Eski diplomat İmdat Öner, asistanı olduğu Marco Rubio’yu anlattı

Trump'ın kabinesinde dışişleri koltuğuna oturması beklenen Marco Rubio, dünyada en çok merak edilen isimlerin başında geliyor. ABD dış politikasını yönetecek Rubio'un Türkiye'ye bakışı ve Erdoğan karşıtlığı da sır değil. Eski diplomat İmdat Öner, doktora yaparken bir dönem asistanlığını yaptığı ve yakından tanıdığı Marco Rubio'yu Velev okurları için anlattı...

Donald Trump’ın ABD başkanlık koltuğuna yeniden oturmasının ardından ekibi de yavaş yavaş şekilleniyor. Trump’ın şu ana kadar duyurduğu isimler arasında en çok merak edilen ve tartışılanlardan biri de Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturması beklenen Marco Rubio. Trump’ın “şahin” olarak nitelenen kabinesinde dünyanın dikkatle izlediği koltuğa oturursa Rubio, başkanla birlikte ABD’nin dünyadaki politikasını belirleyen en önemli isimlerden olacak.

Tüm dünya Rubio’yu merak ederken, onun Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkındaki düşünceleri de kamuoyuna belirli ölçüde yansıdı. Eski açıklamaları, imzalanması için öncülük ettiği mektuplar ve verdiği bazı görüntüler, seçimleri Trump’ın kazanmasına sevinen iktidar yandaşlarının uykularını kaçırtacak cinsten.

Velev olarak Marco Rubio’yu çok yakından, bir dönem asistanlığını yürüten eski dışişleri personeli, diplomat ve siyasi analist İmdat Öner’le konuştuk. Öner, doktorasını yaparken Rubio’yla hem yakından çalışmış bir isim hem de siyasi analizleriyle son dönemde öne çıkan geleceği parlak bir akademisyen. Türkiye’nin Venezüela-Karakas Büyükelçiliği’nde 2014-2016 yılları arasında diplomat olan, halen Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD) Jack D. Gordon Enstitüsü’nde siyasi analist olarak çalışan Öner, “tanıdığı” Marco Rubio’yu Velev okurları için anlattı.

Öner, “Rubio’nun ABD Senatosu tarafından onaylanması halinde, ülkenin en üst düzey diplomatı olarak görev yapacak ilk Hispanik kökenli kişi olacak olması, hem Latin Amerika bölgesi hem de ABD’deki yerleşik Latinolar için heyecan verici bir gelişme” diyor. Rubio’nun Trump’ın basına da yansıyan “şahin” kabinesinden ayrıştığını kaydeden Öner, ” Özellikle Trump’ın kabinesine seçtiği bazı alakasız veya tamamen MAGA çizgisindeki isimlerle karşılaştırıldığında, Rubio’nun bu görev için profesyonel bir aday olduğu görülüyor” yorumunu yapıyor.

İmdat Öner’in ufuk açıcı cevaplarıyla dünyanın en çok merak ettiği isimlerden biri olan Marco Rubio’yla dünyayı neler bekliyor? AKP ve Erdoğan yandaşları Trump’un seçilmesine sevindiler ancak Rubio onları şaşırtır mı? Okurlarımızı Türkiye medyasında, Marco Rubio’yu bu kadar yakından tanıyan bir isimle yapılmış ilk röportajla başlaşa bırakıyoruz…

Marco Rubio (Fotoğraf: Eva Marie UZCATEGUI / AFP)

Öncelikle paylaşmış olduğunuz bir X gönderisinden başlayalım. Herkesin ABD seçimlerini ve muhtemel Trump kabinesini tartıştığı bir zamanda, Dışişleri Bakanı olacak Marco Rubio ile kişisel tanışıklığınıza değinmişsiniz. Rubio ile nasıl tanıştınız ve nasıl bir ilişkiniz oldu?
Marco Rubio’yu, Florida’da senatör olarak seçildiği dönemden itibaren yakından takip etmekteyim. Venezuela’da görev yaptığım süre boyunca, Latin Amerika’ya ve özellikle Venezuela’ya dair yaptığı açıklamaları izledim. Rubio, Küba ve Venezuela’ya yönelik yaptırım politikalarının şekillendirilmesinde her zaman etkili bir figür olmuştur.

