Ergun Babahan: Türkiye’nin geleceği karanlık; Bangladeş olma yolunda ilerliyor

8 yıldır Kanada'da yaşayan gazeteci Ergun Babahan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'yi üzerinde sadece şortu ve küçük bir çantayla terk etmişti. Kanada'da Fransızca öğrenen Babahan, artık Türkiye'yi özlemediğini söylüyor. Babahan'a göre Türkiye'nin geleceği karanlık: "Bangladeş olma yolunda ilerliyor."

Gazeteci Ergun Babahan (Fotoğraflar: Mehmet Demirci)

Uzun yol seyahatlerinin en güzel tarafı, güzergahınız üzerinde sayısız tanıdığa “bir merhaba” demek olabilir. Geçtiğimiz on gün boyunca Amerika’nın doğu sahil hattı boyunca uzun bir yol seyahati yaptım fakat hızımı alamayarak kendimi birkaç günlüğüne Montreal’de buldum.

Montreal kendine has dinamiği ile sıra dışı bir şehir. Acaba Montreal’de kimi aramalıyım derken; bir dönem Türkiye’nin en büyük gazetelerinden Sabah Gazetesi’nin yayın yönetmenliği yapmış, yazdıkları yüzünden kimilerinin nefretini kimilerinin ise sevgisini kazanmış fakat ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranabilmiş gazeteci Ergun Babahan aklıma geldi ve aradım. Meşhur North Dame Kilisesi önünde buluşup kahve içmek için bir yerler ararken görkemli bir binanın önünden geçtik. Ve bu binanın merdivenlerinde Babahan’ın fotoğraflarını çekmek için birkaç dakikalık bir fotoğraf molası verdik. Babahan, bu devasa yapının Temyiz Mahkemesi olduğunu ve adalet dağıttığını söyleyecekti, fotoğraf çekiminin ardından. Sürgünde Fransızca öğrenen tecrübeli gazeteci Babahan’ı elindeki, “LeDovier” gazetesi ile fotoğrafladım. “LeDovier” neredeyse 120 yıldır yayın yapan ve Monrtreal’in en önemli gazetelerinden biri. Sözcük anlamı ise “Görev”.

Ağustos’un 17’sinde Kanada’daki 8 yılını dolduran Babahan, sürgünde olmanın çok da can sıkıcı bir durum olmadığını düşünüyor: “Türkiye’den 20 Temmuz’da çıkmıştım. Önce Yunanistan’a ardından Belçika’ya gittim. Biraz tatil havasında yola çıkmıştım. Küçük bir çantam ve üzerimde şort vardı. Hatta hiç unutmuyorum Brüksel’e vardığımda hava çok soğuktu. Üst baş bir şeyler almak için alışveriş bile yaptım. Ardından Amerika’ya daha sonra da Montreal’a geçtim. İlk birkaç yıl kışlar gerçekten soğuktu ama ona da alıştım. Fransızca öğrendim, gazetecilik yaptım. 8 yıl iyi geçti.’’

15 Temmuz’da birçok gazeteci dostuyla görüştüğünü hepsinin kendisine yurtdışına çıkması için telkinde bulunduğunu anlatan Babahan, Bodrum gümrüğünden çıkarken kapıdaki görevlinin kendisinden memur olmadığına dair bir belge getirmesi gerektiğini gülerek anlattı.

‘REJİM, ÇÜRÜME BAŞLAMASINA RAĞMEN GEMİYİ YÜZDÜRÜYORDU’

Türkiye’ye dair bir umudunun olmadığını, rejimin ülkeyi her geçen gün uçuruma bir adım daha da yaklaştırdığını belirten Babahan, “Cumhuriyet rejiminin eleştirilecek yanları çok fakat Mustafa Kemal çarpık da olsa; diyanet, katı laiklik gibi fikirleri ve seküler sistemin elit okul ve kurumları vasıtasıyla batıya eklemlenmiş Türkiye Cumhuriyeti çürüme başlamış olmasına rağmen ülkeyi yüzdürüyordu.” ifadelerini kullanıyor.

Babahan, “AKP-MHP koalisyonu Türkiye’de eğitimi yok etti. Petrol zengini Arap ülkelerini bir kenara bırakırsak, Türkiye; Bangladeş, Pakistan gibi bir yer oldu. Bir çeşit ilkellik hâkim durumda ve Türkiye bu ilkellikte o ülkelerle birleşerek çağı ıskalıyor” şeklinde konuşuyor.

‘ÜLKENİN GELECEĞİ KARANLIK’

Türkiye’yi içi çürümüş bir ağaca benzeten Babahan, “Türkiye kendisini çok önemli ve güçlü görmesine rağmen aslında içi çürümüş büyük bir ağaç gibi. Dışarıdan bakılınca güçlü etkili ama sadece kendi vatandaşına karşı. Türkiye, batı dünyasının ciddiye aldığı bir ülke de değil artık. Ülkenin geleceği karanlık. Bangladeş’in iyi hallisi olma yolunda ilerlemeye devam ediyor” diyor.

Babahan, “Türkiye’yi özlüyor musunuz” sorusuna ise “Özlemiyorum! Eskiden Bodrum’u severdim ama son yıllarda orası da bozuldu. Yunan adaları daha tercih edilir bir durumda. Hala eski saflığını koruyor. İstanbul’da ne varsa Bodrum’a da onu getirmişler. İtalyan ya da Fransız mutfağından bir şeyler tatmak istesem oralara giderim. Yapay bir şeye dönüştürdüler Bodrum’u. Her şey bir gösteriş ve lüks üzerine kuruldu. Parayı da rafine harcayan insan sayısı azaldı. Zengini ve yoksuluyla vahim bir durum.”

‘HABERCİLİK KALMADI, HABER HEYECANI DA KALMADI’

Türkiye’de gazeteciliğin hiçbir zaman parlak bir durumda olmadığını anlatan Babahan sözlerine şu şekilde devam etti: “Gazetecilik Türkiye’de her zaman devletin denetimindeydi. Kabul etmek gerekir ki Kürtçe ve Kürtler üzerinde uzun yıllar inanılmaz bir baskı vardı. AKP gelene kadar Kürt kelimesi Türk medyasında görülmezdi. Ermeni sorunu hep bir tabuydu. Türk medyası devletçidir. Devletin dediğinin dışına çıkmaz ve her zaman devletin kontrolünde olan bir sistemdi. Eskiden hiç olmazsa seçilmişlere karşı bir muhalefet yapabilme imkânı vardı. Yolsuzlukları iyi kötü yazabilme şansımız vardı. Türk medyası hepsini kaybetti. Erdoğan ne derse o! Habercilik kalmadı, haber heyecanı kalmadı.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com