HRW eski direktörü Kenneth Roth: Türkiye’de hukuk, siyasetin silahı oldu ama toplum hâlâ dirençli

İnsan Hakları İzleme Örgütü eski direktörü Kenneth Roth, Türkiye’de hukukun siyasetin "silahı" haline geldiğini ancak toplumda demokrasiye olan inancın sürdüğünü söyledi. Roth, "Erdoğan, güçlü rakiplerini hapse atarak dengeyi korumaya çalışıyor ama halkın demokrasi talebi hâlâ canlı. Eğer özgür bir seçim yapılırsa muhalefetin şansı yüksek" dedi.

  • ü
  • 29 Ekim 2025
  • ü
  • Politika

HRW eski direktörü Kenneth Roth (Fotoğraf: Fabrice COFFRINI / AFP)

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) yaklaşık 30 yıl genel direktörlüğünü yapan Kenneth Roth, Türkiye’de hukukun giderek siyasallaştığını, muhaliflere ve avukatlara karşı bir baskı aracına dönüştüğünü söyledi. Ancak Roth’a göre, artan otoriterliğe rağmen Türk toplumu, özellikle şehirlerde, demokratik değerlere bağlılığını koruyor.

Avukatlar Ali Yıldız ile Coşkun Yorulmaz’ın Arrested Lawyers kanalındaki yayınına konuk olan Roth, Türkiye’de 2016 yılından bu yana 1.700’den fazla avukatın yalnızca mesleki görevlerini yerine getirdikleri için tutuklandığını hatırlattı. Özellikle “ByLock” adlı mesajlaşma uygulamasının, darbe girişimiyle bağlantı iddialarına dayanak yapılmasını hukukun açık bir çarpıtması olarak değerlendirdi.

‘TELEFONDA UYGULAMA BULUNMASI SUÇUN KANITI OLMAZ, BU ABSÜRTLÜK’

Roth, Türkiye’de 2016 darbe girişimi sonrası binlerce avukatın tutuklanmasını “hukukun sistematik biçimde silah haline getirilmesi” olarak değerlendirdi. Roth, “Bir kişinin telefonunda bir uygulamanın bulunması, suçun kanıtı olamaz, bu absürtlük. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunun adil yargılama ilkeleriyle bağdaşmadığına hükmetti. Ama Ankara kararlara uymuyor” dedi.

Roth’a göre Ankara, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayı reddederek Avrupa hukuk sisteminin temel ilkelerini de zedeliyor. Roth, “Hükümetin bu tutumu, hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırıyor” ifadesini kullandı.

‘AVRUPA, ERDOĞAN’A KARŞI DAR GÖRÜŞLÜ DAVRANIYOR’

Roth, Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye yönelik tutumunu da eleştirdi. Avrupa Birliği’nin, göçmen krizi ve Ukrayna savaşı gibi stratejik konularda Erdoğan’la işbirliğini öncelik haline getirmesini “dar görüşlü bir politika” olarak nitelendirdi: “Avrupa hükümetleri, Erdoğan’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyması için baskı yapmıyor çünkü onu göçü durdurabilecek bir ortak olarak görüyorlar. Bu çok kısa vadeli bir bakış. Bu yol, Türkiye’yi güvenilmez bir müttefik haline getiriyor. Bu kısa vadeli bir hesap. Uzun vadede otoriterleşmiş bir Türkiye, Avrupa için çok daha sorunlu bir ortak olacak.”

‘ERDOĞAN, RAKİPLERİNİ PERİYODİK OLARAK HAPSE ATIYOR’

Baskılara rağmen Türkiye’de demokratik bir direncin hâlâ güçlü olduğunu vurgulayan Roth, özellikle şehirlerdeki seçmenlerin otoriterliğe karşı durduğunu söyledi: “Erdoğan’ın otokrasisinden halk bıkıyor. Muhalefet, yerel seçimlerde önemli başarılar elde etti. İnsanlar, adil ve özgür bir seçim istiyor.”

Roth, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi rakipleri Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik davaları da bu baskıcı çizginin göstergesi olarak değerlendirerek, “Erdoğan, kendisini tehdit eden rakiplerini periyodik olarak hapse atıyor. Ancak bu, toplumun değişim arzusunu durdurmuyor” şeklinde konuştu.

MACARİSTAN BENZETMESİ: HAK İHLALLERİNİ POLİTİKALARININ PARÇASI HALİNE GETİREREK MEŞRULAŞTIRIYORLAR

Roth, Türkiye’yi Macaristan’la karşılaştırarak, her iki ülkede de şehirli nüfusun otoriter yönetime karşı daha duyarlı olduğunu belirtti. Çağdaş otoriterlerin farklı bir yöntemle meşruiyet aradığını kaydeden Roth, “Macaristan’da Viktor Orban ya da Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan gibi liderler, bazı hak ihlallerini politikalarının parçası haline getirerek meşrulaştırıyorlar. Bu durumda doğrudan yüzleşmek iç politikada etkili olmayabiliyor. Biz de Orban örneğinde olduğu gibi Avrupa Birliği’ne gidip, Macaristan’a yapılan mali yardımların hukukun üstünlüğü şartına bağlanmasını sağladık. Bu tür dolaylı baskılar işe yarıyor” değerlendirmesinde bulundu.

‘DEMOKRASİ MÜCADELESİ SÜRÜYOR’

Türkiye’deki baskılara rağmen halkın demokrasiye bağlılığını umut verici olarak nitelendiren Roth, “Türk halkı otoriterliğe karşı sesini çıkarmaya devam ediyor. Özellikle şehirlerde demokratik değerlere sahip çıkan bir seçmen kitlesi var. Bu, Türkiye’nin geleceği açısından son derece önemli” dedi.

Roth’a göre karanlık tabloya rağmen insan hakları mücadelesi sonuç veriyor: “Her savaşı kazanamayız ama birçok durumda insanların hayatında fark yarattık. Hükümetlerin itibarıyla, diplomatik veya ekonomik çıkarlarıyla oynayarak baskı yaratabiliyorsanız, bu işe yarıyor. Bazen bir katliamı engellemek bile başlı başına büyük bir kazançtır.”

‘TORİTER REJİMLERLE İYİ NİYETLİ DİYALOG NAİFLİKTİR’

Roth, baskıcı hükümetlerle işbirliği arayışına sert eleştiriler yöneltti. “Rejimlerin çoğu insan haklarını ihlal ederek iktidarda kalıyor. Onlarla ‘iyi niyetli diyalog’ yürütmek naifliktir. Maliyet hesaplarını değiştirmedikçe bir şey değişmez” ifadelerini kullandı.

Kenneth Roth (Fotoğraf: John MACDOUGALL / AFP)

YENİ KİTABI ÇIKTI

Dünyanın dört bir yanındaki otoriter rejimlere karşı mücadele eden Roth, yeni kitabı Righting Wrongs: Three Decades on the Front Lines Backing Abusive Governments’ta hem kişisel hikâyesini hem de insan hakları savunusunun stratejik yönlerini anlatıyor: “Kitap, insan hakları savunusunun nasıl yapılacağını anlatan bir rehber. Çin’den Rusya’ya, Suriye’den ABD’ye kadar birçok örnek üzerinden nelerin işe yaradığını, nelerin yaramadığını gösteriyorum.”

Kenneth Roth’un insan haklarına yönelmesinde, babasının Nazi Almanyası’ndan kaçış öyküsü belirleyici olmuş. Roth, “Babam 1938’de 12 yaşında Nazi Almanyası’ndan New York’a kaçtı. Ben de Hitler hikâyeleriyle büyüdüm. Devletlerin kötülük yapma kapasitesini çocuk yaşta öğrendim,” diyor.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER