Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Erdoğan, partisinin bayramını çaldığını öne sürerek, “Arkadaşlarımız içerideyken, evlatlarından ayrıyken, bu kadar zulüm varken bu bayram bayramlaşmayı doğru bulmadık” dedi.
CHP lideri Özgür Özel, İBB’ye, partisinin belediyelerine düzenlenen operasyonlara tepki göstererek; “Mesajı alacak alan alsın. Bıçak kemiğe dayandı. Bu vakitten sonra böyle haysiyetsizlikler yaparlarsa, onurumuzla oynamaya devam ederlerse, iftira atarlarsa, adil bir yarglanma rejimi kurulmazsa… Onlar sertleşirlerse ben de sertleşmeye devam edeceğim. Ne anlarlarsa onu yapacağım. Bu vakitten sonra bu işin dönüşü yok” dedi. CHP’li belediye başkanlarının gözaltındayken polis eşliğinde yürütüldüğü videoya ilişkin de konuşan Özel, “Belki de bir gün sonra serbest kalacak adamların iki koluna iki polis, ip gibi dizmişler… Çukurdan çıkarken görüntü var. Bunu gördüm delirdim” ifadelerini kullandı.
Hakkında açılan iki ayrı soruşturmayı değerlendiren Özel, “Ankara Başsavcılığı ince görmüş. ‘Benim yetkim var, Akın Gürlek’in yetkisi yok’ diyor” şeklinde konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bugün saat 12.00’de TELE1 ekranında TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ile Evren Özalkuş ve Murat Taylan’ın sorularını yanıtladı.
Özel, ilk önce Gaziosmanpaşa mitingi ve operasyona ilişkin konuştu. Gaziosmanpaşa Belediye Meclisi’nin çoğunluğunun AKP’de olduğunu hatırlatan Özel şunları söyledi:
“Gaziosmanpaşa’nın bir önemli durumu var. Belediye meclisi çoğunluğunun bizde olmadığı tek ilçe. Belediye başkanı görevden uzaklaştırıldığında belediye başkan vekilliği onlara geçebiliyor. Bunu daha önce Yalova’da da görmüştük. Uydurma gerekçelerle belediye başkanları alınıyor ve mahkeme senelerce bitmiyor. Yalova’yı onlar kazanmış gibi yönettiler. Bu sefer Yalovalılar yüksek farkla CHP’ye verdiler oyu. Biz dün Gaziosmanpaşa’ya bu durumu anlatmak için gittik. Gaziosmanpaşa’nın evladı, AKP’nin kalesi denilen yerde belediyeyi kazanıyor ama belediye meclis çoğunluğu karşı tarafta.
Aziz İhsan Aktaş denilen kişi itirafçı olmuş. Bu kişiye suç örgütü lideri deniliyordu. Şu anda dışarıda. Bir suç örgütü lideri suçu itiraf etti diye eve yollanıyor. Lider ona suç atıyor, buna suç atıyor eve gidiyor.
Hakan; ‘Genel Başkanım eğer bir kuruş rüşvet aldıysam beni Taksim’de assınlar.’ dedi. Bu kadar inanıyor çocuk kendine. HTS kayıtlarının olduğu dakikada mevzubahis benzin istasyonuna yakın okullarda öğretmenlere çiçek dağıtıyor. Canlı yayını var. İkinci gün söylenilen saatte açılış yapıyor. Üçüncüsü de Erasmus programı dahilinde öğrencilerle buluştuğu program aynı bölgede.
Önce suçlayacağı kişiyi buluyor. Baz kayıtlarını alıyor. Aracılık ediyor diye iftira edeceği kişinin baz kayıtlarını alıyor. Çakışan yerleri fosforluyor. Aziz İhsan Aktaş’ın baz kayıtlarına erişemez. Önüne ittiriyor. 5 sayfa ifade vermiş 3 gün sürmüş ifadesi. Titiz çalışmışlar. Saat ve tarih verip ‘Burada buluşmuşlar’ diyor. Baz kayıtları önüne konmadan söylenecek şey değil.
