1980 darbesi sonrası adeta yeniden doğdu. Tek kelime Türkçe bilmiyordu, okuma yazmayı sonradan öğrendi, kendisine dayatılan başörtüsünü çıkardı ve mücadeleye başladı. “Mehdi Zana’nın karısı”ndan TBMM’de Kürtçe yemin eden Kürt siyasetçiye dönüştü. İşte, gittiği her yerde "Xuşka Leyla" diye karşılanan Leyla Zana hakkında her şey…
Adına şarkılar yazılan, “Leyla” denildiğinde akla ilk gelen, gittiği her yerde “Xuşka Leyla” (Kızkardeş Leyla) diye karşılanan Leyla Zana, hem mücadelesi, hem siyasi kariyeri hem de kişiliği ile şüphesiz Kürt siyasetine damga vurmuş bir isim. Son iki haftadaki seçim performansı ve katıldığı mitinglerde kendisine gösterilen büyük ilgi, “Leyla”nın sadece Leyla olmadığını da net şekilde gösteriyor.
Türkiye cezaevlerinde yaşanan tarihî açlık grevleri sürecine katılan ve dönemin Doğan medyasına ait Hürriyet gazetesinde verdiği, “Bu işi Erdoğan çözer” çıkışıyla çok konuşulan Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Leyla Zana, çözüm sürecinin fitilini ateşleyen o sözleri sonrası benzer bir açıklamayla yeniden gündemde…
2012 yılında başlayan, 2015 yılında da Ceylanpınar saldırısıyla sona eren çözüm süreci sonrası Kürt illerinde yaşanan hendek savaşları, Kürt belediyelerinin seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanarak yerlerine kayyım atanması, başta HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere Kürt siyasetinin önemli isimlerinin cezaevine gönderilmesi gibi çok sayıda kırılma anlarının yaşandığı sekiz yıllık süreçte sessizliğe gömülen Leyla Zana ne oldu da yerel seçimlere kısa süre kala ortaya çıktı?
Leyla Zana, yıllar sonra Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’a verdiği röportajda, “Kürtler ölüme aşık değil, çözüm süreci buzdolabından çıkarılmalı” dedi. Zana, bu ifadesiyle 2015 yılında yapılan Dolmabahçe Mutabakatı’nı yok sayarak çözüm sürecini buzdolabına kaldırdığını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a adeta bir çağrı yaptı.
Zana’nın hemen akabinde de cezaevinde olan Selahattin Demirtaş’tan “Çözüm sürecinde muhatap Erdoğandır”, DEM Parti’nin Mardin adayı Ahmet Türk’ten de “CHP derin devleti ikna edemez” yönünde açıklamalar geldi. DEM Parti yönetiminden Kürt siyasetini temsil eden bu önemli isimlere paralel açıklamalar gelmemesi de, Kürtler arasında derin bir yarılmanın yaşandığı yönünde bir tabloyu ortaya çıkardı.
Bu yarılmanın bir cephesi Erdoğan’a yeşil ışık yakarken, Leyla Zana’nın DEM Parti’nin bölge mitinglerinde İstanbullu seçmene “iradeni bulandırma” yönünde yaptığı İmamoğlu karşıtı çağrısı ise dikkate değer nitelikte oldu.
Kürt siyasal hareketi içerisinde karşıt birliklerin bile üzerinde konsensüs sağladığı, bir dönem PKK lideri Abdullah Öcalan’a benzer liderlik rolü biçilen, Demirtaş’ın “Erdoğan sevici” olarak işaret ettiği Leyla Zana kimdir, nasıl bu ağırlığa sahip oldu?
Leyla Zana’nın geçmişine bakıldığına 14 yaşında kendisinden 21 yaş büyük kuzeni Mehdi Zana ile evlendirilen bir çocuk gelin olduğunu görüyoruz. Bir iddia da Zana’nın 17 yaşında evlendirildiğidir. 3 Mayıs 1961’de Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde doğan ve evlenene kadar köyünden başka bir yer görmeyen Leyla Zana, ilkokul birinci sınıfı tamamlayamadan eğitim öğretim hayatına veda etti. Ailesi ise Zana’nın üçüncü sınıfa kadar okuduğunu iddia eder.
Yoksul, kırsal ve muhafazakâr bir çevrede büyüyen Leyla Zana, evlendikten sonra da kendisine yapılan baskıyla başörtüsü takmak zorunda kaldı.
(Bu iddia akademisyen Arzu Yılmaz’ın Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken Leyla Zana hakkında yazdığı tezde yer aldı.)
İlk kez şehir kavramıyla evlendikten sonra taşındığı Diyarbakır kent merkeziyle tanışan Leyla Zana, ilk mücadelesini zorla kendisine taktırılan başörtüsünü çıkararak verdi.
