Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, 'Hayırlı olsun: Çözüm Süreci yeniden başladı' başlıklı yazısında devlet aklının doğru çalıştığını ve Çözüm Süreci'nin yeniden başladığını öne sürdü.
Çözüm Süreci’nin yeniden başladığını öne süren siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, “Artık Gazze, İsrail, Suriye, Irak gibi aktörlerin adından bahsedildiği bütün açıklamalara yeni başlayan Çözüm Süreci’nin anahtarları olarak bakmalısınız. Krizden çıkan bir fırsatla karşı karşıyayız.” dedi. Devlet aklının doğru çalıştığını söyleyen Türköne, “Ne diyelim: Çözüm Süreci, vatana millete hayırlı olsun.” ifadelerini kullandı.
İşte Mümtaz’er Türköne’nin, The Turkish Post portalında kaleme aldığı “Hayırlı olsun: Çözüm Süreci yeniden başladı” başlıklı yazısı:
Kilit cümle, DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın salı günkü grup toplantısında söylediği, “Harita yeniden çizilmek isteniyor” ifadesi. Bu cümle neredeyse aynı kalıpta bir hafta önce Erdoğan’ın ağzından çıktı.
Müthiş bir uyum.
Bu haberler ilginizi çekebilir
İnsan kaçakçısı Tuğgeneral Bilal Çokay’ın rütbeleri de söküldü
İbrahim Kiras: Türkiye’nin ‘Filistin’ diye İsrail’e çelik gönderdiğini anlamak için fazlaca zekaya ihtiyaç var mı?
Tepkimiz çok ama göstermelik: Kadına şiddeti ödüllendiriyor, kadını cezalandırıyoruz
MHP lideri Bahçeli’nin Meclis’te DEM sıralarına giderek uzattığı barış eli de, aynı sekansa ait bir fotoğraf olarak görülmeli. Bahçeli uzattığı el için Erdoğan’ı referans gösterirken, Erdoğan da çarşamba günkü grup toplantısında Bahçeli’nin bu jestini “kıymetli bulduğunu” söyleyerek bu uyumun arkasındaki niyete vurgu yaptı.
Niyet ne?
“Çözüm sürecinin yeniden başlaması”ndan başka ne olabilir?
Daha ötesi de var.
Pazarlık kamuoyu önünde yapılıyor. DEM, Selahattin Demirtaş’ın özgürlüğüne kavuşmasını bir ön şart olarak öne sürüyor. Erdoğan bu talebe “Kobani davası kapandı” diyerek red cevabı veriyor. Öcalan’ın serbest kalması bile, bana öyle geliyor ki basit bir ayrıntı. Büyük devlet, millî varlığa yönelik esaslı bir tehdit söz konusu olduğu zaman bu ayrıntıları basit pazarlık kozu olarak kullanır. Bizim devlet geleneğimiz kadar bu işlerde tecrübeli başka bir devlet yok. Yıllar önce bu geleneği hatırlatmak için “Apo’yu paşa yapalım” demiştim. Muradımı anlayan çok az kişi oldu.
Millî varlığımıza yönelik ciddi bir tehdit var mı? “Yok” diyebilmek için başka bir gezegende yaşıyor olmak lazım. Bölgemizde bütün dengeler alt-üst oldu. İran’dan (Hizbullah ve Hamas’tan), Irak ve Suriye’den boşalan yer, komşu apartmanın yıkılan istinad duvarı gibi bizim temellerimizi de sarsıyor. Bizim sorunumuz da Kürt sorunu. Bu sorun içerde bir demokrasi ve hukuk sorunu olarak fırın kapağından gelen yakıcı sıcak gibi yüzümüze çarparken, güvenlik sorunu olarak Kuzeydoğu Suriye’deki doğrudan PKK tekelinde olan otonom Kürt varlığının Fırat’ı aşıp Akdeniz’e ulaşmasına sed çekmek şeklinde su yüzüne çıkıyor. Birleşik-Büyük Kürdistan hayalinin en zayıf halkası olan Güney Batı Kürdistan herkesi şaşırtarak, Suriye’nin kuzey doğusunda bağımsız bir devletin nüvesini oluşturuyor. Aslında Kuzeydoğu Suriye’deki Kürt otonom bölgesi bile Türkiye için bir fırsata dönüştürülebilir. Dikkatini ve enerjisini bu bölgeye çeviren Kürt siyaseti, Türkiye’ye çözüm adına en değerli şeyi, çok uzun bir zamanı kazandırabilir.
