İstanbul Milletvekili Yeneroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülmekte olan Kur’an meallerinin toplatılması ve imha edilmesine imkân tanıyan kanun teklifini sert sözlerle eleştirdi. Yeneroğlu, “Kur’an devletin korumasına muhtaç değildir. Bu teklif İslam’ın çoğulcu yapısına da Anayasa’ya da aykırıdır” dedi.
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamayla TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan ve Kur’an meallerinin Din İşleri Yüksek Kurulu denetimine bırakılmasını öngören kanun teklifine tepki gösterdi. Yeneroğlu, teklifin hem Anayasa’ya hem de İslam düşünce geleneğine aykırı olduğunu vurguladı.
Kanun teklifinin, 2018 yılında 703 sayılı KHK ile getirilen ancak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hükmün yasalaştırılmış hali olduğunu belirten Yeneroğlu, bu düzenlemenin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bir sansür makamına dönüştüreceğini ifade etti.
Yeneroğlu, teklifin yasalaşması halinde Diyanet İşleri Yüksek Kurulu’nun (DİYK) “talep üzerine veya resen” çevirileri denetleyebileceğini ve sakıncalı bulduğu mealleri mahkemeye taşıyabileceğini söyledi. Bu durumda söz konusu eserlerin;
Basım ve dağıtımı durdurulabilecek,
Yayımlanmış nüshaları toplatılabilecek,
Dijital ortamda erişimi engellenebilecek.
Bu durumun kabul edilemez olduğunu söyleyen Yeneroğlu, “Din, devletin korumasına muhtaç değildir. Bu teklif İslam’ın özüne aykırı bir ruhban sınıfı anlayışını ortaya koyar” dedi.
Yeneroğlu, geçmişte bu yetkiyle bazı Kur’an meallerinin toplatıldığını ve bu uygulamanın devam etmesi halinde onlarca eserin yasaklanabileceğini kaydetti:
“Bugün elimizde üç toplatma kararı var; yarın onlarca eserin yakılmasına, dijital hafızadan silinmesine tanıklık edebiliriz. Kur’an’ı resmî bir ideolojiye göre ‘sakıncalı’ ve ‘makbul’ diye tasnif etmeye kimsenin hakkı yok.”
Yeneroğlu, açıklamasında İslam tefsir geleneğinin tarihsel çoğulculuğunu hatırlatarak şu örnekleri verdi:
İmam Şâfiî: “Bu, benim kanaatimdir; daha hayırlısını işiten bana haber versin.”
Taberî: “Benim tercihim budur ama başka görüşler de mevcuttur.”
Bu geleneğin istişareye ve çok sesliliğe dayandığını, ancak teklifin bu çoğulculuğu yok saydığını belirten Yeneroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İslâm’ın temel nitelikleri gibi ucu açık bir kavramla yorum hakkı bürokratik bir heyete veriliyor. Bu, ihtilafın rahmet olduğu anlayışıyla bağdaşmaz.”
Yeneroğlu, teklifin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın itibarını zedeleyeceğini ve bu kurumu bir sansür makamına dönüştüreceğini belirtti. Diyanet’in yürütmeye bağlı bir kurum olduğunu vurgulayan Yeneroğlu, bu yetkinin iktidarların elinde keyfi sansür mekanizmasına dönüşeceğini ifade etti:
“Bugün bir meali beğenmeyen iktidar, yarın başka bir mealin de toplatılmasını isteyebilir. Bu durum, hem otosansüre yol açar hem de İslam karşıtı söylemleri besler.”
Yeneroğlu, teklifin hem ifade özgürlüğü hem de din ve vicdan hürriyetini ihlal ettiğini belirtti. Anayasa Mahkemesi’nin içtihadına atıfta bulunan Yeneroğlu, “demokratik toplum düzeninde zorunlu ve ölçülü” olmayan kısıtlamaların meşru sayılamayacağını vurguladı.
“Kanun, ‘İslam’ın temel nitelikleri’ gibi belirsiz bir kavramı dayanak alarak hukuk devleti ilkesinin öngörülebilirlik ilkesini ihlal ediyor.”
Yeneroğlu açıklamasını şu ifadelerle sonlandırdı:
“Kur’an’ın kimsenin korumasına ihtiyacı yoktur. Hiçbir dönem iktidarı veya bürokrasisi Kur’an’a zimmetlenemez. Bu sansüre bugün izin verirsek, yarın hangi meali kimin yasaklayacağını bilemeyiz. İnancımıza da özgürlüklerimize de sahip çıkmak zorundayız.”