Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunun ve sağlık durumu sebebiyle Adli Tıp Kurumu’na sevk edilen Mahir Polat’a ilişkin açıklama yaptı.
Tunç, “Adli Tıp Kurumu gerekli muayene ile rapor verecektir. Rapor onaylanırsa tahliye verilebilir” dedi. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Tunç, şunları söyledi:
“Cezaevi’nde sağlık şartları nedeniyle yalnız başına hayatını idame ettiremeyeceklerle ilgili olarak kanun belli. Burada tam teşekkülü hastaneden alınacak rapor ve bu raporun Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanması halinde tutuklu kişilerle ilgili adli kontrol kararı verilebileceği mevzuatımızda var.”
Saraçhane eylemlerinin ardından tutuklanan öğrencilere ilişkin Tunç, “Öğrencilerimizin tutuklanması, bir suç şüphesi nedeniyle soruşturmalara tabi tutulması hiçbirimizin istemeyeceği bir durumdur” diye konuştu.
Tunç, şunları kaydetti: “Orada güvenlik güçlerimizle maalesef hoş olmayan birtakım durumlar söz konusu oldu. Burada adliyeye intikal eden konular oldu. Bu gözaltılar içerisinde genç kardeşlerimizin olduğunu da biliyoruz. Bu anlamda bir kısım gençlerle alakalı tahliye kararları da verilmişti. Ama şu anda tutukluluğu devam eden kişiler var.
Bunların değerlendirmesini yapacak olan cumhuriyet savcılığı ve ilgili sulh ceza hakimlikleri. Kişilerin o olaylardaki rolü ve oradaki şiddet kullanımıyla alakalı ya da orada 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu çerçevesi dışına taşan olaylar, kanuna aykırılıklar olup olmadığını değerlendirecek olan elbette ki tarafsız ve bağımsız yargımızdır.”
Tunç, yargıya müdahale edip “Şu kişileri tutuklayın, bu kişileri serbest bırakın” deme gibi bir yetkilerinin bulunmadığını, yargı makamlarının bağımsız olduğunu ve kendi kararlarını ilgili dosyalara göre vereceğini dile getirdi.
Tunç, usule aykırı arama yapıldığına yönelik iddiaları reddederek, “Usule aykırı arama diye bir durum söz konusu olamaz. Bir kere bizim mevzuatımız açık. Ceza infaz kurumlarının yönetimine dair ve ceza güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kanunlarımız var, yönetmeliklerimiz var. Bu yönetmelikler gereğince yapılan uygulamalar söz konusu. Ülkemizde kesinlikle çıplak arama diye bir durum söz konusu değildir, olamaz, buna izin veremeyiz” şeklinde konuştu.
Tunç, şöyle devam etti: “Birçok Avrupa ülkesinde çok daha farklı uygulamalar vardır. Dışarıda özellikle birtakım beyanlarda bulunuluyor, ‘Burada çıplak arama yapıldı, işkence, vesaire…’ Kesinlikle böyle bir durum söz konusu olamaz. İşkenceye sıfır tolerans politikasını uygulamaya devam ediyoruz. Bu konudaki kararlılığımızdan hiçbir zaman taviz vermedik. Türk Ceza Kanunu’nda işkence suçunun zaman aşımına uğramayacağına yönelik düzenlemeyi biz yaptık, 2013’te mevzuatımıza girdi. Bu konuda çok hassasız. Eğer bir tane örnek varsa cezaevlerinde ya da gözaltı durumunda bunun üzerine kararlılıkla bu ülkenin yargısı gider.”
Tunç, şu şekilde devam etti: “Cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklular devletimize emanettir. Soruşturma geçirenler, neticede yargılama makamları onlarla ilgili bir karar verecek. Tabii masumiyet karinesine, lekelenmeme hakkına önem veriyoruz. Soruşturmanın gizliliği çok önemli. Bu konuda soruşturmanın gizliliği ihlal edilmesin diye uyarılar yapıyoruz. Özellikle basın yayın kuruluşlarımızın bu anlamda çok daha dikkatli yayın yapmaları lazım. Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamış olduğu çerçeve içerisinde kalmaları gerekir. Birtakım isnatlar var, birtakım iddialar var.
Bu iddiaların değerlendirileceği yer yargı makamlarıdır. Daha soruşturmanın başlangıcından itibaren henüz dosyayla, isnatlarla, iddialarla ilgili hiç bilgisi olmadan çıkıp birtakım siyasilerin maalesef ‘Bu bir adli soruşturma değildir, bu siyasi soruşturmadır.’ şeklinde birtakım hedef saptırma içerisine girdiklerini görüyoruz. Bu hedef saptırmalar özellikle yargıyı etkilemez. Yargı makamları Anayasa’nın 138. maddesi gereğince milletten aldığı yetkiyi kullanır. Hiçbir makamdan, merciden, mevkiden talimat almaz. Hiçbir makam, merci ona tavsiye ve telkinde dahi bulunamaz.”
Tunç, CHP Genel Başkanı Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili sözlerine ilişkin şunları söyledi:
“Bu soruşturma üzerinden Cumhurbaşkanı’mıza yönelik hakaretleri kabul etmemiz mümkün değildir. Dün çok talihsiz bir ifade kullandı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı’mıza maalesef ‘cunta başkanı’ diyebildi. Bu bir kere hadsizlik. Bu ifadeleri kendisine iade ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mız bu ülkede demokratik siyasi hayatımızda art arda en yüksek oranlarla seçim kazanan ve kesintisiz en uzun süre Başbakanlık yapan bir kişi.
Sonrasında Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesiyle ilgili Anayasa değişikliği sonrası ilk kez halk tarafından yüzde 50’nin üzerinde oyla seçilen, sonrasında iki kez daha seçilen ve milletin özellikle takdirini sürekli toplamış, milletin gönlünde yer etmiş bir lider.
Darbeci, cuntacı, vesayetçi anlayışın tasfiyesi için çok büyük gayret göstermiştir ve milletinin desteğiyle darbecileri tarihe gömmüştür. Cuntacılara geçit vermemiştir. Onlar önce kendilerine baksınlar. Kendi siyasi tarihlerine baksınlar. 27 Mayıs’ı demokraside ve anayasa bayramı diye kutlayan, 1963’te kanun değişikliğiyle 20 yıl boyunca bu ülkede darbeyi bayram diye kutlatan bir zihniyettir, Yassıada zihniyetidir, Cumhuriyet Halk Partisi milletin hafızasına bu şekilde kazınmıştır. Millet unutmaz.
Dolayısıyla bütün darbe süreçlerinde vesayetçilere destek olmuş, 28 Şubat’ta yine vesayetçilere kol kanat germiş bir siyasi zihniyete bu ülkede yüzde 85’in üzerinde katılımla defalarca, 23 yıldan bu yana kesintisiz seçimleri kazanan ve darbeci, vesayetçi, cuntacı zihniyeti milletiyle beraber tarihe gömen bir lidere böyle bir söz söylemek CHP Genel Başkanı’nın haddi değildir, hakkı da değildir. Önce dönüp kendisine baksın.
Burada devam eden bir adli soruşturma var. Bu adli soruşturmayı gölgelemeye yönelik, hedef saptırmaya yönelik, partisindeki birtakım rekabetlerden yola çıkarak farklı bir politikayla özellikle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürütmekte olduğu dosyadaki iddiaları gölgelemeye yönelik.
Bu iddialarla ilgili bırakın savunmalarını yapsın herkes. Kim suçlu, kim suçsuz ortaya çıkar. Buna yargı karar verir, biz karar veremeyiz. Siz ortaya çıkıp hiçbir ilginiz olmadan daha gözaltı kararlarından itibaren ‘Suç yoktur.’ dediğiniz zaman burada hedef saptırıyorsunuz. Birtakım şeyleri gölgelemek istiyorsunuz demektir. O nedenle tarafsız ve bağımsız yargı bu tür tartışmalardan, sokak çağrılarından, sokak hareketlerinden etkilenmez.”
Bir gazetecinin Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması için ABD’den icazet alındığı iddialarına ilişkin Tunç, şunları söyledi:
“Bu saçma sapan bir iddia. Yani Amerika Birleşik Devletleri’nden icazet alarak yargı işlem yapacak öyle mi? Ya böyle bir şey olabilir mi? Yani tabii kimlerin nerelerden icazet aldığını, kimin bu ülkeyi, ülkenin yargısını, kimlere, yabancılara nasıl şikayet ettiğini biliyoruz. Herhalde kendisini ifade etmeye çalışıyor. Türkiye’yi başka ülkelere şikayet ederek ‘Yalnız bırakıldık.’ diyen kendisi. Yargı ne içeriden ne dışarıdan, hiç kimseden talimat almaz, hiçbir merciden, makamdan talimat almaz. Yabancılardan hiç almaz. Böyle bir durum söz konusu olmaz.
Demek ki bilinçaltında böyle bir şey var. Çünkü kendisi sürekli ülkemizi yurt dışına şikayet ederek ve yalnız bırakıldığını söyleyerek birtakım serzenişlerde bulunuyor. Dolayısıyla yargının yurt dışından, Amerika Birleşik Devletleri’nden talimat aldığı gibi saçma sapan iddialarla meşgul olmayalım. Yargı bağımsızdır, tarafsızdır ve dosyaya göre, delillere göre karar verir ve bu kararları da ülkemiz içerisinde hukuki denetime sonuna kadar açıktır.”
Mahir Polat’ın son durumuna ilişkin soru üzerine, Yılmaz Tunç, “Bu çerçevede bizim kanunlarımız, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 109. maddesi açık. CMK’nin 109. maddesinde cezaevinde sağlık şartları nedeniyle yalnız başına hayatını idame ettiremeyeceklerle ilgili gerekli kararların nasıl verileceği, yine Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. maddesinde belli. Burada, tam teşekküllü hastaneden alınacak bir rapor ve bu raporun Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanması durumunda tutuklu kişilerle ilgili adli kontrol kararı verilebileceği mevzuatımızda var” şeklinde konuştu.
Tunç, Mahir Polat’ın cezaevine naklinden sonra belirttiği şikayetler sonrası ön muayenenin ardından hastaneye sevk edildiğini, birtakım tetkikler ve tıbbi müdahaleler yapıldıktan sonra yine heyetin kararıyla cezaevine tekrar geri alındığını anlattı.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Şikayetlerinin devam etmesi üzerine kampüs devlet hastanesinde doktorların tetkik ve muayene yaptıktan sonra Adli Tıp Kurumu’na sevk kararı alındığını anımsatan Tunç, “Bugün Adli Tıp gerekli muayeneleri yapacaktır ve ilgiliyle ilgili olarak raporu Adli Tıp verecektir ve Adli Tıp’ın verdiği rapor doğrultusunda da yine Ceza İnfaz Yönetmeliği’mizin 16. maddesi gereğince bir karar verilecekse buna yine cumhuriyet savcılıklarımız ve sulh ceza hakimliklerimiz karar vereceklerdir. Burada Adli Tıp’ın raporunu beklemek durumundayız” ifadelerini kullandı.