RUBİO İLE NASIL TANIŞTI?

Kişisel olarak tanışıklığım ise, Florida International University’de doktora yaparken, Küba kökenli bir akademisyenle birlikte verdiği uluslararası ilişkiler dersinin asistanı olarak görevlendirilmemle başladı. Bir eğitim dönemi boyunca kendisiyle çalışma fırsatım oldu. Hem ders sırasında hem de dışında, Latin Amerika ve genel dünya politikalarına ilişkin görüşlerini dinlemek benim için oldukça değerli bir deneyimdi.

Tanıdığınız ve takip ettiğiniz Marco Rubio’yu nasıl anlatırsınız?
Marco Rubio, ABD Senatosu’nda Dış İlişkiler ve İstihbarat gibi önemli komitelerde görev alarak, birçok küresel mesele ve bölge hakkında derin bilgi birikimi edindi. Onun dış politikaya ilişkin tecrübelerini ve analizlerini gözlemleme fırsatına sahip oldum; öğrenciler de onun bilgi birikiminden ve küresel sorunlara yönelik yaklaşım tarzından büyük ölçüde etkileniyordu. Rubio’nun ABD Senatosu tarafından onaylanması halinde, ülkenin en üst düzey diplomatı olarak görev yapacak ilk Hispanik kökenli kişi olacak olması, hem Latin Amerika bölgesi hem de ABD’deki yerleşik Latinolar için heyecan verici bir gelişme.

‘KÜRESEL MESELELERE DAHA MÜDAHALECİ’

Rubio, Cumhuriyetçi Parti içinde dış politikaya yönelik “şahin” bir tutum sergileyen isimlerden biri olarak bilinir ve bu yönüyle Trump ve MAGA hareketinden ayrışır. Rubio, küresel meselelere karşı daha geleneksel ve müdahaleci bir yaklaşımı benimserken, Trump’ın dış politikası ise genellikle yurt dışındaki askeri müdahalelerden kaçınmaya odaklanmıştır. Trump, bu dönem de savaşları sona erdirme vaadiyle kampanya yürütmekte. Bu bağlamda, Rubio’nun adaylığı, özellikle Trump’ın müdahaleci olmayan dış politika çizgisine sıkı sıkıya bağlı olan kesimlerden bazı tepkiler aldı. Rubio’nun olası İran’a yönelik yeni yaptırımlar, Venezuela üzerindeki baskının artırılması veya ABD’nin Küba politikasının yeniden şekillendirilmesi gibi müdahaleci adımlarına Trump’ın ne ölçüde alan tanıyacağı ya da Rubio’nun yalnızca Çin’e odaklanmak zorunda kalıp kalmayacağı, ilerleyen günlerde netleşecek.

‘CUMHURİYETÇİ PARTİ DIŞINDAKİ ÇEVRELERDEN DE DESTEK BULDU’

Rubio’nun bu pozisyona seçilmesi, Cumhuriyetçi Parti’nin dışındaki çevrelerce de destek buldu. Özellikle Trump’ın kabinesine seçtiği bazı alakasız veya tamamen MAGA çizgisindeki isimlerle karşılaştırıldığında, Rubio’nun bu görev için profesyonel bir aday olduğu görülüyor. Dışişleri Bakanlığı’ndaki diplomatlar için de bir rahatlama sağlayacağını düşünüyorum; bu durum, örneğin Savunma Bakanlığı’na getirilmesi planlanan eski Fox sunucusuyla kıyaslandığında daha da belirgin hale geliyor.

