Meclis’teki fotoğraflar neden rahatsız etti?

Fırsat bu fırsat, ucundan kıyısından görünen, çok kırılgan, Suriye endeksli, görülüyor ki "Erdoğan'a rağmen" yürüyen barış umudunu çökertmeyi amaçlayanların "Tüüü size, Demirtaş'ı ne çabuk unuttunuz" serzenişlerinin kıymeti harbiyesi yok. Ama yıllarını "partiye" adamış, hiç görünür olmamış sıradan insanların bile fotoğrafı paylaşıp "..." koyması çok şey söylüyor olsa gerek.

TBMM’nin yeni yasama yılı açılış töreninden gelen fotoğraflar kamuoyunda neden bunca rahatsızlık yarattı? Sorunun pek çok cevabı olabilir ama bence ilk sırada geleni “hayal kırıklığı.” Bunun doğru ve anlamlı olduğunu düşünmek başka, görselin insanın iç dünyasında yarattığı etki başka. O etki açık ki “hayal kırıklığı.”

Şundan kaynaklı: Ülkedeki hukuksuzluğun, adaletsizliğin müsebbibi; cezaevlerindeki on binlerin -artık hangi kesim için kim önemli ise- Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Ekrem İmamoğlu’nun, Osman Kavala’nın, Can Atalay’ın; sayısız KHK’lının ya da öğrencinin “yargıcı” olan Erdoğan’a karşı düşülen durum.

BİR “POZ”LA YIKILAN İMAJLAR…

Bir siyasetçi için verdiği pozlar, girdiği fotoğraf kareleri, o karelerdeki yüz ifadesi, elini kolunu tutma şekli bile çok önemlidir. Önemlidir eksik kalır, hayatidir. Onlarca yıl inşa ettiği imaj bir anda yerle bir olabilir, mücadelesinin, düşünce dünyasının çok uzağında bir pozisyonda kalabilir. Kamuoyu önündeki yazarlar, gazeteciler, “ünlü” kişiler için de geçerlidir bu durum. Tevili de çok zordur. Hatırlayın, Yıldıray Oğur, Erdoğan’ın bir mitingini izlerken dilini çıkarırken çekilmiş fotoğrafı, üzerinden onca yıl geçmesine rağmen hâlâ girdiği her tartışmada muarızlarınca önüne konuluyor. Konulur.

Meclis’te başta DEM Parti’liler olmak üzere Erdoğan’ın karşısında bir el çabukluğuyla ve belli ki “profesyonelce” çekilmiş o görüntüler de siyasetimizi uzun yıllar işgal edeceğe benziyor. Ahmet Davutoğlu’nun kenarda bekleyen oyuncunun son dakikada maça alınmış gibi sevindirik olan yüz ifadesi misal, nasıl unutulacak?

BARIŞ KARŞITLARININ SEVİNCİ

Yeni çözüm süreci başladığı andan beri “Bu bir oyun, Erdoğan’la barış mı olur?” diyerek, neredeyse PKK’nin silahlarını bırakmasına bile karşı çıkanların eleştirilerini önemsemiyorum. Fırsat bu fırsat, ucundan kıyısından görünen, çok kırılgan, Suriye endeksli, görülüyor ki “Erdoğan’a rağmen” yürüyen barış umudunu çökertmeyi amaçlayanların “Tüüü size, Demirtaş’ı ne çabuk unuttunuz” serzenişlerinin kıymeti harbiyesi yok. Ama yıllarını “partiye” adamış, hiç görünür olmamış sıradan insanların bile fotoğrafı paylaşıp “…” koyması çok şey söylüyor olsa gerek.

DURUŞ SERGİLEMEK YA DA

Erdoğan’ın Trump’ın Beyaz Sarayı’nda aradığı “meşruiyeti” getirip Meclis’te oylattığı görüntünün parçası olmamak da bir duruş ve tercih olabilirdi. Meclis’e atfedilen önem başka, o öneme inanıp katılım sağlamak, ülkenin Cumhurbaşkanını ayakta karşılamak da, CHP gibi “Bana savaş ilan ettin” deyip tamamen katılmayı reddetmek de bir duruş ve siyasettir. Ama mesela diyelim “mecburen” veya “emrivaki” ile istenmeyen bir ortamda bulunulduysa, buna uygun bir yüz ifadesi, tavır, el kol hareketi de duruşu belirler. Siyasetçi ise buna en çok dikkat etmesi gerekendir. Hele ne yapsa “iktidara yanaşıyor”, nereye dönse “terörle bir arada”, hangi adımı atsa “kesin vardır gizli gündemi” hurralarıyla karşılanan Kürt siyasi hareketi üç kere dikkat etmek zorundadır.

Bu noktada yazar Akın Olgun’un şu cümleleri, meramı iyi anlatıyor: “Boynumu hafif eğersem nasıl anlaşılır, elimi önümde bağlarsam nasıl hissedilir, elimi uzatıp, doğru cümleyi kurmazsam bu nasıl duyulur gibi, siyasetin iletişim dilinde olan karşılığını hep akılda tutmak elzemdir. Yılların siyasetçileri de dünün siyasetçileri olmadıklarına göre, unutulanı hatırlamak şart sanırım.”

Siyaset elbette ve mutlaka “güç biriktirme” işidir, diplomasidir, üretileni kitleye etkili ve doğru şekilde anlatma sanatıdır. Saf iyi de saf kötü de yoktur. Dün “normalleşme” diye kapı kapı el ele poz verirken, bugün meydan meydan “savaşsa savaş” deyip çarpışmaktır. Mutlak siyahlar, mutlak beyazlar yoktur siyasette, gri alanlar vardır. Amenna. Ama biraz da “dikkat”, ondan çok daha fazla da “hayal kırıklığı” yaratmayacak şekle girmemek vardır…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER