbirinden ayıran bariz farklar bulunuyor. İlk olarak 1973’te savaşan taraflar devletlerdi. Bugün benzer bir güç simetrisi ve düzenli ordular yerine Hama ve İslami Cihad gibi devlet dışı aktörleri sahnede görüyoruz. Bununla bağlantılı olarak Mısır’ın 1973’teki askeri ilerlemesinden ve toprak kontrolünden farklı olarak Hamas stratejik bir ilerleme yerine toplu bir saldırı ile can kayıplarını artırma ve rehin alma odaklı bir saldırı gerçekleştirdi.

Mısır’ın aksine Hamas’ın belirli bir toprak parçasını ele geçirip kontrol etmek gibi bir olanağı, kabiliyeti ya da arzusu olmadığı görülüyor. 1973’te özellikle Mısır’ın amaç ve hedefleri oldukça netti. Kısmi bir başarı ile sonuçlanan harekatın sonrasında barış süreci başlamış ve Mısır, savaştan birkaç yıl sonra 1979’da İsrail’i tanıyan ilk Arap devleti olmuştu. Bu yönüyle 1973 Savaşı’nın barışa yönelik yolu kapatmadığı söylenebilir. Hamas’ın hedefleri sınırlı ve belirli bir eylem planının olmaması ve sivilleri de hedef alması ‘7 Ekim saldırılarının’ tarafları barış sürecine zorlama ihtimalini olanaksız kılıyor. 1970’lerde Filistin meselesi, Mısır açısından İsrail ile ilişkilerinin merkezinden koparmak istediği bir konu haline gelmişti. Hamas’ın ise böyle bir hedef ya da arzusu yok. Hamas’ın bizzat Filistinli siyasal bir aktör olması, Mısır’ın tersine Filistin davasının merkezine, hatta liderliğine yöneldiğini gösteriyor. Bu açıdan 7 Ekim saldırıları Hamas’ın Filistin hareketi içerisindeki rolü ve etkisi açısından da yeni bir sürece işaret ediyor.

Filistin Hareketi İçin Ne İfade Ediyor?
7 Ekim saldırıları Gazze’de organize edildi ve Hamas’ın liderliğinde, İslami Cihad’ın desteği ve katılımıyla gerçekleştirildi. Buna karşın Ramallah yönetimi ilk açıklamalarında saldırıların Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının gasp edilmesinin sonucu gerçekleştiğinin altını çizerek Filistinli gruplar arasında olası bir ayrımın önünü kesti. Hamas’ın aldığı bu inisiyatif, İsrail-Filistin meselesinin tarihi açısından en son halkayı temsil eden Mayıs 2021 olaylarından da bir farklılık gösteriyor. 2021 yılının mayıs ayında Kudüs çevresindeki Şeyh Cerrah mahallesinde başlayan politik mülkiyet davaları ve sonrasında Filistinliler ile yerleşimciler arasında patlak veren, önce Kudüs ve Batı Şeria’ya, sonrasında ise İsrail’in ‘Arap- Yahudi şehirlerine’ sıçrayan toplumlararası şiddet olayları Filistin aktivizminin aktörlüğünü Gazze’den uzaklaştırmıştı. Çünkü Gazze’nin, Batı Şeria, Kudüs ya da İsrail’in Arap-Yahudi şehirlerine kıyasla ‘homojen’ yapısı bu türden hareketlenmeleri mümkün kılmamıştı. Gazze’deki aktivizm, 2018 Büyük Dönüş Yürüyüşü örneğinde olduğu gibi işgalin ve ablukanın verdiği yoksunluk ve öfkenin mobilize edilmesi şeklinde tezahür etmişti. Batı Şeria ve Kudüs merkezli, kendisini ‘yerleşimcilik’ karşıtı konumlandıran bu yeni aktivizmin Ramallah tarafından mobilize edilen ya da yönlendirilen bir hareket olmadığının da altını çizmek gerekir.

Bu bakımdan 7 Ekim saldırılarını Hamas açısından Gazze’nin yanı sıra Kudüs ve Batı Şeria’daki etkisini artırma ve Filistin hareketinin liderliğini ele alma adımı olarak okuyabiliriz. Hamas’ın çağrıları şu ana kadar sınırlı bir yanıt bulsa da Hamas’ın bu yöndeki hamlesinin İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki askeri operasyonlarıyla dinamik bir ilişki içinde olduğunu vurgulamak gerekir. Bu yönüyle bu hamlenin nereye evirileceğini görmek için henüz erken. Ancak Gazze’deki mevcut şartlar içerisinde İsrail ile daha sert bir mücadele isteyen ve bu yönüyle zaman zaman Hamas liderliğine meydan okuyan İslami Cihad’ın Hamas’ın yanında aktif olarak yer alması Hamas’ın siyasal aktör düzeyinde Gazze’deki konumunu pekiştirdiğini gösteriyor.

Hamas Bu Saldırıyı Neden 7 Ekim’de Yaptı?
7 Ekim’in önemli tarihi tarafı var: Yom Kippur Savaşı’nın (1973 Arap-İsrail Savaşı veya Ekim Savaşı) ilk günü.

Arap ordularının, (Mısır ve Suriye) tarihlerinde ilk defa İsrail ile giriştikleri savaşta ilk defa senkronize bir şekilde profesyonel bir tarzda bir saldırı planlayıp, bunu icra ettikleri 1973 Arap-İsrail Savaşı’nın ilk gününde yapılan bu saldırı, kendi açılarından büyük başarılı bir tarih olan 7 Ekim’in seçilmiş olması belki birçok da sembolik unsurları içeriyor.

Az önce dediğim gibi, zaten verdirilen kayıplar itibarıyla Arap-İsrail mücadelesindeki çok önemli bir gün olarak ya da bir operasyon olarak ileride -kaldı ki bu kayıplar burada da kalmayacaktır, muhtemelen daha fazla da olacaktır İsrail açısından- önemli bir gün olarak İsrail siyasi tarihi açısından hatırlanacak.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com