CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yeni yasama yılında partisinin ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada Meclis’in açılışı resepsiyonuna katılmamalarına dair eleştirilere yanıt verdi.
Özel, “Birileri muhalefetin belediye başkanlarını şantajla partisine katıp rozet takma törenleri düzenlerken kimse bana ‘Erdoğan’ı dinlemek milli iradeye saygıdır’ diyemez. Sıkıştığında milli iradeye sarılıp, birinci olunca milli iradeye sarılıp İstanbul’u kaybedince mundar oldu diyeceksin” dedi.
Özel, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Şikayet eden CHP’li, şikayet edilen CHP’li, itirafçılar CHP’li, rüşveti alan CHP’li, veren CHP’li” sözlerine Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş üstünden yanıt verdi.
Özel, “Buraya kadar geldi. Öyle, o CHP’li, bu CHP’li, hırsıza CHP’li, yolsuza CHP’li. Kimle konuştuğunuzu, nasıl konuştuğunuzu bileceksiniz. Bakın, bütün Türkiye konuşuyor, birileri susuyor. Ankara’nın ortasında vurulan MHP’li. Vurup da yargılanılanlar mahkemede söylüyorlar MHP’li. Azmettirenler MHP’li. Serbest bırakıldıktan hemen sonra susturulan MHP’li. Susturtanlar MHP’li. Azmettirenler MHP’li. Konuşmayan bir tek sensin, MHP’li! Bir tek sen!” ifadelerini kullandı.
Özel’in açıklamlarından öne çıkanlar şöyle:
“Baba ocağına sahip çıkan grubumuza ve onları destekleyen tüm demokratlara yürekten selam olsun. 70 gün aradan sonra yeniden Meclis çatısı altındayız. Maalesef bu 70 günde 3 büyük krizi yaşamaya devam ettik; Demokrasi krizi, adalet krizi, ekonomik kriz.
Yetmiş günde ülkenin sorunları büyürken bizler de mücadelemizi büyüttük. Yaz boyunca seksen bir ilde çalıştık. Derdi olanların ayağına gittik, sorunlarını dinledik.
Partimize yönelen saldırılara karşı bir arada durduk, kenetlendik. Birileri klimalı salonlarda kendi atadıklarına kendini alkışlatırken biz yetmiş günde yirmi büyük eylem yaptık. 19 Mart sonrası altmışıncı eylem için de yarın yine İstanbul’dayız, meydanlardayız. Biz milletten aldığımız güçle biz meydanları doldururken bizimle siyasi rekabet edemeyenler saldırılarını sürdürdüler.
Biz mücadeleyi büyütürken onlar kumpasları büyüttüler. Yaptıklarıyla milletin gönlünden düşmüşlerdi, gözünden de düştüler. Okyanus ötesinde meşruiyet aramaya giriştiler. Trump’la beş dakika görüşme yapabilmek için akıl almaz tavizler verdiler.
Yetmiş gün yan gelip yatıp milletin dertleriyle ilgilenmediler. Sonra 1 Ekim’de Meclis’e gelip buradan kameraların karşısında poz kestiler.
Biz 1 Ekim öncesi bir karara vardık. Meclisi işine geldiğinde çalıştıran, işine gelmediğinde bypass eden, millet iradesine saygısızlık edip bir darbeye kalkışan, milletin payına değil varsa yoksa kendi payına çalışan bir iktidarın başındaki zatı bu çatının altına gelip bir açılış konuşması yapıp orada demokrasiden, iletişimden, anlayıştan, birlikten, beraberlikten söz edip dönüp gidip zulme devam edecek olan ikiyüzlülüğüne tanıklık etmek istemedik. O gün hiç şüphe yok. O gün hiç şüphe yok. Bu durumdan duydukları rahatsızlıktan bunu milli iradeye saygısızlık, meclise saygısızlık diye nitelendirmeye çalıştılar.
