Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, PKK’nın kongresine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Birkaç gün içerisinde de kongre kararlarının açıklanacağını söyleyen Bakırhan, kararların PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı “yol haritasına uygun sonuçlar içereceğini” düşündüğünü belirtti.
Katıldığı Habertürk canlı yayınında konuşan DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, ‘süreçteki rolü’ nedeniyle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel’e katkılarından dolayı teşekkür etti.
Süreçte sık sık tartışılan “pazarlık” konusuna da değinen Bakırhan, arka kapıda pazarlıkların yapılmadığını savundu. Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
“Türkiye 100 yıldır süren bir meseleyle karşı karşıya. Bu mesele artık önemli bir noktaya geldi. 50 yıl boyunca bu mesele silah, şiddet ve çatışmalarla çözülmeye çalışıldı. Ama artık bu meselenin çözüme kavuşması lazım. Bahçeli’nin çağrısı, Öcalan’ın barış çağrısı ve Erdoğan’ın olumlu mesajları… Bu süreçte, muhalefet partileri de destek verdi. Şimdi, bu süreci nasıl ilerleteceğimizi konuşmamız gerekiyor.
Sürecin her aşaması şeffaf bir şekilde yürütülüyor. Toplum, her şeyden haberdar. Kimseyi kandırmaya, gizli pazarlıklar yapmaya gerek yok. Basınla da, siyasi partilerle de iletişim halindeyiz. Bu süreç toplumun geniş kesimlerinden onay almış durumda.
Kürt meselesi sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin meselesidir. Bu meselenin çözülmesi, Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Bu yüzden bu süreçte ciddi bir adım atılmasına çok sevindim. Öcalan’ın silahların devreden çıkarılması çağrısı, Türkiye’de ilk defa duyduğumuz bir şey. Bu, umut verici bir gelişme.
Barış talebi sadece Kürtlerin değil, tüm Türkiye’nin talebi haline geldi. Süreçle ilgili geniş bir toplumsal destek var. İnsanlar bu sorunun çözülmesini gerçekten istiyorlar ve bu barış süreci, toplumun her kesimini kapsıyor.
2013-2015’teki çözüm süreci bozuldu ve çok acılı bir dönem yaşadık. Ama bu sürecin bozulmaması lazım. Geçmişteki hatalardan ders alarak, bu defa daha dikkatli ve sağduyulu olmalıyız.
Tedirginlik şu anda yürüyen sürece değil. Bence bu yürüyen süreç bir öncekinden daha açık, daha şeffaf bir şekilde yürüyor. Kimi yerlerde tartışıldığı gibi öyle arka kapılar arkasında bir pazarlık al ver, bu durumu söz konusu değil.
Kayyım atamaları, siyasi tutuklamalar gibi olaylar toplumda kaygılara yol açtı. Ama bu süreç, daha şeffaf ve açık olacak. Her şeyin önceden paylaşılacağı bir süreç yürütülecek. İnsanlar korkmasın, güven duysunlar.
Bu süreç, Türkiye’nin her tarafında barışın sağlanmasına katkı yapacak. Hem toplumsal barışı hem de ekonomik adaleti sağlamak için çok önemli bir fırsat. Bu, aynı zamanda demokrasi, hukuk ve bağımsız yargı taleplerinin de önünü açacak.
Kürtlerin kendi dillerini konuşması, ülkeyi bölmez. Aksine, dilin inkarı ülkeyi böler. Bu bir pazarlık konusu olamaz. Herkesin eşit haklara sahip olması, bir insanlık meselesidir. Kimlik, dil ve kültür, bir halkın en doğal haklarıdır.
Bu çözümü Türkiye’nin başkentinde aramamız gerekiyor. Tüm halklar, bu sürece katılmalı. Hem devletin hem de toplumun tüm aktörlerinin üzerine düşeni yapması lazım. Bu sadece Kürtler için değil, tüm Türkiye için bir mesele.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme şansımız olabilir. Ama asıl önemli olan, bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için herkesin katkı sağlaması. Bu sadece bir partinin ya da bir kişinin meselesi değil, tüm Türkiye’nin meselesidir.”