Zühtü Arslan kimdi: Muhalif görünümlü iktidar destekçisi mi, bir adalet savunucusu mu?

Anayasa Mahkemesi’nde başkanlık koltuğunu devreden Zühtü Arslan, görev süresi içerisinde verdiği birçok demokrat karardan ziyade "hassas" konularda yürütmenin güdümünde hareket etmesiyle hatırlanacak. Yozgat Sorgun'dan başlayan ve hukukun zirvesine kadar çıkan yolda Arslan, verdiği, şerh düştüğü ya da sessiz kalmayı tercih ettiği kararlarıyla hatırlanacak...

AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Zühtü Arslan

2008 yılında yazdığı Anayasa Teorisi kitabında “eğer bir kişi ya da organ, bu ister aristokratlar olsun ister halk, üç erki yani yasama, yürütme ve yargı erklerini kendisinde toplarsa işte bu her şeyin sonu demektir” sözlerini yazdığında, hukukun sonunu getirecek düzenlemelerin hayata geçtiği bir dönemde, Türkiye’nin en kritik kurumunun başında olacağını bilmiyordu kuşkusuz…

Yozgat, Sorgun’daki 40 metrekarelik evinden Türkiye’deki en yüksek yargı kurumu olan Anayasa Mahkemesi başkanlığına varan yolculuğu sona erdi Zühtü Arslan’ın. Anayasa Mahkemesi için yeni bir dönem başlıyor başlamasına, lakin Arslan nasıl bir yargı kurumu bıraktı ardında?

Mesleğinin son demlerinde MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “kapatılsın” diye hedef gösterdiği Anayasa Mahkemesi, hukuksuzluğun dip yaptığı ülkede kimilerince belki de elde kalan “son mevzi” olarak gösteriliyor.

Anayasa Mahkemesi son mevzi mi bilinmez ama Zühtü Arslan aldığı kararlarla, kullandığı karşı oylarla Türkiye siyasetini şekillendiren kritik olaylarda imzası olan bir isim olarak tarihe geçti.

Peki, kim bu Zühtü Arslan? Anayasa Mahkemesi başkanlığına nasıl seçildi? Ve artık bürokrasi içerisinde çokça kullanıldığı gibi “kimlerdendi?”

1965 yılında Yozgat’ın Sorgun ilçesinde doğan Arslan, ilk, orta ve lise öğrenimini orada tamamladı. İmam hatip mezunu olan Arslan’ın lisans eğitimi ise hukuk olmadı.

1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olan Arslan, yüksek lisansını ve doktorasını 1991 ve 1996 yıllarında İngiltere’de Leicester Üniversitesi Hukuk Fakültesinde tamamladı. 2002 yılında Doçent, 2007 yılında da Profesör oldu.

Polis Akademisi’nde başkanlık yapan Arslan, TBMM tarafından yürütülen Parlamento Tarihi projesinde “1957-1960 döneminden” sorumlu yazar oldu. Yine TESEV tarafından yürütülen “Türkiye’de Güvenlik Sektörü Almanak / 2005” projesinde “Hükümet” bölümünün yazımından sorumluydu.

10 Şubat 2015 tarihinde yapılan seçimde ise Anayasa Mahkemesi’ne başkan olarak seçildi.

İSKENDERPAŞA CEMAATİ ÜYESİ Mİ?

Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün AYM’ye atadığı bir isim olan Zühtü Arslan’ın 15 Temmuz darbe girişimin ardından hangi cemaatten olduğu gündeme geldi. Yandaş gazete yeni Akit’in yazarlarının tanıklığına göre Zühtü Arslan, İskenderpaşa Cemaati’nin bir üyesiydi.

Nakşibandi tarikatının bir koluna dayanan cemaatin üyeleri ise çok tanıdık. Necmettin Erbakan, Turgut Özal, Muhsin Yazıcıoğlu, Recep Tayyip Erdoğan, Numan Kurtulmuş, Fahrettin Koca bu tanık isimlerden sadece bazıları…

Eski Akit yazarı Faruk Köse, Arslan için “Zühtü abiyi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden tanırım. Milli Görüş, İskenderpaşa çizgisinden gelir. Zühtü Bey’le Hak­Yol Vakfı’na bağlı evlerde bir yıl kaldık. O mezun oldu, biz devam ettik. Paralel iması gerçeği yansıtmıyor” diyordu.

TBMM 27.Dönem milletvekili yemin töreni

Akit gazetesi Ankara Temsilcisi Serdar Arseven de “İmam Hatiplidir, Hak Yol evlerinde kalmıştır, ensar ruhludur, Ensar camiasına destek vermiştir” diye teyit ediyordu. Arseven, gazeteci Can Dündar’a tahliye yolu açan kararı için ise Arslan’a merhamet ettiğini söylüyordu: “Siz benim Zühtü Arslan kardeşim olmasaydınız, bu vahim hukuk ihlali karşısında yazdıklarım bu kadar ölçülü olmazdı. Sizi severim, onun için de merhamet ederim.”

Yandaş Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan da Zühtü Arslan’ın İskenderpaşa Cemaati’nden olduğunu savunuyordu.

Can Dündar kararı ise tek değildi şimşekleri üzerine çekmek için… 2015’ten bu yana hukukun dibe batış yolculuğunda kritik kararlar çıktı AYM’den.

DERSHANELERİN KAPATILMASINA KARŞI ÇIKTI, BARIŞ AKADEMİSYENLERİNİ SAVUNDU

Zühtü Arslan, göreve geldiği ilk yıllarda dershanelerin kapatılmasını anayasaya aykırı buldu. Çözüm sürecinin bitmesi sonrası Kürt illerinde yaşanan sokağa çıkma yasakları ve hendek savaşları sürecinde çatışmaların son bulmasını isteyen akademisyenlerin imza attığı “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini de “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirince hem iktidardan hem de ortağı MHP’den tepkileri üzerine çekti.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gözaltına alınan iki Anayasa Mahkemesi üyesi için polise gidip “Bu kişileri gözaltına alamazsınız” dediği, polisin de karşılık olarak “Erdoğan’ın talimatı var, sizi de alırız” deyince korktuğu da Ankara’da anlatılagelen bir kulis oldu.

KHK’LARI DENETLEMEYEN AYM, BYLOCK’U ‘DELİL’ SAYDI

Yine 15 Temmuz sonrası ilan OHAL döneminde binlerce kişinin yargılanmadan hukuksuz bir şekilde ihraç edilmesine neden olan Kanun Hükmünde Kararnameler’le (KHK) ilgili ise Anayasa Mahkemesi, “denetleme” görevini yerine getirmedi.

1991 yılında KHK’larla ilgili OHAL sınırlarını aştığı için iptal kararları çıkaran Anayasa Mahkemesi, Zühtü Arslan döneminde ise denetleme yetkisini tümden reddetmesiyle dikkat çekti.

Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin binlerce kişiyi yakından ilgilendiren ByLock’la ilgili verdiği ihlal kararına rağmen, Anayasa Mahkemesi’nin “tutuklanma için kuvvetli şüphe” kararı vermesi, AİHM ile AYM arasındaki zıt kararlara işaret ediyordu.

AİHM ile AYM’nin ters düştüğü simge davalar arasında Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş da bulunuyordu.

DEMİRTAŞ’IN BAŞVURUSU ‘KABUL EDİLEMEZ’ BULUNDU

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 21 Aralık 2017 yılında Selahattin Demirtaş’ın bireysel başvurusunu kabul edilemez buldu. Yüksek Mahkeme, “yakalama ve gözaltına almanın hukuka aykırı olduğu” iddiasını “başvuru yollarının tüketilmemesi”, diğer iddiaları ise “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez buldu.

OSMAN KAVALA KARARINA ŞERH DÜŞTÜ

Gezi tutuklusu, iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin 2021 yılında “hak ihlali” görmeyen Anayasa Mahkemesi’ne karşın, AİHM “siyasi tutuklu” vurgusu yapmış, “derhal serbest kalmalı” demişti. Zühtü Arslan’ın buradaki tutumu ise diğer üyelerin aksine AİHM’in yönündeydi. Arslan karşı oy yazısında “Başvurucunun Gezi olaylarına katılmış ve bu olayları desteklemiş olmasının tek başına bir suç işlediğinin belirtisi olarak kabul edilmesi mümkün değildir” diyordu.