Birileri muhalefetin belediye başkanlarını şantajla partisine katıp rozet takma törenleri düzenlerken kimse bana ‘Erdoğan’ı dinlemek milli iradeye saygıdır’ diyemez. Eskiden bakanlar siyasetçiydi. Bürokratları, müsteşarları teknik. Şimdi bakanlar teknik, yardımcıları siyasidir. ‘Bakanlıkla teşkilatım arasında köprü olacaklar’ dediği bakan yardımcısını İstanbul’a Cumhuriyet Başsavcısı atadı.
Arkadaşlarımızın haysiyet cellatları tarafından onurlarıyla, şerefleriyle oynanmaktadır. Beyefendi gelmiş, ana muhalefet koltuklarını boş görmüş, kimyası bozulmuş, nevri dönmüş. O günden beri ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Bir yandan da, bir yandan da susuyoruz, sabrediyoruz, aylarca meclise gelinememiş, bir kelime etmemişiz. Yaşa hürmet ediyoruz ama dönüp dönüp haksızlıklar yapılıyor, dönüp dönüp haksızlıklar yapılıyor. Bana söylenenlere sustum, yuttum, bir sürü haksızlığı duymazdan geldim. Zaman zaman bazı önemli açıklamaları da kıymetlendirdim, iddianameler yazılsın dendi diye, tutuksuz yargılama esastır diye. Şimdi bugün çıkmış bu meclisin ilk grup toplantısında Sayın Bahçeli aynı, aynı promptra aynı metni kes kopyala yapıştır atmışlar.
Okuyor oradan. “Şikayet eden CHP’li şikayet edilen CHP’li, itirafçılar CHP’li, rüşveti alan CHP’li, veren CHP’li.” Külliyen yalan. Soruyorum buradan hangi hangi şahitler CHP’liymiş? Gizli tanık dediği odun isimleriyle Ladinler, Çınarlar söylediği çocuk tacizcisi olan gizli tanık mı CHP’li? Ya da 3 kuşak babasından kalan malına, mülküne çökülüp de geçmişte AKP’den ihale alıyordu. Şimdi İBB’den almış diye malına çökülen, şimdi de imza atarsan sana bunları geri veririm deyince iftiralere imza atan iş adamları mı CHP’li?
Ya da, ya da insanları çoluğuyla, çocuğuyla tehdit eden, “Bu imzayı atmazsan evladının yüzünü 20 yıl göremezsin.” diyen, 80 yaşında anasından 500 kilometre öteye evlatları yollayan hasta 26 yaşındaki çocuğu hücreye tıkıp babasına “at artık imzayı, çıkar oğlunu” diyen, kendini itirafname imzalamaya çağırıp yoldayken karısını, eşini gözaltına alıp onun çıkması senin atacağın imzaya bağlı diyenlerin kurduğu kumpasın ne tarafı CHP’li? Ama Sayın Bahçeli, Sayın Bahçeli buraya kadar, buraya kadar geldi. Öyle, o CHP’li, bu CHP’li, hırsıza CHP’li, yolsuza CHP’li.
Bakın, bütün Türkiye konuşuyor, birileri susuyor. Sayın Bahçeli, kimle konuştuğunuzu, nasıl konuşturğunuzu bileceksiniz. Ankara’nın ortasında vurulan MHP’li, vurup da yargılananlar MHP’li, azmettirilenler MHP’li, serbest bırakıldıktan hemen sonra susturulan MHP’li, susturan MHP’li. Konuşmayan bir tek sensin MHP’li. Ağzından tek söz çıkmayan sensin buna ne demeli?
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Hak etmediğimi duyarsam, hak ettiğini duyarsın. Hak ettiğini duyarsın. Bu partinin evlatlarına, suçsuz evlatlarına hazımsızlıkla iftira atanların hak ettikleri sözü duymalarının vakti çoktan gelmişti. Bundan sonra da duyacaklar. Hadi bakalım. Bir daha, bir daha duyduğum anda ‘hırsız CHP’li, bilmem ne CHP’li’ anlatacağım kimler hangi suç örgütleriyle birer birer ilişkili.”