Marco Rubio (Fotoğraf: Ryan M. Kelly / AFP)

Diyorsunuz ki, “Erdoğan’ı bu kadar sert tonda eleştiren az sayıda Amerikalı temsilci var. Ankara’yı zor bir süreç bekliyor.” Bunu biraz açar mısınız?
Rubio’nun dış politikada sergilediği şahin duruşunun yanı sıra, insan hakları ve demokrasi konularında da son derece açık sözlü ve net bir tavrı var. Çin, Rusya, Venezuela ve İran gibi otoriter rejimlerin liderlerine karşı sert söylemleriyle tanınıyor. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter çizgisine de çeşitli defalar açıkça karşı çıktı. Amerikalı birçok siyasetçinin Erdoğan ve AKP iktidarı hakkında eleştirileri olduğunu biliyoruz; ancak, Temsilciler Meclisi üyeleri ve senatörler arasında, Rubio’nun sergilediği kadar net bir duruş sergileyen çok az kişi bulunuyor. Rubio, İstanbul seçimlerini yenileme girişimleri nedeniyle Erdoğan’ı otokratik olmakla suçladı, Osman Kavala ve diğer siyasi tutukluların serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Yaklaşık üç yıl önce Erdoğan hükümetinin insan hakları ihlalleri ve muhaliflere yönelik baskı politikalarına karşı Senato’da ağır eleştiriler içeren bir mektubu organize etmişti. Rubio’nun Türkiye’nin Suriye’deki YPG’ye karşı yürüttüğü askeri operasyonlara karşı durduğu biliniyor ve bu tutum, bahsi geçen mektupta da dile getirilmişti.

Marco Rubio (Fotoğraf: Depo Photos)

Türkiye’nin Venezuela ile sürpriz bir şekilde başlayan akçalı işlerine karşı da sert tutum sergiledi. Örneğin, Erdoğan yönetimini Venezuela’daki iktidarla usulsüz şekilde altın ticareti yapmakla suçlayarak, bu altınların çalındığını ileri sürdü ve ABD yönetimini Türkiye’ye baskı yapmaya çağırdı.

‘ANKARA İÇİN KÖTÜ BİR HABER’

Ayrıca Rubio, 2019’da Kongre tarafından onaylanan Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası’nın (EastMed Yasası) mimarlarından biri olarak bilinir. Bu yasa, ABD, Yunanistan ve Kıbrıs arasındaki siyasi, enerji ve askeri ilişkileri güçlendirmeyi amaçlıyordu. ABD, bu yasa ile Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Rumlardan yaba tavır aldı. Rubio’nun göreve gelmesi ile Amerika’nın Yunanistan ve Kıbrıs ile daha derin bir iş birliğine yöneleceğini söyleyebiliriz. Bu da Ankara için kötü bir haber.

‘OTORİTER EĞİLİMLERE KARŞI’

Rubio’nun diplomatik gerekçelerle Ankara’ya karşı bir nebze yumuşamasını bekleyebiliriz. Ancak, genel anlamda Erdoğan ve iktidarına yönelik eleştirel tutumunun süreceği kanaatindeyim. Rubio’nun insan hakları ve demokrasi konularındaki net tavrı, Erdoğan’ın otoriter eğilimlerine karşı gösterdiği eleştirilerin uzun vadede de devam edeceğine işaret ediyor.

ABD seçimlerinde Trump’ın seçilmesi AKP’yi ve AKP’ye yakın olan çevreleri çok sevindirdi. Gerçekten -hala- sevinmeliler mi?
Erdoğan ve AKP’nin, Harris ve Trump arasında Trump’a yönelik bir eğilim sergilediği bilinen bir gerçek. Erdoğan, geçmişte kişisel düzeyde yakın bir ilişki kurduğu Trump ile yeni dönemde de iş birliğini sürdürmeyi umuyor olabilir. Ancak Trump’ın Dışişleri Bakanlığı için Marco Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanlığı için Michael Waltz’ı aday göstermesi, Erdoğan’ın bu beklentilerini zora sokabilir. Her iki isim de bilinen Erdoğan karşıtları arasında yer alırken, Trump’ın Ulusal İstihbarat Direktörlüğü pozisyonu için düşündüğü Tulsi Gabbard gibi diğer kabine üyeleri de Türkiye’ye mesafeli isimler arasında sayılıyor.

‘TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNİ NE BEKLİYOR?’