Zana’nın hem hayatını hem de bundan sonraki siyasi mücadelesini şekillendirecek ilk kırılma anı ise eşi, Kürt siyasetinin önemli isimlerinden Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Mehdi Zana’nın 1980 darbesi sonrası tutuklanması oldu.
Diyarbakır Cezaevi’nde işkence gören eşi Mehdi Zana’yı ziyaret eden Leyla Zana, Türkçe bilmediği için, Kürtçe olarak sorduğu “Nasılsın?” sorusuna aldığı tepkiyle devletin gösterdiği o sopayı iliklerine kadar hissetti. Zana daha sonra o günü şöyle anlatageldi: “Kürtçe konuşmak yasaktı. Bakışarak konuşmaya dahi olanak tanınmadan görüş tamamlanmıştı. Görüştürülmeden biten görüş beni kendi gerçeğimle yüz yüze getirdi…”
Zana için artık kendini yeniden yaratmanın vakti gelmişti. İlk olarak okuma yazma öğrenen iki çocuk annesi Zana, ilkokulu, ortaokulu ve liseyi de dışarıdan bitirdi. 1987 yılında İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır Şubesi’nin kurucuları arasında yer alan Zana için artık “Mehdi Zana’nın karısı” olarak anılmaktan, “politikacı” olarak anılmaya başlayan dönem başlıyordu.
1980-1990 yılları arasında adeta yeniden doğan Leyla Zana, Meclis’e giren ilk Kürt kadın olarak tarihe geçti. HEP’li Zana, 1991 Türkiye genel seçimlerinde baraj sistemi nedeniyle Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) listesinden Diyarbakır milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Leyla Zana’nın Türkiye tarihine “Meclis’te yemin krizi” olarak geçen çıkışı da burada başladı.
6 Kasım 1991 tarihinde yapılan yemin töreninde başına taktığı yeşil-sarı-kırmızı renkli bandanasıyla kürsüye çıkan Leyla Zana, yemin metnini Türkçe okuduktan sonra Kürtçe, “Bu yemini Türklerin ve Kürtlerin kardeşliği için ediyorum” deyince kıyamet koptu.
Meclis’te yuhalanan Leyla Zana’nın bu çıkışı, Türkiye siyasetinde adeta deprem etkisi yarattı. SHP lideri Erdal İnönü bu kriz sonrası istifalarını istedi. 31 Mart 1992’de HEP kökenli milletvekilleri SHP’den istifa etse de, bu kez kapatma davası gündeme geldi. HEP, 14 Eylül 1993’te kapatıldı.
Leyla Zana’nın hapis yolculuğuna giden süreç de burada başladı. 2 Mart 1994’te, ABD’de yaptığı bir konuşma nedeniyle TBMM Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, Orhan Doğan, Hatip Dicle, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Mahmut Alınak’la beraber milletvekilliği dokunulmazlığı kaldırıldı. Ertesi gün de Leyla Zana ile birlikte beş isim tutuklanarak cezaevine gönderildi. Leyla Zana’ya 15 yıl hapis cezası verilmişti. 2004 yılına kadar cezaevinde kalan Leyla Zana, bu kez Avrupa Parlamentosu’nda (AP) yaptığı konuşmayla gündeme gelecekti.
PKK lideri Abdullah Öcalan o dönemde, “Bu süreçte tek yiğitlik yapan namuslu ses Leyla oldu. Sizin yaşınızda çocukları var. Görev almayabilir de. Ama siyasi mücadele yap diyorum. Legal demokratik alanda sözcülüğümü yapsın diyorum” dese de AP’de yaptığı konuşma Kürt siyasetinde rahatsızlık yarattı.
Çünkü, 1995 yılında kendisine verilen Sakharov İnsan Hakları Ödülü’nü almak için Brüksel’e giden Leyla Zana, “Türkiye’de geçmişte işkence vardı. Var olduğu sürece dillendirdik. Objektif olmak durumundayız. Yerel şeyler olabilir ama şu anda sistematik işkence yapıldığı kanısında değilim” demişti. Zana’nın Kürt sorununa yönelik de mesajı vardı: “Türkiye’nin coğrafi bütünlüğü içinde barışçıl bir çözüme ulaşması gerek.”
Zana’nın barışçıl bir çözüm çağrısı, yıllar sonra dönemin “amiral gemisi” olarak adlandıran Aydın Doğan medyasına ait Hürriyet gazetesinde Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu ve Ankara Temsilcisi Metehan Demir’e verdiği röportajda yeni bir zemin kazanacaktı.
Leyla Zana, 14 Haziran 2012’de, Ağrı bağımsız milletvekili olarak verdiği bu röportajda “İnanıyorum bu işi Erdoğan çözer” diyordu.
