ADALET (Alm. Gerechtigkeit; İng. justice)

BİR toplumda birey haklarını sağlama istemi. Hakkın egemen olması durumu.

Adalet herkese hak ettiğinin verilmesi dileği ve öngörüsü üzerine kurulmuştur. Bu yüzden onu hukukun amacı olarak görmek gerekir.

Adalet, en geniş bağlamda, hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir. Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır.

Adalet nasıl anlatılır?
Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Öte yandan, adalet insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir. Adalet; kısaca haklılık ve hakka uygunluktur. Öznel anlamda adalet, herkesin hakkını tanıma konusunda değişmez ve kesin istektir.

Adalet ve eşitlik ne demek?
Eşitlik, iki şeyin her yönden denk olması demektir. Adalet ise, her hak sahibine hakkını vermek ve haksızları cezalandırmak şeklinde tarif edilir.

Hukuk ve adalet ne anlama gelir?
1. (Birinci anlamda) adalet, pozitif hukukun onaylanmasını ve onun doğru bir şekilde uygulanmasını ifade eder. (Buna göre) hukukun belirlediği her şey uygulanmalıdır. Hukuk, ondan keyfi sapmalara karşı korunmalıdır.

2. Bunun dışında adalet, hukukun nihai amacını ifade eder. Bu bağlamda kavram, hiçbir istisna olmaksızın bütün hukuki iradelerin, tek bir temel ideye hizmet etmesi fikrini belirtir. (Bu noktada) bütün tarihsel kanunlar, bu temel ide ışığında değerlendirilmelidir. Bu ide, verili bir hukuki istemi, bir ilke olarak meşrulaştırdığımız veya yargıladığımız standarttır. Aşağıdaki tartışmada biz, adalet fikrinin özellikle bu ikinci anlamıyla ilgileneceğiz. Bu nedenle, hukuk ve adalet kavramlarını eleştirel olarak analiz etmeli ve onları birbirinden ayırmalıyız.

Adalet ve sorumluluk nedir?
Kamu görevinin yöneticilere yüklediği sorumluluk ise adalet ile anlamlı olmaktadır. Adalet ve sorumluluk birbirlerini tamamlayan ve gerek bireyin kendisi ile gerekse toplum ile ilişkisinde dengeyi sağlayan temel unsurdur. Adalet bir kuvvettir ve zulmün karşısında durulan sorumluluktan doğmaktadır.

Adaletin temel ilkeleri nelerdir?
Bunlar; şerefli yaşa, kimseye zarar verme, herkese payına düşeni ver, ilkeleridir. Kant’ın üzerinde durduğu üçüncü ilke herkese payına düşenin verilmesi, adaletle ilgili klasik tanımın bir tekrarından başka anlam taşımamaktadır. Adalet fikri, tabii hukuk düşüncesinde her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.

Adaletin unsurları nelerdir?
En yüksek erdem sayılan adalet, akıl ve vicdan unsurlarından oluşur. İlkel adalet, uygar adalet, denkleştirici adalet, dağıtıcı adalet, sosyal adalet, ilahi adalet gibi değişik türleri vardır. Birçok noktada eşitlik, ahlak, ölçülülük ve hakkaniyet kavramları ile kesişir.

Dini açıdan adalet nedir?
Adâlet, “davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak (Allah hakkında kullanıldığında ‘şirk koşmak’)” gibi mânalara gelen bir masdar-isimdir. Yine aynı kökten bir masdar-isim olan ve “orta yol, istikamet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” gibi mânalara gelen adl kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında âdil ile eş anlamlı olup aynı zamanda Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biridir.

Hak ve adalet arasındaki fark nedir?
Hak kavramı, hukukun temel kavramlarından birisidir. Hak, adalete ve doğruluğa saygıyı temel alan bir ahlak ilkesidir. “Kişiye hukuk düzeni tarafından tanınmış yetki, özgürlük, olanak” şeklinde de tanımlanabilir. Adalet: Kısaca, haklılık ve hakka uygunluktur.

Adalete aykırılık ne demek?
Adaletsizlik, adaletin olmama veya karşında olma durumunu ifade eder. Belli bir toplumda, belli bir tarihsel dönemde bir toplumsal olgunun haksız sayılarak kınanması tutumudur. Bu terim, belirli bir olayın, eylemin ya da daha geniş statükoya karşı referans olarak gösterilebilir.

Adalet kavramı ilk ne zaman ortaya çıkmıştır?
Adaletle ilgili ilk teoriler Devlet adlı eserinde Platon tarafından ve “Nicomachean Ethics” adlı eserinde Aristoteles tarafından ortaya konulmuştur.

Platon’a göre adalet nedir?
Platon, iyi ve mutlu bir yaşamı adil/doğru bir yaşamla, adil/doğru bir yaşamı da filozofça bir yaşamla özdeşleştirmiştir. Platon düşüncesinde adalet/doğruluk, herkesin kendi işini düzgün bir biçimde yaptığı, bir başkasının işine karışmadığı ideal bir polisde/kentte tecelli etmektedir.

Platon neyi savunuyor?
Platon, ideal bir devlet yapısı ve adalet anlayışı üzerine odaklanmıştır. “Devlet” adlı eserinde, bir devletin en iyi biçimi olarak düşündüğü “idealar devleti”ni ve adaletin önemini ele almıştır. Bu devlette adaletin, her bireyin yeteneklerine ve doğasına uygun bir iş yapmasıyla sağlanacağını savunmuştur.