Erdoğan’ın “topraklarımızda ameliyat yapılmasına izin vermeyiz” sözü, “İsrail tehdidi” lafzının arkasına yerleştirilerek gündeme getirilen bu sorunla alâkalı. İsrail’in Türkiye’yi Kürdistan projesi dışında herhangi başka bir planla tehdit etme ihtimali var mı? Beka endişesini bir kenara bırakıp meseleye bir fırsat olarak da bakabilirsiniz. İçerde Gazze hamasetiyle, dışarda ise İsrail’e ticaretle yönetilen yanıbaşımızdaki savaş, Türkiye için aynı zamanda büyük fırsatlar barındırıyor. İran başta olmak üzere bölgenin bütün önemli aktörleri oyundan düştü. Hesaplar doğru yapılıyor. Türkiye, ayakta kalan diğer aktör Mısır’la ilişkilerini tam zamanında düzeltti. Şimdi krizden doğan fırsatları, sonbahar meyveleri gibi toplayacak. Bu yorum, Gazze’de dökülen on binlerce masumun kanı kurumamışken size çok zalimce gelebilir. Garipsemeyin. Yüksek strateji insan hayatını dikkate almaz. Devlet dediğimiz, damarlarında buz gibi soğuk kanın dolaştığı ejderhadan bahsediyoruz. Kısaca alt üst olan dengelerden sonra Türkiye mevzi kazanmak için boşluk dolduracak. Vites büyütürken onu yere çivileyen Kürt sorununu da yönetmek zorunda. Çözüm sürecini başlatmak, çok yönlü bölgesel stratejinin önemli ayaklarından ve doğru zamanda doğru hamlelerden biri olacak.
İşaretlere bakıp önünüzü görmek için ayrıntılara dikkat etmek gerekiyor. Uzun yıllar tartışılarak olgunlaştırılan ve 28 Şubat 2015’te ilan edilen Dolmabahçe Mutabakatı’nı hatırlayın. On maddenin tamamı, Sırrı Süreyya Önder gibi bir Kürt aydınının kaleminden çıkmış olmalıydı. Sol Kürt siyasetinin kullandığı Türkçe biraz farklıdır. Fiillerden ve isimlerden çok kolay sıfat üretiyorlar. “Ülkesel”, “taktiksel”, “eylemsel” gibi ayrı bir jargon kullanıyorlar. Bir durumu olumlarken “değerli buluyoruz” şeklinde selam veriyorlar. Sol Kürt siyasetinin kullandığı bu özgün dil, ilk defa Erdoğan’ın bu haftaki grup toplantısında konuşmasında kendini ele verdi. Metni dikkatle okuyunca görürsünüz. Bahçeli’nin DEM’li politikacıların elini sıkmasını, Erdoğan “kıymetli buluyorum” diye selamladı. DEM Eş Genel Başkanı’nın “harita yeniden çizilmek isteniyor” ifadesinin Erdoğan’a ait olması gibi. Demek ki ortak bir mutfak devrede.
Yeniden başlayan Çözüm Süreci’nin iç politikaya yönelik bir hamle olduğu endişesi CHP’yi ürkütmüş durumda. Ancak her açıdan isabetli bu sürece muhalefet edebilmek için daha sağlam gerekçeler lâzım. Elbette iç politikada dengeler değişecek. Çare engel olmak değil, daha istekli ve kararlı olarak öne geçmek.
Artık Gazze, İsrail, Suriye, Irak gibi aktörlerin adından bahsedildiği bütün açıklamalara yeni başlayan Çözüm Süreci’nin anahtarları olarak bakmalısınız. Krizden çıkan bir fırsatla karşı karşıyayız. Devlet aklı doğru çalışıyor. Madem kanın dökülmesini engellemek için hiçbir şey yapamıyoruz, o zaman kendi ülkemizin güvenliğine ve barışına katkıda bulunalım.
Ne diyelim: Çözüm Süreci, vatana millete hayırlı olsun.