CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit’e ziyarette bulundu. Özel’e ziyaretinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da eşlik etti.
Özgür Özel, ziyaretin ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Malum Anayasa Mahkemesi Başkanımızı, Yargıtay Başkanımızı ziyaret etmiştik. Ancak Türkiye’nin olağanüstü gündemi ve hep birlikte yakından takip ettiğiniz olağandışı yoğunluktan dolayı bu ziyaretimiz gecikmişti. Sayın Başkanı ziyaret ettik. Heyetimizdeki her üç kişi de hukuk fakültesi mezunu, Sayın Başkan’ın meslektaşları. Yüksek yargıya, Türkiye’de yargı güvenliğine, hukuki öngörülebilirliğe duyulan yüksek ihtiyaç ve kişilerin değil kurumların öneminin merkezde olduğu, bu duygularla yapılmış bir ziyarettir.
Danıştay, dünyada yüksek idari yargı kurumları açısından Fransa’daki eş değeriyle birlikte en eski, en köklü, geleneği en kuvvetli olan yüksek yargı kurumlarından biridir. O anlamda kurumun tarihine, kültürüne, varlığına, önemine işaret eden bir ziyarette bulunduk. Sayın Başkana göstermiş olduğu ev sahipliğinden dolayı yürekten teşekkür ediyorum.”
CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptalinin görüşmede gündeme gelip gelmediği sorulan Özel, şunları söyledi:
“Biz bu görüşmeyi, Sayın Danıştay Başkanımızla sıcak tartışmaların ya da yargı konularının değerlendirileceği bir görüşme olarak ele almadık. Bu doğru da olmaz. Ancak tabii bugün diplomanın iptalinin birinci ayı dolmuştur. Bu konuda biz halen daha bekliyoruz. Çünkü şu anda diploma iptal edilmedi. Diplomayı iptal ettiklerini söylediler. Ancak bunu tebliğ etmediler. Tebliğ ettiklerinde, saatler, günler içinde bu hukuksuz işlemin iptali için idari yargı mercilerine başvuruda bulunacağız.
Ancak bu diploma, verilen kurum tarafından iptal edilebilecekken işin özüne girip de 35 yıl önce verilmiş bir gazete ilanına uygun yapılan başvuruyu, 31 yıl önce verilen diplomayı, o diplomanın sahibi kişilerin o diplomalarıyla 31 yıldır mesleklerini, görevlerini icra ettiklerini ve bunların ikincil, üçüncül sonuçlar doğurabileceği kısmına hiç girmiyorum. Örneğin aynı anda diploma alan bir kişi, bir değerli hocamız Galatasaray Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde ve Sorbonne Üniversitesi’nden doktoralı olarak öğrenci mezun ediyor. Bu sefer onun mezun ettiği öğrencilerin diplomaları sorgulanmaya başlanır.
Bu içeriğe hiç girmeden sadece şekil yönünden baktığınızda veren kurum iptal edebilecekken, o kurumun iptal etmeyeceğini anlayıp, Çarşamba günü öğlen ele alınacakken bu görüşme, Salı günü akşam iftar vaktinde İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu, o diplomayı veren kurumdan bambaşka bir kurum ve senato da değil bir yönetim kurulu, gayet de siyasi şekilde şekillendirilmiş bir kurumun yaptığı iptalden bahsediyoruz.
Yaptıkları iş o kadar özürlü, o kadar sorunlu ki bunu yazıp da tebliğ edemiyorlar. Öyle bir noktadayız ki tebliğ edeceksin ki ben buna karşı hukuk devletinde hakkımı arayacağım. Bunu yapamıyorlar. Tabii bunun tam birinci ayındayız. Bugün burada ve Danıştay Türkiye’de idari yargının tepesi. Ancak Sayın Başkan ile bu konu özelinde, bu konuya özel bir şey konuştuğumuzu söyleyemem. Böyle bir durum yok. Ama meselenin, sorunuzun benim tarafımdan verilen cevabı budur.”
Çağdaş Hukukçular Derneği Onursal Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın tahliye edilmesinin ardından yeniden gözaltına alınıp tutuklanmasını değerlendiren Özel, “Ben Selçuk Kozağaçlı’yı Manisa Soma davasında 301 evladımız hayatını kaybetmişken, beş parası olmayan ailelere, beş kuruş talep etmeden, bakın Türkiye’nin en iyi ceza avukatları en pahalı jiplerine bindiler, geldiler. Oralarda çeşitli şeyler konuştular. Bir kuruş talep etmeden, o davayı Can Atalay’la birlikte götüren kişidir. O yüzden biz kendisinden Soma’daki mağdurlar olarak ve bu meseleye inananlar olarak razıyız” dedi.