Bu şartlar altında içlerine sinecekler mi? Bu kumpasla o belediyeyi AKP’li belediye meclis üyeleri ‘Bizim oldu’ diyecekler mi? Hakan dahil, Aykut dahil, belediye başkanlarımız, bir kısmı tanımadığım iş insanları… Geçenlerde bir tane kadın katilini iki kolundan tutup arabanın arkasına attılar ona bile tepki gösterdiler. Belki de bir gün sonra serbest kalacak adamların iki koluna iki polis, ip gibi dizmişler… Çukurdan çıkarken görüntü var. Bunu gördüm delirdim. Dünkü cümlem de şu; ‘Bir daha aileleri, evlatları, anneleri, babaları üzecek bir görüntü görürsem bunun altında kalmam. Seni pişman ederim. Bunun altına imzamı atarım. Ne Tele1’i bağlar ne bunu yayınlayan televizyonları bağlar. Benim ifademdir. Bu kadar insan onuruyla oynamak olmaz. 50 yıl 4 ay kamu hizmeti yapmış olan Hasan Akgün’ü en öne koymuşlar. Bu insanlar suçları ispatlanana kadar masumlar bir kere. Bunu söylüyorum. Dedim ki ‘Bir daha görürsem dağılmamak üzere toplanırız’ bu da şu; ‘Daha fazla ileri gitmeyin, daha fazla ileri gideriz.’ Ne anlıyorlarsa onu söylüyorum. Nerede toplanırız, ne kadar dağılmayız bilmem. Mesajı alacak alan alsın. Bıçak kemiğe dayandı. Bu vakitten sonra böyle haysiyetsizlikler yaparlarsa, onurumuzla oynamaya devam ederlerse, iftira atarlarsa, adil bir yargılanma rejimi kurulmazsa… Onlar sertleşirlerse ben de sertleşmeye devam edeceğim. Ne anlarlarsa onu yapacağım. Bu vakitten sonra bu işin dönüşü yok.
Tayyip Erdoğan bu suçlamaların hepsinden yargılandı. Bir gün evinden alınmadı, gözaltında tutulmadı. Hüküm kesinleşti, davul zurnayla uğurlandı. İçerideyken gelen ziyaretçi sayısıyla hala övünüyor. Ekrem İmamoğlu evinden gözaltına alındı, dört gün Vatan Emniyet’te iğrenç bir yerde tutuldu, tutuklandı, tutuklu yargılanıyor, ziyaretçi kısıtlaması var ve resminin asılması yasak. Öbürü şiir kitabı yayımladı. O 28 Şubat Darbesi bu 30 Şubat Darbesi böyle bir şey yok. Böyle bir insafsızlık, vicdansızlık yok. Arkadaşlarımızın ve partimiz onuru, şerefi, bu insanların aileleri için mücadele veriyoruz. Önce benim arkadaşlarım evine dönecek sonra ben döneceğim.”
Cezaevinde bulunan İBB Başkanı ve CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun moralinin ilk günden beri yüksek olduğunu ifade eden Özel şöyle devam etti:
“Gelecek seçimde cumhurbaşkanı olmaya hazırlanıyor. Son derece motive. ‘Ekrem İmamoğlu suç örgütü’ kurgularını ispatlıyorlar. Hedefe ulaşmak için delil yaratmaya çalışıyorlar. İlk başladığında Ekrem Başkan’ın daire sattığı kişileri aradılar. Sonra bu darbeye kalkıştılar. Babasının evini bastı, yazlık evini bastı. Nasıl bunların evinden ayakkabı kutuları, para sayma makinaları çıktı. Ben suçsuzu savunuyorum, Erdoğan 17-25 Aralık’ta hırsızı savundu.
Geldiğimiz bu noktada bu savcı inanmış ki kasalar, paralar bulacağım. Geldi çuvalladı. Başladı yalancı tanıklar… Somut delil yok. Bu sefer içeridekileri itirafçı yapmaya çalıştı. Tutuklulardan Ekrem Başkan’a iftira atmalarını istiyorlar. Hangi ifadeye inanacağız? Hakikatin kendine tecavüz etti bu insanlar. Hakikatin kendini öldürdüler. Şu anda bu tarz bir soruşturmada en şanslı kim biliyor musunuz? Varsa gerçek bir hırsız, bir rüşvetçi yırttı. O da bu kadar masum insan arasına karıştı.”
