Eski CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz gerçekleri henüz açıklığa kavuşmuş değil" dedi ve ekledi: "Düşünebiliyor musunuz, araştırma komisyonu kuruyorsunuz, dönemin Genelkurmay Başkanı ve MİT Başkanı tenezzül edip TBMM'ye gelmiyor."
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz 2016’da sivil bir darbe olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz gerçekleri henüz aytınlatılmadı” dedi. Eski CHP lideri, “Darbe hukukundan arınmayan bir devlet gerçek anlamda bir demokrasiyi yaşatamaz. 15 Temmuz’da da sivil darbe oldu. Her 15 Temmuz’da 10’ar dakika konuşma yapardık. Ama Erdoğan benim konuşmamı istemedi. Çünkü gerçekleri anlatıyordum. 15 Temmuz’un gerçekleri henüz aydınlatılmadı.” şeklinde konuştu.
“15 Temmuz gerçekleri henüz açıklığa kavuşmuş değil” diyen Kılıçdaroğlu, “Düşünebiliyor musunuz? Bakın, bu da çok önemli. Siz parlamentoda bir araştırma komisyonu kuruyorsunuz. Dönemin genelkurmay başkanı ve dönemin MİT başkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne tenezzül edip gelmiyorlar. Çünkü Erdoğan gitmeyeceksiniz diyor. Bu yasama organının gücü nerede o zaman? Ben bir bürokratı çağıracağım. Koskoca 600 milletvekili, halkın oyuyla seçilmiş milletvekili şu kişi gelsin diyecek. Ben gelmiyorum, siz kim oluyorsunuz diyor. 600 milletvekili. Ve onun başkanına. Sen kim oluyorsunuz, biz oraya gelmeyeceğiz diyor. Ve gelmiyor. Ne oldu? Kıyamet mi koptu bu ülkede? Hiç. Hiçbir şey olmadı. Artık o kadar ki olağan bir şeye şaşırıyoruz, bu nasıl oldu diye. Olağanüstü bir şeye. haksızlıklara, hukuksuzluklara. E olur diyoruz. Normal diyoruz.” ifadesini kullandı.
Ekol TV kanalında Sorgusuz Sualsiz programında Armağan Çağlayan’ın konuğu olan Kemal Kılıçdaroğlu, gündemdeki birçok konu başlığını değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu’nun Ekol TV’ye özel açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
Özel bir suçlama getirmek istemiyorum. Ama 6 lider beraber yola çıktıysa ve oy birliği ile karar alacağız diye konuştuysak, liderlerin sözlerini tutması gerekiyordu. Ama bu olmadı. Anketler kazanacağımızı söylüyordu. Ama süreç benim de düşünmediğim şekilde ciddi bir sürece uğradı.
Çok büyük saldırılara muhatap oldum. Ama saldırılara karşı “Ne derseniz deyin biz buradayız” mesajı vermek istedim. Benim kişisel kararımdı. Reklamcıların değil.
Biz muhalefetiz. Ne demek normalleşme? Gerekirse masaya elinizi vuracaksınız. Biz gidip Erdoğan’a yalvardık mı? Emekliye ikramiyeyi mücadele ederek aldık. Biz gidip de Erdoğan’a “Beyefendi 3600 ek gösterge verir misiniz?” diye ricada mı bulunduk? EYT’liler için ricada mı bulunduk? STK ayrı ana muhalefet partisi ayrıdır. Yasalar bizi muhalefet partisi olarak tanımlıyor. Neyin yumuşaması? ülke ateş çemberinde değil mi? Buyrun bakın. Emekliye sorun “Geçinebiliyor mu?” diye. İnsanın hakkını arama mücadelesi bir hak mücadelesidir. Bu mücadeleyi verirseniz siz siyasal olarak görevinizi yapmış olursunuz. Yaptıracaksın, siyaset budur. Rica ederek değil.
Onların evlatları askerlik yapmadı, benim evladım gitti yaptı. Ama ben vatan hainiyim onlara göre. AK Parti’li seçmenlerimize seslenmek istiyorum. Adaletin gelmesini ne zamana kadar bekleyeceksiniz?
Fakirin boğazını sıkarak, işçinin, çiftçinin boğazını sıkarak önlem alıyorsunuz. Bu üreticinin üretmemesi demektir. Bursa’da domates üreticileri eylem yapıyorsa bu ne demektir? Sözleşme olmasına rağmen domates üreticisi malını satamıyor. İktidar kanadından ses çıkıyor mu? Hayır. Mercimekten buğdaya kadar dışardan geliyor. Bunların yatacak yeri var mı?
(Can Ataklı’nın iddiası) Doğrudan Erdoğan’dan gelen görüşme talebi yok. Ama olursa kabul etmeyeceğimi söyledim. Bu teklif birisi aracılığı ile geldi. Doğru bulmadım ve görüşmeyeceğimi ifade ettim.
Bu süreçte o kadar çok yalan haberle karşılaştım ki. Bu insanlar bu yalan haberleri nasıl bu kadar uydurabiliyor? Çürüme başlayınca toplumun her kesimine yansıyor. Devletteki çürüme Türkiye’nin büyümesinin önündeki en büyük engeldir.
Düşünün 2 milyon dolarlık yolsuzluktan söz ediliyordu. Meclis Genel Kuruluna girerken kahramanlar gibi duruyor. Ya insanda utanma olur. Ar damarı çatlayınca böyle olur.
Yolsuzluk yapanların en üstünde tutulduğu bir sürece girdik. Hatta bir ilahiyatçı devletin yüzde 10 alabileceğini söylüyor. Kim daha çok çalarsa ona “Oh malı götürdü” deniyor. Bunları yaratan iktidardır. Dini alet ederek buraya kadar getirdi. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Yolsuzluk, hırsızlık yaptığınız zaman “Helal olsun malı götürdü” şeklinde yorumlanıyor. Türkiye’nin burdan çıkması lazım. Çıkmazsa önümüzde büyük felaket var demektir.
Alt gelir grubundan toplanan paralar üst gruptaki bir avuç zengine gidiyor. “Nas var, faiz verdirmem” diyen adam şimdi dünyanın en yüksek faizini veriyor. Bunlarda din iman yok. Bunlar bir avuç çeteye çalışıyor. Devleti soyulacak organ gibi görürseniz olmaz. Kemal Tahir “Devlet Ana” der. Devlet, topluma hizmet eden organdır. Bunlar mal varlıklarının tamamını da yurt dışına götürüyor. Bu devleti soyduran zat sarayda oturan adam. Sarayda keyfi yerinde. Açlığı, yoksulluğu unuttu. Orada öyle bir şey yok.
(Fatih Altaylı’nın sözleri) Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret etmek, yazmak çok kolay, ‘Şunun bunun adamı’ demek çok kolay. Kılıçdaroğlu kimden bir kuruş aldı mı? Çoluğu çocuğa ile bu ülkede ne yaptı? Ben hiçbir zaman birilerine güzelleme de yapmadım. Doğruysa doğru deriz. Ben herkesi gayet iyi bilirim.
Dünyanın hangi parlamentosunda rüşvetçileri koruyan yasa çıkar? Bizden çıktı. Yolsuzluğa kol kanat geren bir parlamento vatandaşın hakkını korur mu? Hırsızın hakkını koruyorsunuz, çöp toplayan vatandaşın hakkını korumuyorsunuz. Sonra “Gazi Meclisi” diyorsunuz. Hayır değilsiniz.
Devletin sahte videolar üretmesi ne demektir? Başkaları veya bir parti yapabilir. Ama bunu devlet yaparsa olmaz. Devletin organları bunu yaparsa olmaz. Erdoğan, “Montaj” vs diye geçiştiriyor. “Burada yasa dışılık var” deyip üzerine gitmiyor. Çünkü talimatı veren o.
Ona bir şey diyen olunca herkese talimat veriyor. Savcı, hakim herkes seferber olup insanlar gece evinden alınıyor. Bir kişi sahte videolar yaparak Cumhurbaşkanı olursa ne olur? Ahlaki açıdan meşruiyeti yoksa o konumda da meşruiyeti yoktur.
Saray ve şürekasının ahlaki nerede? Beyefendinin görevi ahlakı yozlaştırmak. Bunu biliyoruz. Sahtekarlık yapıldığını kendisi de söylüyor. Allah söyletiyor.
Ben parlamentoya girdiğimde genel başkan olma düşüncem yoktu. Delegeler istediği için oldum. Delegeler derse ki “Gelmen lazım arkadaş”, görev verirlerse o zaman düşünürüm. Genel başkanlığın sorumluluğu fazladır, kolay değildir. Genel başkan tartışmalarının dışında kalmak istiyorum. Partinin delegeleri vardır. Parti kendi geleceğini belirleyecektir.
Suriye’deki sığınmacıları güvenli şekilde 2 yıl içerisinde göndereceğimizi söyledik. Öncelikle Orta Doğu’da barışı sağlayacaksınız. Suriye’yi bu hale Erdoğan getirdi. Erdoğan bir grup toplantısında “Beni Suriye’ye gönderdiniz ama yalnız bıraktınız” dedi. Neden? Kendisi BOP eş başkanı olacaktı. Hiçbir emperyal güç eli ile maşayı tutmaz. Şimdi Suriye ile barışmak istiyor.
Biz Orta Doğu halkları ile barış içerisinde olmalıyız. O topluluklarla akrabayız. 33 askerimiz öldü soluğu Rusya’da aldı ama onu Putin kapıda bekletti.
Gaziantep’ten iş adamlarını Suriye’ye gönderin. 2 yıl içerisinde ayağa kaldırırlar. Biz seçimi kazanırsak “ODTÜ gibi, Boğaziçi gibi bir üniversite kurabiliriz” diyordum.
Bunları söyleyen sağ ile sol ile işleri yok. Çöpten kağıt toplayanların haklarını savunan nedir? Emekliye iki maaş ikramiye diyen adam nedir? Evlere temizliğe giden kadınların hakkını savunan adam nedir? Bunların sağ ile sol ile ilgisi yok. Onlar rakı masalarında oturup, “Kılıçdaroğlu listede yok. Partiyi sağcılaştırdı” derler. Altı ok halkçılaştı.
Saldırmak kolaydır. Eleştirmek kolaydır. Onlar rakı masalarına oturup kafayı çekip varsa yoksa Kılıçdaroğlu. Kılıçdaroğlu’nun da tek gündemi halktır. Parti halkçılaştı.
Bizim altı okumuz sıradan altı ok değildir. Partimiz bu devleti kuran partidir. Dürüstlükten, ahlaktan, erdemden yanayız. İnançlı insanlarız. Ama inancımızı siyaset ve oy konusu yapmayız. Komşusu açken biz tok yatmayız. Bizim bunu geniş kitlelere anlatmamız, aktarmamız lazım. Biz bunu yapmamışız.
Ben devleti soyan adamla gidip yumuşama yapacağım. Ben bu ülkeyi beşli çeteye teslim edenlerle neyi anlaşacağım.
Referandum seçim midir? Referanduma sadece ben mi girdim? Referandumu bile benim sırtıma yüklediler. Analizsiz yorumlar yapılıyor. Biri bir şey yazıyor, ne olduğu bilinmeden konuşuluyor. Bugün eleştirenler Muharrem Bey’i aday gösterdiğimizde seviniyordu.
Selahattin Bey’i dinç gördüm. Siyaset ile yakından ilişkili zaten. Sivil siyasetin olması gerektiğini söylüyor. Bu ülkede terörü istemiyor. Boşuna şu an içeride yatıyor. Hiç kimse siyasi görüşü ile ilgili hapse atılmamalı.