Konuşmasının detaylarında da şunları söylüyordu: “Asker çözer, polis çözer, yargı çözerle bu iş olamaz. Burada bir gerçek vardı. Bunu hepimiz açıkça söyleyelim ve kabul edelim. Bu işi isterse en güçlü durdurur. O güçlü kimdir, şimdiki hükümettir. O hükümetin başı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Tarihin en güçlü hükümetinin başındaki isim isterse o iradeyi gösterir, buna gücü yeter ve bu sorunu da çözer. Ben onun bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim. Yitirmek de istemiyorum. Yitirseydim giderdim, burada olmazdım. Şimdi hepimizin yapması gereken, hepimizin başbakanın sorunu çözmesinde yanında olduğumuzu ona hissettirmemiz, onu teşvik etmemizdir.”
Leyla Zana’nın bu açıklaması sonrası Türkiye’yi çözüm sürecine götüren kırılmalar yaşandı. Onlardan en önemli olanı ise 12 Eylül 2012’de PKK ve PJAK’lı 483 tutuklu ve hükümlünün Türkiye genelinde 58 cezaevinde Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ve Kürtçenin anadil olarak kamuda kullanılması talepleriyle açlık grevine başlaması oldu. Leyla Zana da Meclis’te dokuz milletvekiliyle birlikte “süresiz ve dönüşümsüz” açlık grevine başlayan bir isim oldu.
Kamuoyunda çokça tartışılan ve sağlık açısından kritik aşamaya giren açlık grevleri ise PKK lideri Abdullah Öcalan’dan 18 Kasım 2012’de gelen “Hiçbir tereddütte kalmadan, bir an önce açlık grevine son versinler” açıklamasıyla sona erdi.
Kısa süre sonra da 28 Aralık 2012’de dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir televizyon kanalında Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı’da bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu.
Yakın tarihe “Çözüm Süreci” olarak geçen iktidar-İmralı-HDP-Kandil arasındaki görüşmeler de böylece başlamıştı. Bu süreçte Leyla Zana da en önemli siyasi karakterlerden biri oldu. Leyla Zana, AKP’ye yakın ilişkileri olan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde ağırlığı olan KDP’nin lideri Barzanilere yakın bir isim olarak da bu süreçte Irak-Türkiye arasında mekik dokuyan bir isimdi.
Zana, dönemin Irak Kürdistanı Başkanı Mesut Barzani’nin Kürtlerin üç yoldaşından biri olduğunu bugüne kadar hep vurgulayageldi. Diğer iki yoldaş da tabii ki PKK lideri Abdullah Öcalan ile KYB temsilcisi Irak Kürdistanı Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ydi. Kürt ulusal birliğinin temsilcilerini oluşturan bu isimlere yakın olması ve kendisine duyulan ortak güvenle Leyla Zana, partiler üstü bir kimlikle de Kürt siyasetine iz bırakan bir isim olarak öne çıktı. Ancak Türkiye’deki Kürt siyaseti hareketi için ise Zana en çok Abdullah Öcalan’ın dışarıdaki temsili…
Arka planı karanlıkta kalan Ceylanpınar saldırısıyla sona eren çözüm süreciyle birlikte Kürt siyaseti çalkantılı bir sürece girerken Leyla Zana da kabuğuna çekiliyordu. Ne 1 Kasım sürecine giden bombalı saldırılar sürecinde, ne hendek siyaseti sırasında, ne seçilmiş belediyelere atanan kayyımlara ne Kürt siyasetçilerinin tutuklanmasına ne de özellikle Selahattin Demirtaş’ın cezaevine gönderilmesi sürecinde Leyla Zana vardı…
Sekiz yıl sonra yerel seçimlere kısa süre kala Diyarbakır’da çekildiği kabuğundan kafasını çıkaran Leyla Zana, tıpkı 2012’deki çözüm süreci öncesi söylediği sözlerin bir benzeriyle kamuoyunun karşısına çıkacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a işaret eden Leyla Zana, “Çözüm süreci buzdolabından çıkarılmalı” sözleriyle Kürt siyasetinde yeni bir tartışmanın fitilini de ateşlemiş oldu.
Zana şimdilerde DEM Parti’nin mitinglerinde yaptığı konuşmalarla dikkat çekiyor. Özellikle İstanbul seçmenine yaptığı “İradeni bulandırma” çağrısıyla “İmamoğlu’na oy vermeyin” imasında bulunması seçim gecesi sonuçlarına göre çok tartışılacak.
Zana yine yeniden ortaya çıkışıyla Kürt siyasetini, hatta Türkiye siyasetini şekillendiren bir isim olarak çok konuşulmaya devam edecek…