CUMARTESİ ANNELERİ KARARI

Anayasa Mahkemesi, kayıplarını arayan Cumartesi Anneleri’ne Galatasaray Meydanı’nın kapatılmasıyla ilgili iki kez “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlali” kararı verdi.

HDP’ye yönelik açılan kapatma davasında “usul eksikliği var” diyerek dosyayı Yargıtay’a iade etmesiyle Bahçeli’nin iyice hedefine yerleşti.

MHP cephesinden “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” sesleri iyice yükseliyordu. Bu sese AKP içerisinden de destek geliyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan için de Zühtü Arslan, “yerli ve milli” değildi.

CAN ATALAY KARARI İPLERİ GERDİ

TİP’ten milletvekili seçilmesine rağmen tahliye edilmeyen Gezi tutuklusu Can Atalay için verilen “hak ihlali” kararı ise ipleri iyice gerdi. Bahçeli, Arslan’a açık açık “Senin ipin kimin elinde?” diye soruyordu.

Artık AYM kararlarının uygulanmadığı süreç yerleşiyordu…

Yargıtay, AYM’nin kararını yok sayarak Can Atalay kararını uygulamadı. Yargıtay ile AYM arasında bu kez yetki kavgası başlamıştı.

Bireysel başvuru hakkının hedefe konulduğu kararlar dizisine karşılık Zühtü Arslan kendince direniyordu.

ERDOĞAN’IN YÜZÜNE SÖYLEDİ: KARARLARIMIZA UYMAK ZORUNLULUKTUR

Zühtü Arslan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı etkinlikte “AYM kararlarına uyulmamasının yasal zemini yoktur” sözleriyle dikkat çekecekti.

Arslan, Erdoğan’ın yüzüne karşı şunları söylüyordu:

“Bireysel başvurunun etkili olabilmesi ihlalin giderilmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu sebeple anayasa mahkemesi ihlalin tespiti yanında bu ihlalin nasıl giderileceğini ve ihlalin sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağını da göstermek zorundadır. Bu anayasa mahkemesine anayasa ve kanunlarla yüklenen bir yükümlülüktür. Ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması da kural olarak ihlal öncesi hale getirmeyi gerektirir. Bunun yolu da ihlal şayet yargı kararından kaynaklanıyorsa bu yargı kararının ortadan kaldırılmasıyla sağlanabilir. Elbette anayasa mahkemesinin kararlarını ve anayasa hükümlerine ilişkin yorumunu beğenmeyebilir bunlara katılmayabilirsiniz. Ancak bir hukuk devletinde katılmasak da bu kararlara uyulması anayasal bir zorunluluktur.”

28 Haziran 2021 yılında AYM’de yaptığı konuşmada “Hukuk devletinde, uzaktan kumandalı yargı da yargıç da düşünülemez” diyen Arslan, siyasetin yargı alanına müdahale etme girişimlerine karşı pozisyonunu böyle dillendirse de, başkanlığı döneminde alınan kararların ne kadar siyasi olup olmadığı hep tartışılacak.

YENİ DÖNEM MESAJI

Üç kez AYM başkanı seçilen Zühtü Arslan görev süresinin dolmasıyla koltuğunu Kadir Özkaya’ya devretti. AYM’de yeni bir dönem başlıyor kuşkusuz, bunun nasıl olacağına ilişkin Arslan veda konuşmasında şu temennide bulunuyordu:

“2001 yılında o makalede savunduğum hak eksenli paradigma, hak eksenli yorum ve yaklaşım bugün Anayasa Mahkemesinde hakim paradigmadır. Bu değişimi, dönüşümü biz hep birlikte gerçekleştirdik. Bundan dolayı çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim. Anayasa Mahkemesi 2012’de getirilen bireysel başvuru hakkından sonra hak eksenli kararlar vermektedir. Vermeye de devam edecektir, benim inancım o yöndedir.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com