ABD’de dış politikanın ana hatlarını Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanlığı belirlediğinden, bu pozisyonlara Türkiye’ye soğuk yaklaşan isimlerin atanması halinde, Trump yönetiminde Türk-Amerikan ilişkilerinin daha sorunsuz ilerlemesini bekleyenler hayal kırıklığına uğrayabilir. Biden döneminde İsveç’in NATO üyeliği ve Ukrayna meseleleri etrafında kısmen toparlanan ilişkiler, Trump’ın öngörülemez karakteri ve yönetimi altında daha çok maddi çıkarlar ve stratejik pazarlıklar temelinde yeniden şekillenecek. Bu durum, Türkiye-ABD ilişkilerinde kırılgan bir dönemi beraberinde getirebilir.

Türk-ABD ilişkilerinde en önemli ve çözüm bekleyen temel sorunlar neler? Nasıl çözülebilir?
Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönmesi, özellikle dış politika açısından yeni bir öngörülemezlik dönemi yaratabilir. Erdoğan, Trump ile kişisel ilişkilerine güvense de, çıkar çatışmalarının olduğu noktalarda bu ilişkinin nasıl sonuçlandığını ilk döneminde deneyimlemişti.

Marco Rubio (Fotoğraf: Andrew CABALLERO-REYNOLDS / AFP)

Trump’ın ilk döneminde, özellikle Suriye’nin kuzeyine yönelik politikalarda yaşanan değişiklikler, ABD-Türkiye ilişkilerini zor bir noktaya taşımıştı. Ankara’da, Trump’ın ikinci dönemiyle Washington’ın Suriye politikasını gözden geçirebileceği beklentisi olsa da, Pentagon’un bu konuda sert bir tutum sergilemesi ve Trump’ın Suriye’den tamamen çekilip çekilmeyeceği konusunda belirsizlik devam ediyor.

NASIL BİR STRATEJİ İZLEYECEK?

Trump’ın İsrail’e ve Başbakan Netanyahu’ya Biden yönetiminden daha fazla destek vereceği öngörülüyor. Trump ve Netanyahu arasında özel bir siyasi ilişki modeli bulunuyor, bu da Türkiye’nin dış ilişkilerinde nasıl bir strateji izleyeceğini merak konusu yapıyor. Ankara, Hamas’a yönelik mevcut politikasını sürdürmeye devam ederse, Erdoğan ve Trump arasında gerginlik yaşanabilir. Ayrıca, ABD ile İran arasında yaşanacak olası bir gerilim, Türkiye’yi daha da zor durumda bırakabilir. İran’a askeri müdahale ihtimali, Ankara’nın bölgedeki stratejik pozisyonunu daha karmaşık hale getirebilir.

Daha önce de belirttiğim gibi, Rubio’nun Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ilişkileri, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de farklı sınamalarla karşı karşıya bırakabilir. Rubio, özellikle bölgedeki stratejik denklemleri şekillendirme noktasında Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a olan yakın duruşuyla dikkat çekiyor. Bu ilişkiler, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji ve güvenlik politikalarını etkileyebilir ve Türkiye’yi hem NATO içindeki hem de bölgedeki çıkarlarını koruma adına zorlu bir pozisyona sokabilir.

Marco Rubio ve Enes Kanter Freedom

Rubio üç yıl önce Erdoğan hükümetinin insan hakları ihlallerine ve muhaliflerine yönelik takibatlarına ağır eleştiriler getiren, Senato’nun yarısından fazlasının imzaladığı bir mektuba bizzat öncülük etmişti. Mektupta hak ihlallerine değinirken özellikle NBA yıldızı Enes Kanter ismine yer vermiş, birlikte fotoğraf da çektirmişti. Bugüne bakan yönüyle nasıl değerlendirirsiniz?
Rubio’nun Küba’dan kaçıp gelen bir ailenin çocuğu olması, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan insan hakları ihlalleri ve demokratik gerileme konularına duyarlılığını anlamak açısından önemli bir faktör. Kendisinin bu meselelere, kendi geçmişiyle paralellik kurarak yaklaşması oldukça doğal bir durum. Bu bağlamda, farklı diaspora gruplarının, insan hakları temelli olarak Rubio ile ilişki geliştirmeye çalışması da bilinen bir gerçek.