Özel hakkında başlatılan soruşturmalara ilişkin ise şunları söyledi:
“O soruşturmalardan birisi Akın Gürlek’in hırsından bana açtığı soruşturma. Açsın yapacak bir şey yok. Ama ikinci soruşturma çok güzel bir rövanş. Akın Gürlek, Antalya’da yaptığı bir konuşma yüzünden Ümit Özdağ’ı Ankara’da yemek yerken gözaltına aldırmış İstanbul’a getirmişti. Bu Antalya ve Ankara başsavcılarına küfürdür. Akın Gürlek’in görev bölgesi nedeniyle Kartal’a bile bakamaz. Ümit Özdağ Antalya’da konuşmuş Ankara Başsavcısı’na, ‘Ben senin görev yerinden gözaltı yapıyorum’ diyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı da benim İstanbul’da yaptığım bir konuşmadan dolayı soruşturma açıp ona karşı rövanş alıyor, had bildiriyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yine usulsüz bir iş yapmıyor. Görev yerim Ankara olduğu için yine yetkili. Ama bu Ümit Özdağ konusunda hiçbir zaman yetkili olmadı.”
Özgür Özel, “Erdoğan’ın planı, hedefi ne?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Erdoğan’ın hedefi iktidarda kalmak. Geçtiğimiz günlerde de söyledi. Can bedende durdukça koltukta oturmak istiyor. Karşısında Beylikdüzü Belediyesi’ni ondan alan, İstanbul’da 3 kez adaylarını yenen Ekrem İmamoğlu var. Erdoğan kendisini ‘Yenilmez Armada’ görüyordu ya. Onun sandıktan anladığı ‘Birden fazla partinin yarıştığı Erdoğan’ın kazandığı bir oyun’, kazanmak için her şey mübah. Ne diyor 17-25 Aralık’tan sonraki seçimde, ‘Milletim bizi akladı.’ Bakanların çocukları parayla yakalanmış, bakanlar yakalanmış. Dönemin başbakanı ‘Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu keserim’ demiş. Yüce Divan’a dosyaları yollamak istiyor diye başbakanlıktan almış. Erdoğan şöyle görüyor sandığı; ‘Partilerin yarıştığı, seçimi kazandığı, kendisini akladığı, gelecek 5 yıla da kayıtsız şartsız meşruiyet tanıdığı bir alan. Bu 31 Mart’a kadar bu böyle gitti. Şunu gördü; artık bir yenilmezliği yok. Altın kemer gitti. Genel Başkan olarak Özgür Özel onu yenmiş, Ekrem İmamoğlu adaylarını yenmiş. O artık yenilmez değil ama bir yenilmez var o da Ekrem İmamoğlu. 4 seçimde onun adaylarını yenmiş. Tayyip Bey Ekrem Bey’i yenememenin psikolojisi içinde ‘Gelecek seçimlere gidemeyiz, rakibim bu olmamalı’ diyor. Ya rakibi ortadan kaldıracak, ya seçimi ortadan kaldıracak.
Biz o sandığı Tayyip Bey’e kaptırmamaya çalışıyoruz. O sandık bize Mustafa Kemal’den, İsmet İnönü’den emanet. Bugün Erdoğan bu kazanımı elimizden almaya, demokrasiden diktaya geçmeye çalışıyor. Darbe yapıyor. Kamuflaj yok, savcı cübbesi var.”
Erken seçim konusu
Özel erken seçime ilişkin, “Erken seçime ne Özgür Özel karar verebilir ne Erdoğan. Halkın kendisi karar verir” yorumunda bulunarak şöyle devam etti:
“Türkiye’deki herkese diyorum ki; demokrasiye sahip çıkacaksak, erken seçimi getireceksek, ‘Ben senin şu yanını sevmemi bu yanını sevmem’ demeden bir meydanda 4 milyon, 5 milyon kişi erken seçim der, direnirse, gerektiğinde dönmemek üzere gelirse o sandık gelir. Tek adam rejimine, seçimsizliğe, sandıksızlığa itiraz eden demokratların da bu mücadelenin içerisinde olmasını bekliyoruz.”