Aristoteles’e göre adalet nedir?
Aristoteles’e göre adalet kavramı bütün diğer erdemleri içine alan ve yasalara itaatle ortaya çıkan en tamamlanmış ve en mükemmel erdemdir.

Adaletin sembolü nedir?
Adaleti temsil eden temel sembol, terazidir. Themis heykeli bir elinde terazi, bir elinde kılıç ve gözleri kapalı bir bayanı temsil etmektedir.. Kılıcı, teraziyi ve gözlerinin kapalı olmasını hukukun evrensel ilkelerine dayandırılmaktadır.

Adalet tanrıçası kimdir?
Justitia, Roma mitolojisinde adalet tanrıçasıdır. Yunan mitolojisinde Themis ve Mısır mitolojisinde Ma’at’a denk gelmektedir. Daha çok ahlaki değerlerle güçlendirilmiş bir adalet anlayışını betimlemektedir.

İlkel adalet ne demek?
Eski Yunan Filozoflarından önce insanlarda ilkel adalet anlayışının hakim olduğu söylenir. Kişisel öç bunun ilk adımı olarak görülür. İlkel çağda olaylara el koyabilecek üstün bir gücün olmaması öç alma olaylarını artırıyordu. Kişisel öç daha sonraları toplumsal öç alma aşamasına ulaştı.

Adalet türleri nedir?
Aristo adalet tanımının temel direği eşitlik düşüncesidir. Eşitlik değişik görünümler altında yaşamda gerçeklik kazanır. Bu görünümlere göre adalet değişik isimlerle karşımıza çıkar:

Dağıtıcı adalet, denkleştirici adalet, hakkaniyet ve sosyal adalet…

1-Denkleştirici Adalet
Özellikle bireyler arası eşya, mal ve hizmetlerin değiş tokuşunda uygulanır. Mal ve ediminin değerce eşitliğini ifade eder.

Eşitliğin bu biçimi herkese eşit olanın verilmesi formülünün uygulanması demektir. Bu tür adalette veren ve alan eşit olmalı, taraflardan biri diğerine üstünlük kurmamalıdır. Aksi halde başkasına ait bir şeye sahip olunur ve bu yüzden bozulan dengeyi sağlamak için tazminat ödenmesi, suçla ceza arasındaki denge hep denkleştirici adalet gereğidir.

2-Dağıtıcı Adalet
Denkleştirici adaletin düzenlediği konularda salt eşitlik, gerçek eşitlik olmayabilir. Örneğin, tazminat konusunda malın pazar fiyatına göre tazminatı saptamak adaletsiz olabilir. Malın kaybından dolayı mal sahibi değerin çok üstünde başka zararlara maruz kalmış olabilir. Bu da adaletsiz sonuçlar meydana getirir.

Herkese eşit olanın verilmesi, herkesin eşit işleme tabi tutulması bazı durumlarda eşitliği ortadan kaldırmaktadır. Zengin fakir ayrımı yapmadan herkesten aynı oranda vergi alınması adaletsizliğin ta kendisidir. İnsanlara yetenek ve topluma katkıları oranında dünya nimetlerinden yararlanacakları bir hukuk düzeni sağlanmalıdır.

3-Hakkaniyet
Nasfet, nesafet denkleştirici ve dağıtıcı adaletin eksikliklerini kapatır. Özellikle denkleştirici adalette kişilerin dış görünümleri, genel durumları arasında eşitlik uygulanması söz konusudur. Fakat adalet insanların bireysel özelliklerinin göz önünde tutulmasını ister.

Hakkaniyet, somut özellikler ve spesifik özellikler göz önünde tutularak adaletin uygulandığı eşitlik durumudur. Örneğin hakim denkleştirici adalet gereği cezayı verecektir. Dağıtıcı adalet gereği kusur, ihmal kasta göre alt ve üst sınırı saptayacaktır. Bununla da yetinmeyip suçlunun özel durumuna, cezaevinde kaldığı sürece ailesinin, çocuklarının psikolojik durumunu düşünüp hakkaniyeti uygulayacaktır.

4-Sosyal Adalet
Sosyal gerçeklikteki değişiklikler; yani sosyal, ekonomik, teknik olgular eşitlik düşüncesine yeni boyutlar getirmiştir.

Özgürlük ve eşitlik doğal hukukun temel kavramlarıydı; ve herkes özgür ve eşit olduğuna göre bundan daha akla uygun bir toplumsal analiz ve kurum düşünülemezdi. Neredeyse dünya sorunsuz haldeydi ve herkes mutluydu.

Teoriye dayalı tek yönlü açıklama; gelişen sosyal gerçeklik karşısında maalesef yetersiz kalmıştır. Sanayi devrimi, çalışanlar kitlesini doğurdu. Fabrikalarda çalışabilmek için şehirlere göçler başladı. İşçi çok, iş azdı. Arz talep prensibi etkili oldu. Karın tokluğuna, saatlerce çalışma toplum yaşamının genel durumu oluşturmuştu. Durumdan yararlanmak isteyen sanayiciler çok güç koşullar ileri sürerek sözleşme serbestisi çerçevesi içinde sorunları çözüyordu. Taraflar görünürde yasal olarak eşit ve özgürdü.

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com