‘İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ DAHA ÇOK GÜNDEME GELECEK’

Rubio’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde, insan hakları ve demokrasi konularının Ankara-Washington ilişkilerinde daha fazla gündeme gelmesi beklenebilir. Türkiye’deki iç gelişmeler ve bölgesel insan hakları meseleleri, Rubio’nun dış politika yaklaşımını şekillendirebilir ve bu konuların ikili ilişkilerde daha ön planda olmasına neden olabilir.

Trump ve Marco Rubio (FOTOĞRAF: ANGELA WEISS / AFP)

Marco Rubio’nun dışişleri bakanlığı koltuğunda oturduğu bir Trump yönetiminin İsrail ve Filistin politikası ne olur
Trump yönetiminin İsrail’e yönelik tavrının, seçtiği kabine üyelerinden de anlaşılacağı üzere, Filistin konusunda son derece sert olacağını söyleyebiliriz. Biden yönetimi, ateşkes ve esir takası anlaşmalarını sağlama çabasında pek başarılı olmasa da en azından diplomatik girişimlerde bulunmuştu. Ancak, Trump yönetiminde bu çabaların yerini, İsrail’in elini güçlendiren ve daha agresif bir politika izleyeceğini tahmin ediyorum.

ORTADOĞU VE İSRAİL POLİTİKASI NE OLACAK?

Rubio da İsrail’in Gazze’deki operasyonlarına karşı genellikle sert bir tutum sergiledi. 2023 yılında bir aktiviste ateşkesi desteklemediğini ve Gazze’deki Filistinli ölümlerinin “tamamen Hamas’ın suçu” olduğunu ifade etmişti. Trump’ın Filistin yanlısı yabancı öğrenci protestocuları sınır dışı etme önerisini destekleyen Rubio, bu öğrencilerin “uslu durmaları” gerektiğini savunmuştu. Ancak Nisan ayında Rubio, Trump’ın dış politika yaklaşımına daha yakın bir çizgi izleyerek, İsrail’e acil finansman sağlayan bir pakete karşı oy kullandı. Bu tutum, Rubio’nun İsrail’e desteğinde, daha pragmatik bir esneklik sergilemeye başladığını gösteriyor.

Dünyayı ilgilendiren Çin ve Avrupa’yı da yakından ilgilendiren Ukrayna Savaşı konusunda Rubio’nun yaklaşımı ne olur?
Rubio, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğünü Rusya’ya karşı verdiği savunma savaşında destekledi. O dönemde, Rusya Devlet Başkanı Putin’i “katil” olarak nitelendirmiş ve akıl sağlığını sorgulayan açıklamalarda bulunmuştu. Rusya’nın işgalinin hemen ardından, Şubat 2022’de Senato’da Ukrayna’nın savunma kabiliyetlerini artırmayı ve Rusya’ya yaptırımlar uygulamayı amaçlayan bir yasayı destekleyerek ortak sponsor oldu.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

Ancak, Rubio Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşın artık bir çıkmaza girdiğini düşünüyor. Rusya’yı ABD güvenliğine bir tehdit olarak gören ve Ukrayna’nın bağımsızlığını destekleyen Rubio, Kiev’in savaşı bitirmek için müzakere etmesi gerektiğini belirtti. Ona göre, Rusya’nın elinde çok fazla kaynak, silah ve asker bulunuyor ve bu da ağır kayıplara rağmen savaşın sürmesini mümkün kılıyor. En son Nisan ayında yapılan oylamada Ukrayna’ya askeri yardım paketine karşı çıkan 15 Cumhuriyetçi senatörden biri oldu. Bu bağlamda, Rubio’nun başlardaki net Ukrayna yanlısı tutumunun, Trump yönetiminin izleyeceği çizgiyle daha uyumlu hale gelebileceğini ve yumuşayabileceğini düşünüyorum.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com