Sebahat Tuncel: Özgür Özel, Erdoğan’a can suyu veriyor

Sebahat Tuncel: “Yenikapı ruhunu yeniden inşa etmek istiyoruz” diyor AKP. Yenikapı ruhu faşist bir ruhtur... Özgür Özel, Erdoğan’a can suyu veriyor.

  • ü
  • 07 Haziran 2024
  • ü
  • Politika

Sekiz yıl süren tutsaklığın ardından geçtiğimiz günlerde tahliye edilen Kürt siyasetçi Sebahat Tuncel, AKP’nin tek adam rejimi olarak sembolize edilen bir hanedanlık rejimi inşa ettiğini, Türkiye’deki rejimin şu anda yasa dışı olduğunu ve bir Anayasası olmadığını öne sürdü.

“İmha 90’larda daha fizikiydi, şimdi siyaseten imha var” değerlendirmesini yapan ve T24’ten Tuğçe Tatari’ye konuşan Tuncel, “MHP ve Ergenekon dediğimiz derin devlet, ulusalcı kesim devleti kendinin gören paramiliter kaslarla kurduğu ilişki ikinci yüzyıla girerken yeniden Kürtsüz olmayı hedefliyor. Çünkü rejim krizinin onlar da farkında.” diyerek şöyle konuştu:

‘YENİKAPI RUHU FAŞİST BİR RUHTUR’

“Seçim sonrası yumuşama tartışmalarına CHP de normalleşme diyor ama ne kadar farkındalar bilmiyorum, AKP’nin seçimde aldığı yenilginin psikolojik çöküntüsünü atlatmak ve yeniden kendi ayaklarının üzerine kalkabilmek için fırsat verilmiş oluyor… “Yenikapı ruhunu yeniden inşa etmek istiyoruz” diyor AKP. Yenikapı ruhu faşist bir ruhtur. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu oyuna gelmemesi gerekiyor. Özgür Özel belki de Türkiye’de ki kutuplaşmayı, toplumdaki psikolojik havayı, umutsuz ruh hâlini yenmek için de “Bir normalleşmeye ihtiyaç var” demiş olabilir ama görmediği şey şu; AKP gibi uzun yıllardır iktidarda olan bir parti, devletin tüm olanakları da elinde, bunu tamamen kendi lehine kullanma çabasında. Dikkat ederseniz aslında bitmiş bir parti. Aslında böylesi büyük bir yenilgiden sonra gereken, hızla erken seçime gitmektir. Kılıçdaroğlu da benzer bir hata yapmıştı, “Erken seçim istemek fırsatçılık olur” demişti. Yahu sen muhalefet yapıyorsun. Şimdi Özgür Özel de benzer bir şekilde davranarak Tayyip Erdoğan’a can suyu vermekte. Türkiye’de maalesef muhalefet hep iktidarla…”

‘KAYYIM BUGÜN HAKKARİ’YE, YARIN İSTANBUL’A’

Tuncel, “Kayyum meselesinde CHP bir tutum aldı, heyet gönderdi. Yeterli olup olmadığı tartışılır, ama yaptılar mı yaptılar. Üstelik böyle bir duruşu ilk defa sergiliyorlar. Siz ne düşünüyorsunuz yeni CHP yönetiminin Kürtlere ilişkin tutumu hakkında?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:

“Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaklaşımlarını olumlu görüyorum. Toplumdaki değişim talebini de gördüklerini düşünüyorum. Bu durum daha sol bir söylem kazandırdı onlara. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kürtlerle yan yana durmak konusunda daha açık – Kılıçdaroğlu’ndan farklı olarak Özgür Özel’in açıktan yapıyor- olması, DEM Parti’yle yan yana duruyor olması önemli, kıymetli tabii. Ama şöyle bir problem var, Kürt meselesinde nasıl bir çözüm önerileri var, belli değil. Kayyum meselesinde nasıl daha somut adımlar atılacağı yönünde de öyle. Mesela bu yasanın kaldırılması konusunda aktif rol alabilir CHP. Çünkü bu yasa var olduğu sürece bugün Hakkari’ye, yarın İstanbul’a atanabilir o kayyum. Ama konu hep Kürtler üzerinden konuşulduğu için, kendisine gelmeyeceğini düşünüyor herkes. Oysa siz demokrasiyi bir kere deldiğinizde her yerde demokrasi delinir. Yarın sizin başınıza da gelebilir. O yüzden buna şiddetle itiraz etmek gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin, sosyal demokrasinin yaşadığı kriz, toplumsal sorunlara yeterince cevap vermemesi, kapitalizim krizi karşısındaki duruşu sorunlu. Doğal olarak sosyal demokrasinin kendisini yenilemesi gerekiyor.”

‘CEZAEVİNDEN ÇIKINCA, ‘AMAN ÇOK KONUŞMA’ DİYENLER OLDU, ELBETTE KONUŞACAĞIM’

Türklerin egemenlik durumu olduğunu, “Devletin sahibi Türklerdir” anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Tuncel, “Bu sebeple de devletin yaptığı haksızlığı, hukuksuzluğu tolere edebiliyor galiba. Orada bir büyük problem var. Türkiye toplumu devletin yarattığı baskıyı doğal bir sonuç olarak görüyor ve bu baskı rejimine şiddetle itiraz etmiyor. Oysa devlet emeğini sömürüyor, Duygularını sömürüyor, özgür yaşam hakkını elinden alıyor. Bunu kabulleniş var. Bu bir problem. Aile en temel birim, sonrasında sivil toplum örgütleri ve devlet bir hiyerarşi sıralamasıdır. Türkiye’de devlet ailenin bir parçası olarak görülüyor ama Kürtler o ailenin dışında. Kürtlere yapılan her şey bir aşamadan sonra herkes tarafından meşru görülüyor… (90’lı yıllarda) devlet bir imkân sağlamıştı. Kürtlerin batıyla temasına imkân sağlamıştı. Şimdi bu imkân yok. Maalesef, Türkiye’de aydın olma sorumluluğu da çok zayıf. Ayrıca barış akademisyenleri, ülkenin en aydın kesimiydi, çok da sağlam durdular ve bedel ödediler. Aslında aydın olmak doğruların peşinden riski göze alarak gitmeyi gerektirir. Ama Türkiye’de bu manada kaslar zayıf. Elbette barış akademisyenlerinin ödediği bedel de birçok kişiyi korkuttu, etkiledi. İnsanlar cesaret edemez hâle geldi. Ama en büyük ihtiyacımız da cesaret. Cesaret de bulaşıcıdır, korku da. Korkar ve topluma korkuyu yayarsanız kimse ayağa kalkamaz. Devlet bu baskı rejiminin toplumdaki etkisini iyi okudu ve üzerine gitti. Açlığa mahkûm etme durumuyla yüz yüze bıraktı insanları. Bana bile cezaevinden çıktıktan sonra “aman çok konuşma, yeniden girme” diyenler oldu… Elbette konuşacağım, elbette siyaset yapacağım.


Bu haberler de ilginizi çekebilir:

 

‘KÜRT SORUNU AYNEN DEVAM EDİYOR’

Sebahat Tuncel sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bakın Türkiye’de 90’lı yılların Kürt gençliği ev yakma, köy yakma, dışkı yedirme, asit kuyularına insanların atılması, faili meçhul cinayetlerle büyüdü. Bunlar büyük öfkeler yarattı. Şimdiki gençlik kayyum, tutuklamalar, siyasi soykırımlarla büyüyor. Aslında biçim değişiyor hikâye değişmiyor. Yine Kürtlere karşı haksızlık, hukuksuzluk. O zaman köylerini yakıyordu şimdi belediyelerine kayyum atıyor. Biçim değişti ama Kürdün sorunu aynen devam ediyor…”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com