“Artık siyaset yapmıyoruz. Artık varolma mücadelesi veriyoruz” diyen Özgür Özel şöyle devam etti:
“Karşımızdakiler şöyle düşünüyor; ‘Özgür Özel’in de siyasi hedefi vardır, Ekrem İmamoğlu hapisteyken kendi önünün açıldığını düşünecektir.’ Ekrem İmamoğlu’nun üzerine kapanan cezaevi kapıları demokrasinin üzerine kapanan kapılardır. Sen onu içeride bırakırsan dışarıda bir demokrasi falan kalmıyor. Ekrem Bey, Tayyip Bey’i yenecek aday olduğu için içeride. Tayyip Bey kendisini yenecek adayı içeriye atıyorsa, dışarıda kalanların ‘siyasete devam edelim’ şansları yok. Önce sandığı kurtaracaksın. O yüzden benim bugün yaptığım iş siyaset değil. 100 yıl önce nasıl memleketi kurtarmak için mücadele edildiyse, bugün de o sayede elde ettiğimiz kazanımlara sahip çıkmanın mücadelesini veriyoruz.
Atatürk’ün getirdiği Cumhuriyet’e, demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkıyoruz. Adı Cumhuriyet olabilir, rejim dikta olabilir. Demokratik Cumhuriyet. İsmet İnönü’nün getirdiği çok partili rejime ve değişebilen iktidara sahip çıkıyoruz. Ecevit’in Kıbrıs’ına sahip çıkıyoruz.”
Özel yeni Anayasa tartışmalarına ve Erdoğan’ın yeniden adaylığına ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Demokratik, sivil, güçlü anayasaya anayasanın kendini koruyan maddelerle ihtiyacı var. Benim hayalimdeki anayasada, anayasaya uymayan herkese, cumhurbaşkanı dahi olsa bunun ağır müeyyidelerinin olması gerekir. Anayasanın her maddesine uyulacak. Ne meclis, ne cumhurbaşkanı… Mutlak bir anayasal devlet için güvencelere ihtiyaç var. Ben bir gün anayasa masasına oturacak olursam o masada birinci şart; anayasaya uymamanın denetimine, müeyyidesine bir sistem kurulacak. Bir şey kurulması lazım. Ve o mahkemenin tarafsız oluşunun en iyi hakimlerden oluşmasının bir teminatının kurulması lazım. Bunu ayrı bir bahis olarak söyledim.
Kiminle anayasa yapılır? Anayasa’ya saygısı olanlarla yapılır. Sen anayasa değil banayasa istiyorsan yapılmaz. Anayasalar her doğan için yapılır bunlar Erdoğan için anayasa istiyor. Yapılmaz. O yüzden önce Erdoğan’ın bizi anayasa masasına çağırması için Anayasa’ya uyması lazım. Anayasalar üzerine kim giyerse giysin olması gereken elbiselerdir, kapsayıcı metinlerdir, toplumsal mutabakat metinleridir. Erdoğan kendisi için yapılan anayasayı 7 yıl sonra değiştirmek istiyor. Kişiye özel anayasa olmaz. 2017 Anayasa’sı yapılırken eleştirilerde bulunuyorduk. 2021’de bahçeli bir taslak hazırlamıştı. Bizim 2017’de eleştirdiğimizi 2021’de sorun olarak gördü ve ‘Düzeltelim’ diye verdi. Bugün bu Anayasa’ya, AYM kararlarına, AİHM kararlarına, Anayasa’nın en başta masumiyet karinesine, hakim teminatına… Bizim 9 arkadaş bu mahkemeye çıktı aynı suçlamalarla, 9 arkadaş karşısındaki mahkemeye çıktı. 4 tane sulh ceza hakimi işlem yapıyor. Biri 9’un 8’ini tutukladı, burada tecrübeli bir hakim ‘Tutuklama son çaredir, diğer adli kontrol hükümleri kifayetsiz kalırsa başvurulmalıdır, suçun durumu, delil durumuna bakıldığında tutuklama talebi aşkın taleptir’ yazdı. Kimine imza, kimine tutuksuz yargılama verdi. İki gün sonra bu hakimin anası ağladı. Bu hakimi aldılar bu görevden icra iflas hakimi yaptılar. Yerine kafalarına göre hakim getirdiler. Bu karara itiraz edip yan mahkemeden hepsini tutukladılar. Türkiye’de Anayasa’da ‘hakim teminatı’ var, ‘Tutuksuz yargılama esas’ hukuk fakültelerinde ilk öğretilen şey. Son çare tutuklama.
Bugün Türkiye’de istisna olması gereken şey kaide olmuş, kaide istisnaya dönmüş durumda. Anayasa ortada, hukuk fakültelerinde öğretilenler ortada, yargılama usulünün temel yaklaşımları ortada. Bunlar ‘Gelin yapacağız anayasa’. Nasıl yapacağız? Menemen yapamayız bu şartlarda. Bir kere arkadaşlarım tutuksuz yargılanacak. Tutuklu biri varsa kamuoyu hak verecek. Ön şart koymuyorum ama tutuklamalar canlı yayınlanacak. AYM kararları, AİHM kararları uygulanacak. Siyasi tutuklular bırakılacak. Erdoğan Anayasa’ya aykırı tutumlarından vazgeçecek. Sonra anayasa masasına oturmayı konuşabiliriz.”
Özel, devam eden İmralı Süreci ile birlikte DEM Parti’nin Cumhur İttifakı’na katılıp katılmayacağı hakkında ise şöyle konuştu:
“Benim bu konularda böyle bir öngörü söylemem doğru değil, haksızlık olur. Bu, DEM Parti meselesine elbette eleştirel yaklaşanlar, şüpheyle yaklaşanlar olabilir. Ama ben DEM Parti’nin bugüne kadar bizimle yaptığı görüşmelerde ve topluma açık söylediği söylemlerinde bunca yıllık mücadeleleri, bunca yıllık ortaya koymuş oldukları,, perspektif, dile getirdikleri siyaset açısından bu yaklaşımı bir fırsat olarak görmeleri ve buna ciddi bir destek vermelerini son derece anlaşılır buluyorum. Nasıl ben tarihsel bir tutarlılık içinde bir masa olursa demokratikleşme, oraya geliriz, otururuz diyorsak onlar da yıllardır söylediklerini ve söylediklerinden hatta ilerisini devlet bey söylemişken, devlet sahiplenmişken, iktidar bunu taahhüt ediyorken, ne yapsındı DEM Parti yani? Ama şunu da biliyorum. DEM Parti’nin söylediklerinin, taleplerinin karşılanacağı bir zemin vaat ediliyorsa DEM Parti şey mi diyecek, kardeşim, biz burada yokuz falan, diyemez.
DEM Parti’nin bu noktada hiçbir partinin dışlanmaması konusunda hassasiyet gösteriyor olması da önemli. Diyor ki, herkes burada olmalıdır, kimse dışlanmamalıdır falan filan. Buradan sonra bunun bir iktidar partisiyle şimdi, sekiz dokuz yıldır Selahattin Demirtaş içeride tutulmuş. DEM Parti’nin bana anlattıkları yani sevgili,, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk görevden alındıktan sonra bir sohbetimiz olmuştu ne zor olduğuna dair. “Aynı sandığa,” diyor, “dört kere sandık görevlisi atıyorsun, dördünü de terör örgütüyle irtibatlı veya KCK, ha HDP, bir şey söyleyip tutukluyorlar,” diyor. “Sandığa,” diyor, “artık görevli bulamıyorsun,” diyor, bizim burada. 6 bin sandık görevlimiz tutuklandı falan diye bir şey söylediler. Rakam yanlış olabilir doğrusu ama böyle inanılmaz rakamlar. Dünya kadar HDP’de siyaset yapmanın, DEM’de siyaset yapmanın terör örgütü üyeliği kabul edildiği neredeyse bir süreç yaşandı. Bundan sonra yaşananlarla kimseye hani hiçbir seçmene de akıl verecek, bilmem ne yapacak değilim ama kendi adıma bir okuma yapıyorum.
Bundan sonra yaşananlarla Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın aynı anda Türkiye’de bütün savcılarınki, hiçbirinin birbirinden haberi olmamasına rağmen gizli soruşturma, düğmeye bir yerden basılarak, biri Kırıkkale’ye, biri Edirne’ye gideceği yerler, uçaklar bile hazırlanmış, bilmem ne falan böyle bir şey olmuş. Böyle süreçler yaşandıktan sonra, bu kadar, benim mesela Türkiye Gazeteciler Birliği’ndeki misafirhane arkadaşım Hüseyin Olan bir gün bana dedi ki, Türkiye Gazeteciler Birliği Denetleme Kurulu’ydu benim. “Ya başkan, senden bize bulaştı,” dedi bu. Ne oldu? Tabii geçmiş bir politik geçmişi var ama aktif siyaseti yok. “Ya,” dedi, “bana belediye başkanlığı teklif ediyorlar.” “Abi, kabul et.” dedim. “Tam senin iş. Çok tertemiz bir insandır Hüseyin Olan. Yani böyle her yönüyle dört dörtlük bir yerel yönetici tipolojisi. “Abi,” dedim, “kabul et. Vallahi yaparsın.” “Ya kabul edeyim mi?” “Et.” dedim. Göreve geldi, altı ay sonra eş belediye başkanlığı sistemi var ya, efendim, kamunun kendine verdiği yetkiyi paylaşma suçundan ağır da bir yere sokmuşlar. Bir attılar, yedi yıl hapis yattı. Gittim ziyarete, Yakmışsınız adamı. Gittim ziyarete. Belediye başkanı. Camın arkasından konuştuk. Telefonla, melefonla, elimizi böyle koyduk, gözlerim doldu. “Yaktın beni.” dedi. Aynen dediğiniz gibi. Altı buçuk yıl sonra çıktı. Şimdi milletvekili, meclise geldi Hüseyin Olan, sevgili Hüseyin Olan. Hüseyin Olan, sütte leke var, Hüseyin Olan’da leke yok.
Altı yıl hapis yattı. Şimdi bunları gören, bu kadar politik bilinci yüksek Kürt seçmen, bu olanları görüp, bundan sonra yaşayacaklarımıza bakıp Cumhur İttifakı’na DEM’i yakıştırır mı? DEM oraya gider mi falan? Bunların hepsini göreceğiz. Ama ben bugüne kadar yapılanlarda DEM Parti açısından bir tutarsızlık, bir şey görmüyorum. Bu süreci, bu süreci hepimizin birden Türkiye’nin demokratikleştiği hiçbir siyasi partiye, siyasi gerekçelerle bugün bize, dün DEM’e yapılanların yapılamayacağı bir demokratik düzleme getirmek lazım Türkiye’yi. Bu güvenceyi sağlamak lazım. Bence esas mücadele bu. Ayrıca Erdoğan’ı yenecekse partiler yenmeyecek ki. Erdoğan’ı yenecekse büyük bir demokrasi ittifakı yenecek. Sen demokrasi ittifakının seçmenini kolundan sürükleyip bir yere götüremiyorsun. Yerel seçimleri düşünün. Tabii. CHP 11 ay önce beş parti yüzde 25 oy almış. 11 ay sonra tek başına hiçbir ittifak yokken ve Altılı İttifak ortada karşısında çok sert siyaset yapıyor, en güçlü adayları çıkarıyorken yüzde 38 oy aldık.
Ben Manisa’da ilk aday olduğumda Sayın Baykal’a, “Ya bir önceki yerel seçimin oyu yüzde 6.” dedim. Bu seçim alınamaz. Baykal bana dedi ki, Allah rahmet etsin. “Manisa alınacak.” dedi. Bu seçim değil ama bir seçim alınacak ve sen alacaksın, dedi. Sen şimdi partinin bayrağını taşımaya gidiyorsun. Biz Manisa’da yüzde 6’yı da gördük, son seçimdeyüzde 60’ı da gördük. O yüzden Manisa, merkez sağın kalesi. Manisa, AK Parti’nin kalesi. Altı, hatta bir ara yedi millet, altı milletvekili çıkardı AK Parti Manisa’da. Bugün o Manisa’da AK Parti, MHP birlikteliğine karşı yüzde 60 oy aldık. Son ankete göre bizim, Gökan Zeybek parmak hesabı yapar, böyle olağanüstü, hesap makineleriyle o sonucu zor bulursun. Gökhan Zeybek’e göre altı çıktı, yediye gidiyor Manisa’da CHP 10 milletvekilinden. Bana göre beş çıktı, altıya gidiyoruz. O noktada, o yüzden bir şehrin ya da bir ülkenin sandıktaki davranışını hangi fikirle, hangi anlayışla ittifak ettiği duygusu değiştiriyor artık Türkiye’de. AK Parti’nin altı yedi milletvekili çıkardığı yerde yüzde 60’la CHP belediye kazanıyorsa yüzde 6’dan gelir. Kastamonu’yu kazanıyorsa CHP, Afyon’u, Uşak’ı Sivas’ın doğusuna, ne diyordu Tayyip Bey, “Hey, Deniz Bey.” diyordu. Sivas’ın doğusunda hiç göremiyorum seni, böyle yapıyordu değil mi? Ege’de hiç göremiyorum. Türkiye’de yedi bölgede il belediyesi olan tek partiyiz biz. Yedi bölgede il belediyemiz var. AK Parti’nin yok. Neden? Bütün Ege’yi almışız. Ege’deki bütün büyükşehirler ve il belediyeleri bizde. “E, Tayyip Bey, göremiyorum Ege’de seni.” demedim hiç ona. Niye demedim biliyor musunuz? Siyaset kibri cezalandırır. Siyasette kibri millet cezalandırır, doğrusu bu. Siyasette tepeden bakmayı, kendini üstte görmeyi, hor görmeyi, alaycılığı millet cezalandırır. Son seçim sonucunun sırrı odur.”
Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’nin bayramlaşma kararına ilişkin sözlerine de şöyle yanıt verdi:
“Sayın Erdoğan’a şunu hatırlatayım; geçen bayramda, 31 Mart’tan sonraki nisanda bütün partilerle bayramlaşan tek parti biziz. Devamındaki bayramda da bayramlaşan biziz. MHP ve AKP DEM ile bayramlaşmazlardı. Davutoğlu’nun partisiyle, AKP, DEVA ile bayramlaşmazdı. Bu bayramda da DEM hariç bu bayramlaşmamaları sürdürüyor. Biz bütün partilerle bayramlaşabilen tek partiyiz. Bunda bir sıkıntımız yok ama şunu net söylüyorum; Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi’nden bayramı çaldı. Ben Ekrem Başkan içerideyken, insanların çocukları ağlıyorken. Pınar Hanım’ı daha dün Düzce’ye sürmüşken, çocukları kendisinden haber alamazken, annesi ağlıyorken bayramlaşamayacağım. Ben bayramlaşıyor da Erdoğan’ın partisini ayırıyor değilim.
CHP Kurultayı’na yönelik davaya ilişkin, “Bu yaşananları sonuç odaklı değil süreç odaklı görüyorum. CHP’yi tartışma içinde tutmak için. İçinde bulunduğumuz siyasi iklim gereği şiddetli sallantı olacaktır, uçak düşmez herkes sakin olsun. Gemiyi dalga değil panik bitirir. Ahlaki, psikolojik üstünlük sendeyse kazanırsın. Bizi panikletmeye çalışıyorlar. İddianame var, doğru. Yola çıktığımızda medya ‘CHP Kurultayı satın alındı’ diyorlardı, şu anki iddianamede MASAK raporu özeti var ve rapor tertemiz” yorumunu yapan Özel şöyle devam etti:
“‘Döviz büroları’ diyorlardı. Güya tanık var, beyan var. Yalanlar var. Bunun üzerinden iddianame kuruyorlar. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş. Kumpas ne biliyor musunuz? Duymuştuk olacak diye. Büyük ihtimalle sayın Kılıçdaroğlu’na ağır ceza mahkemesinde zorla getirme çıkarırlar. Yeni bir tartışma çıkarırlar bunun üzerinden. Benim Kemal Bey ile kötü bir diyalog içerisinde olmam mümkün değil. Ben partinin mevcut genel başkanıyım, benim görevim önceki genel başkanlara saygısızlık etmemek. Olur olmadık laflar ediliyor, üzülüyorum. Sayın genel başkanla iyi, doğru, yapıcı bir diyalog içindeyim. Kayyım atama gibi bir şey olmaz. Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atanamaz. Atatürk’ün getirdiği koltuğa seçimle gelinir. Atatürk’ün partisinde Atatürk’ün koltuğuna kimse seçimsiz oturamaz.”
Özel, önceki yönetimin kayyımla geleceği iddialarına ‘Gelmezler’ yanıtını verirken “Küfür sayarım arkadaşlarıma” diye konuştu.