Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, Medyascope’da yayınlanan ‘AK Parti’nin kâbusu’ başlıklı yazısında son dönem aktüel siyasette yaşananlara ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Türköne, AKP’li başkanlarının arka arkaya istifalarını 2019’da yaşanan istifalara benzettiği yazısında ‘tarihin tekerrürüne’ işaret ederek, Ekrem İmamoğlu’nun belediye başkanı seçilmesinin ardından seçimin yenilenmesine ve devamındaki süreçte ise AKP’nin daha büyük bir yenilgi almasına değindi.
Türköne, “Yargı operasyonları ve belediye başkanı transferleri adaletsiz ekonomik şartlarda ezilen halkta CHP’ye yönelik sempatiyi yükseltiyor” değerlendirmesinde bulunurken, AK Parti için “Emin olun hiçbiri rahat uyuyamıyor, debelendikçe daha fazla battıkları kâbusların içinde siyasetin sağına-soluna dönüp duruyorlar” ifadelerini kullandı.
Türköne’nin yazısının ilgili bölümü şu şekilde:
“AK Partililer 2019 seçimlerine hazırlanırken Erdoğan’ın büyük stratejik hatası ile yola çıktılar. AK Partili önde gelen büyükşehir belediye başkanları “görevden aflarını istemek” zorunda bırakıldılar. AK Parti, başkanlarını zorla istifa ettirdiği şehirlerin bir-ikisi hariç çoğunda seçimi kaybetti. Bu büyük stratejik hatanın arkasında, bugün de saltanatını sürdüren bir güç iddiası vardı. Erdoğan, 2017 referandumunda edindiği partili cumhurbaşkanı sıfatı ile “tek adamlı parti devleti”ne geçecekti. “Halk belediye başkanlarına değil bana oy veriyor” iddiasını, 2019 mahalli seçimlerine ispatlamayı denemiş oldu. Deneme fiyasko ile sonuçlandı. Parti devleti kurulamadı, parti de üzerinden silindir geçmiş gibi ezildi.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Muhalefet bu deneme üzerinde pek fazla durmuyor; ancak bu deneme diktatörlük tartışmalarına ve demokrasinin gücüne ışık tutacak temel parametreleri gösteriyor. Bu denemede tek adam rejimi fiilen boşa çıkarılmış oldu. Halk, kendi tercihini de ipotek altına alan otokrasiyi istemediğini gösterdi.
Aynı hata bugün AK Parti il başkanlarının “görevden aflarını istemeleri” kalıbıyla tekrarlanıyor. Tıpa tıp aynı film.
AK Parti, seçim denilen savaşta örgütsel gelenekleri, organizasyon yetenekleri kuvvetli bir partiydi. Bol para da devreye girince, rakip partilere karşı mukayeseli üstünlük kazanıyordu. 8 İl başkanının görevden el çektirilmesi, muhtemelen diğerlerinin koltuğunu da sallamıştır. Bu tasarruf, doğrudan AK Parti’nin örgütsel yeteneklerini ve reflekslerini daha fazla dumura uğratacaktır.
Asıl mesele çözümsüz: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altında AK Parti’nin ezilip kalması.
En tepede iki kritik tercih AK Parti’nin örgütsel gücünü budadı. Başkanlık sistemi, sistematik olarak politikacıları devre dışı bırakıp iktidarı teknokrat-bürokrat seçkinlerin eline teslim etti. AK Parti, bilhassa yerel politikacılar devre dışı kaldılar, itibarlarını kaybettiler. İkincisi, partili cumhurbaşkanının yol açtığı erozyon oldu. Bürokrasi cihazı ile ülkeyi yöneten tek adam, partisi üzerinde de mutlak kontrol sahibi olunca, AK Parti kafese kapatılan ve sadece teşhir edilen dişleri sökülmüş, tırnakları kesilmiş bir aslana döndü. Kısaca otokrasi eğilimi, AK Parti’nin, siyasî yelpazedeki rekabet düzeni içinde parti olarak bütün sermayesini tüketti.
Karşımızda 2019’un öncesinde belediye başkanlarını istifa ettirmekten, seçimden sonra İstanbul’u tekrarlatmaktan ders çıkartmayan bir AK Parti duruyor.
Halk ağır ekonomik şartlar altında hayatta kalma mücadelesi verirken, henüz durduğu yeri ve parti tercihlerini siyasî arenaya taşımamış durumda. Seçim borusu çalmadan parti tercihleri netleşmez. Borsacılar gibi geleceği satın alarak öngörüde bulunalım: Durum AK Parti için tam bir felaket. Tepede verilen yanlış kararlar, muhalefetin kuşatması karşısında zaafları arttırmaktan başka işe yaramıyor. İşleri çok zor.
Böyle hengâmelerde, CHP kadrolarının tutulduğu cezaevleri çok korunaklı yerlerdir. AK Partililer pahalı ve güvenli arabaların içinde kendilerini güvende hissetmesinler. Son sürat sandık denilen duvara çarpınca ne olacağı kestirilmez.
Yargı operasyonları ve belediye başkanı transferleri adaletsiz ekonomik şartlarda ezilen halkta CHP’ye yönelik sempatiyi yükseltiyor. İktidar girdiği yanlış yoldan, B planı olmadığı için dönemiyor. AK Partililer önce halk desteğini, sonra itibarlarını ve nihayet tek elde toplandığı için kullanamadıkları iktidarlarını kaybediyor.
Emin olun hiçbiri rahat uyuyamıyor, debelendikçe daha fazla battıkları kâbusların içinde siyasetin sağına-soluna dönüp duruyorlar.”