Özel, şöyle devam etti: “Soma davasında önce çok doğru bir karar verilmişti, sonra Yargıtay bu kararı beş sıfırla onamıştı. Birileri Yargıtay’daki o daireye müdahale edip, üç üyesini değiştirip, yeniden itiraz edip bu sefer üçe iki Soma davasını bozdular ve hepimizin yüreğini sızlatan o karar çıktı. Öldürdükleri kişi başına beş gün yattılar, çıktılar ve kurtuldular. Soma davasından şu anda içeride olan kimse yok. O geceyi hatırlayın. ‘Unutursak yüreğimiz kurusun’ deyip bir ay ağladı herkes televizyonları başında. Ama iki kişi yatıyor Soma davasında. İki tane cabbar, cevval avukat. Selçuk Kozağaçlı ile Can Atalay. Selçuk Bey sekiz yıl tutukluluğun üstüne serbest kaldı. Çünkü artık İnfaz Kanunu’na göre zaten beş ay da fazla yatırmışlardı. Ancak buna dahi itiraz ettiler. Şimdi o kalan süreyi yatırmaya çalışıyor birileri. Yani bu ülkeyi yöneten akıl, sürekli yargı üzerine baskı yaparak ve milletin adalet duygusunu hiçe sayıp, vicdanları karşısına alıp haksız hukuksuz kararlar veriyor.”
“Selçuk Kozağaçlı bunu hak edecek hiçbir şey yapmadı” diyen Özel, “Gerçek hak edenler, gerçekten suçlular, uyuşturucu baronları, tetikçiler, Ankara’da cuma namazı çıkışında gencecik siyasetçileri kurşunlatanlar elini kolunu sallayarak geziyorlar. Ama Soma davasının savunucusu, Türkiye’de nerede bir toplumsal dava varsa o davanın savunucularını inadına içeride tutuyor. Sekiz yıl yatmış, yedi ay daha yatsın diye uğraşıyor. Gerçekten vicdansız bunlar” ifadelerini kullandı.
Özel, TBMM’de Can Atalay hakkındaki yüksek yargı kararının okutulması ve sonrasında yaşananlar hakkındaki soruyu şu sözlerle yanıtladı:
“Birincisi Sayın Meclis Başkanı tecrübeli bir siyasetçi, tecrübeli bir hukukçu. Ama Sayın Meclis Başkanı şunu bilmiyor herhalde. Bu Meclis, böyle AK Parti döneminde yerleştirildiği gibi, kanunlar kararların verdiği el notuyla yönetilmez. Bu Meclis tarihin ta gerilerine gidin, AK Parti dönemine kadar gelin. Meclis Başkanvekilleri Meclis’i yönetecekleri notu kanundan, kararlardan talep edebilirler ya da kendileri hazırlayabilirler.
Ve Anayasa’ya uygun yönetmek ve İç Tüzük’e uygun yönetmek, Meclis Başkanvekilinin yetkisindedir. Meclis Başkanı ‘Hayır öyle bir yetki yok. Benim dediğim gibi, benim çizdiğim sınırlarda yönetilecek’ diyorsa, gelecek her gün Meclis’i yönetecek. Her gün Meclis’in bir parti tarafından yönetilmesi mümkün değildir. Ama seçilen başkan tarafsız davranacağı düşünülerek isterse gelir her gün Meclis’i yönetir.
Yönetmeyip bu yetkisini dağıtacaksa belirli bir kural dahilinde partiler tarafından önerilen, Genel Kurul tarafından seçilen Meclis Başkanvekilleri eliyle yönetecek. Meclis Başkanvekili o koltuğa oturduğunda birinci sorumluluğu Anayasa ve İç Tüzük’e karşıdır.
Meclis Başkanı’nın ne idari ve ne siyasi vesayeti altında değildir. Meclis Başkanı hepiniz biliyorsunuz, hepimiz biliyoruz. Gidin sorun. Bugünkü Yargıtay’ın yüzde 90’ı aynı düşünüyor. Anayasa Mahkemesi kararına birinci kademe mahkemesinin direnmesi mümkün değil. Direndi. Daha doğrusu uymaması mümkün değil, uymadı. Bunun üstüne yapılan başvuruda Anayasa Mahkemesi, ‘Bu karara uyacaksınız, direnemezsiniz’ dedi. Anayasa’da da bu kararın hem Meclis, hem yargı, hem yürütme için bağlayıcı olduğu yazıyor. Meclis Başkanı ile şimdi ben ikili hukuk alanımızı deşifre edecek halim yok. Ama Meclis Başkanı’nın da bu konuda ne düşündüğünü kendi biliyor, vicdanı biliyor.”
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a tepki gösteren Özel, şunları söyledi:
“Bugün Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na yetki veren sayfasını yırtıp atarsan, Cumhurbaşkanı diye bir şey kalmaz ortada. Anayasa’nın her bir sayfası başka birimize yetki tanımlıyor. Ben de Anayasa’dan yetki alarak milletvekiliyim. Anayasa Mahkemesi kararı sayfasını tanımazsan, bir gün de senin iktidarını tanımazlar, senin Meclis Başkanlığını tanımazlar. O zaman Anayasal düzen ortadan kalkar. Burası kargaşanın hakim olduğu bir yere dönüşür.
Biz Anayasal düzeni savunuyoruz. Bunlar bindikleri dalı kesiyorlar. O yüzden Gülizar Hanım Meclis’in de Meclis Başkanı’nın da tarihi ve hukuki sorumluluğunu yerine getirmiştir. Doğru olanı yapmıştır. Eğri olan doğruya ‘Niye doğrusun?’ diyemez, ‘Ben niye eğriyim’ diye bakacak.
Ayrıca yaptırım uygulayacakmış. Ne yaptırımı varmış bilmiyorum. Hiçbir yerde de onun bir yaptırım uygulayabileceği yazmıyor. Ayrıca yaptırım bir suça karşı, bir kusura karşı uygulanabilecek bir şey. Ortada kusur varsa bugüne kadar, kendi işlediği kusur var. Bu yaptırıma kim karar veriyor? İlkokul öğretmeni misin sen? İlkokul öğretmeni kendi öğrettiğini kendi vicdan terazisinde tartar, öğrencisini uyarır. Burası ne ilkokul ne Numan Kurtulmuş ilkokul öğretmeni, ilkokul müdürü. Öyle tek başına kimse kimseye yaptırım uygulayamaz.
Yürütmenin ilanını görmüşüm de yürütmenin restini görmüşüm de yasamanın başındaki Numan Kurtulmuş’unkini mi görmeyeceğim? Hepimiz aklımızı başımıza toplayacağız. Bu Türkiye’nin bu tür çatışmalara ihtiyacı yok, bu tip gerginliklere ihtiyacı yok. Hataylılar seçecek, bir zibidinin bir tanesi orada salmayacak. Anayasa Mahkemesi karar verecek, zibidi direnecek. Anayasa Mahkemesi karar verecek, talimatla bu hukuksuzluğa herkes susacak. Bu hukuksuzluğa susan dilsiz şeytandır. Bu kadar söylüyorum. Bundan sonra da herkes kendi görevini yapacak. Hiç öyle panik olmaya falan da gerek yok. Doğru, düzgün, tutarlı, hukuka uygun duran herkesin arkasında millet durur Numan Bey. Herkesin arkasında durur. Tarihin kritik bir noktasındasınız ve görevinizi hukuka göre mi yapacaksınız yoksa AK Parti’nin telkin ettiği hukuka göre mi yapacaksınız onu göreceğiz.”
CHP’ye kayyım atanacağına yönelik iddialara da yanıt veren Özel, “Ben ilk günden beri söylüyorum, bunlar boş işler. Algı ile olgu yer değiştiriyor. Bu yalandan beslenenlerin ayağına dolandı bu iş. Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyumun atanma olasılığının olmadığını ilk baştan beri söylüyorum. Hukuken mümkün. Her yere atanır. Ben de iddia ederim, ‘Yarın AK Parti’ye kayyum atanacak’ diye. Ama siyaseten mümkün değil” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ilgili açıklamasını hatırlatması üzerine Özel, şöyle devam etti:
“Aynı şeyi söylüyor Sayın Bahçeli de. Şu kadar net bir şey söylüyorum. Kayyum meselesi, CHP’ye kayyum atanması tartışması AK Parti için elverişli bir alan, ‘CHP’de karışıklık var, bilmem ne var…’ Biz buna karşı çektik resti, yaptık kurultayı. Oyların tamamını aldık. Tarih boyunca listemizi ilk kez deldirmeden geçtik. Çok kuvvetli bir birlikteliği gösterdik. Şimdi kendi ayaklarına dolaştı. O öyle söylüyor, bu böyle söylüyor.
Rasim Ozan Kütahyalı’nın söylediği doğru değil ama ondan önce üç ay boyunca ‘CHP’ye kayyum’ diye tartışanlar şimdi çıkmışlar, ‘Bunu nasıl der?’ Ee sen nasıl dedin üç ay boyunca? Senin televizyonların üç ay boyunca bundan başka ne tartıştı?
O yüzden biraz samimiyet. CHP, milletin gönlünden yerel seçimlerin de üstünde bir oy oranına ulaşınca, bu yapılanlar CHP’yi yukarı, AK Parti’yi dibe doğru ittirmeye başlayınca, bu kayyum tartışmalarının CHP’ye zarar değil; yaptığı kurultaydan sonra birlik ve beraberlik, kenetlenme sağladığını görünce beyler taktik değiştiriyorlar, ‘kayyum’ diyene saldırıyorlar. Kayyum diyen doğru söylemedi ama üç aydır onun dediğini söyleyenlere ne demeli.”
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Özel, sendikaların 1 Mayıs’ı Kadıköy’de kutlayacaklarına ilişkin açıklamasının sorulması üzerine “1 Mayıs meselesi, işçi sendikalarının alacağı bir karardır. Kararları neyse arkalarında dururuz. Onlar nerede kutlamaya karar veriyorlarsa her sene, biz onlara destek veriyoruz. Geçen sene biri Kocaeli’nde kutladı, biri Bursa’da. Oralara heyet yolladık. Biz de İstanbul’daki gösterilerin olduğu yere katıldık. Bu sene de öyle. Süreci yakından takip ediyoruz. Bir takım gelişmeler yaşanabilir. En yakından takip edeceğiz, ona göre de kurumsal kararımızı ilan edeceğiz” cevabını verdi.